Sami Kohen

Sami Kohen

skohen@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Washington’da Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ve Türk heyetinin ağırlandığı öğle yemeğinde, ABD Başkan Yardımcısı Joe Biden yaptığı konuşmanın bir yerinde, Türkiye’nin Suriye ile ortak sınırı dolayısıyla çektiği sıkıntılara değindi ve “herhalde Türkler böyle bir coğrafyada olmaktan memnun olmasalar gerek” şeklinde konuştu.
Gerçekten Türkiye, dikta rejimi altında iç savaşa sürüklenen Suriye’nin komşusu olmanın sıkıntılarını yaşıyor su sırada...
Suriye ile 910 kilometrelik sınır, huzursuzluk ve istikrarsızlık kaynağı oldu. Sınıra yakın bölgede 51 kişinin hayatına mal olan bombalı saldırı, son zamanlarda sıkça görülen Şam kaynaklı terör eylemlerinin son örneği. Bu tür olaylar, Hatay gibi hassas illerde, sürtüşmelere ve gerginliklere de yol açıyor.
Bir de tabii sığınmacılar sorunu var. Türkiye Esad rejiminden kaçan 400 bin Suriyeliye kapılarını açtı, onları barındırmak için şimdiye kadar bir buçuk milyar dolar harcadı. Ankara haklı olarak bu ağır yükün, insanlık adına, başka ülkelerce de paylaşılmasını istiyor. Ancak şimdiye kadar ABD başta olmak üzere, birkaç ülkenin yaptığı yardımlar, devede kulak!
Dolayısıyla Türkiye, Suriye krizinde, kendi başına bırakılmış hissediyor. Bu krizin siyasal, sosyal, ekonomik izdüşümünün sıkıntılarını çekmeye devam ediyor.

Hedefler aynı...
Bunun başlıca nedeni, Joe Biden’in belirttiği gibi, Türkiye’nin coğrafik konumu. Türkiye’nin bölgeden uzak -ABD dahil- ülkeler gibi olayları uzaktan izlemek lüksü yok...
Ankara ile Washington’un Suriye krizine farklı tepki göstermesinin bir sebebi de bu.
Gerçi Erdoğan-Obama görüşmelerinin de gösterdiği gibi, Suriye sorununun çözümü konusunda prensipte tam bir mutabakat var. Stratejik hedefler aynı: Esad’ın gitmesi, muhalefetin de içinde olacağı bir geçiş sürecinin başlatılması barış ve istikrarın kurulması gibi...
Ama bu nasıl olacak? Bu noktada da prensipte bir mutabakat var: Yeni bir Cenevre konferansının toplanmasına çalışılacak, bu arada Suriyeli muhalifler güçlendirilecek...
Kısacası, siyasi çözüme gidecek uzun bir diplomasi yoluna girilecek. Daha iyi bir alternatif -veya Başkan Obama’nın deyişi ile- “sihirli bir formül” bulunamadığına göre, bu yolu ısrarla denemekten başka çare yok.
Bu da zaman ve sabır ister.

Tutumlar farklı
Olayları belirli bir mesafeden izleyen ülkeler için (ABD dahil) zaman faktörü o kadar önemli değil. Esad zaten zamana oynuyor. Onu destekleyen -başta Rusya olmak üzere- dış güçlerin de acelesi yok.
Ama Türkiye’nin durumu farklı. Neden? Coğrafyasından dolayı.
Yukarıda belirttiğimiz gibi, Türkiye güney komşusundaki olaylardan direkt olarak etkileniyor. Türkiye’nin karşılaştığı bu meselelerin halli, Suriye krizinin çözümüne bağlı. Bunun için Türkiye acele edilmesini istiyor. Prensipte varılan mutabakatın süratle hayata geçirilmesi gerektiğini savunuyor.
Ama ne yazık ki uluslararası platformda esen hava bu değil...