Merak ediyorum; acaba Macaristan halen AB ile katılım müzakereleri sürecinde bulunan bir ülke olsaydı, birlik yetkilileri ona aldığı anti-demokratik kararlar nedeniyle “bu şartlarda üye olamazsınız” der miydi?
Macaristan’ın şansı, AB’nin 2004’te kapılarını, komünizmden yeni kurtulan Doğu Avrupa ülkelerine açmış olması ve böylece kendisinin de bugün birliğin 27 üyesinden biri olmasıdır.
Şimdi merak konusu olan husus, özellikle bu hafta Macar Parlamentosu’nun onayladığı anayasa değişikliği paketinden sonra, nasıl hareket edeceğidir. Birlik, Kopenhag kriterlerine ve demokratik ilkelere ters düşen bu davranış karşısında, tepkisini sadece bir kınama ile göstermekle mi yetinecek, yoksa -örneğin AB Konseyi’nde oy kullanma hakkını iptal etmek gibi- bir yaptırım uygulamayı mı göze alacak?
Brüksel’de bunun tartışması yapıla dursun, Macaristan üzerindeki baskılar giderek artıyor. Ne var ki, Macar Başbakanı Viktor Orban’ın seçtiği yoldan ayrılmaya niyeti olmadığı açık.
Aslında 50 yaşındaki milliyetçi ve popülist Macar lideri bir süredir ülkeyi otokrasiye doğru götüren bu yolda adım adım ilerliyor. Geçen yıl da Orban’ın özellikle basına karşı aldığı ağır tedbirler de, AB’de ve dünyada sert tepkilere yol açmıştı.
Şimdi hükümetin isteği üzerine Parlamento’nun onayladığı anayasa değişikliği paketi ile, Macaristan’da demokrasi daha da ağır darbe yemiş bulunuyor.
* * *
Aslında Macaristan’da 1989’da komünist rejimin devrilmesinden sonra demokrasiye geçiş sağlanmış, demokratik kurumlar normal çalışmaya başlamıştır.
Gençliğinde komünist rejimin devrilmesi için mücadele eden Orban, 2010 seçimlerini kazanıp Başbakan olduktan sonra, giderek otoriter bir lider olarak ortaya çıkmıştır. Kendi mizacı ve hırsı yanında, başında bulunduğu sağcı grubun oyların yüzde 52’sini ve Meclis’teki sandalyelerin de üçte ikisini almasının da, bunda büyük katkısı oldu. Genç Başbakan, kafasındakileri büyük bir özgüvenle ve inatla uygulamaya koyuldu.
Bunu gerçekleştirmek için, bürokrasiden yargıya kadar bütün kurumları kendi denetimi altına aldı. Ayrıca yeni türeyen işadamlarını ya da “oligarkları” kendi safına çekti. Muhalif medyayı nötralize etti.
Bu arada Orban anayasayı kendi görüşleri yönünde yeniden şekillendirmeye çalıştı. Nitekim Parlamento’ya kabul ettirdiği son paket, kısıtlayıcı bir dizi hükümler içeriyor. Bunlar yargıdan eğitime ve sosyal işlere kadar birçok alanları kapsıyor.
Orban Anayasa Mahkemesi’nin bazı kararları iptal etmesini ve Cumhurbaşkanı’nın da bazen kararları veto etmesine kızıyordu. Şimdiki paket onların yetkilerini de kısıyor veya etkisiz hale getiriyor.
* * *
Önceki gün İstanbul’daki bir konferansta sohbet ettiğimiz bir Macar meslektaş, ülkenin “tek adam idaresi”ne doğru gittiğini ve sonuçta demokrasinin lafta kalmakta olduğunu söyledi. Gerçi Orban milliyetçi ve popülist söylemi ve karizması ile iktidarını sürdürüyor; ama nereye kadar? Seçimler 2014’te. Bu gidişle, Macaristan’da iç barış ve istikrar devam edebilecek mi?
Esas merak konusu da bu...
Özay Şendir
F-35 meselesinde kitabın orta yeri...
29 Kasım 2024
Didem Özel Tümer
Ankara’da ‘değerlendirme’ kulisi: Öcalan ile kim görüşecek?
29 Kasım 2024
Abbas Güçlü
Diploma mı, meslek mi?
29 Kasım 2024
Abdullah Karakuş
Bölgede satranç ve terörle mücadele
29 Kasım 2024
Mehmet Tez
Suudi Arabistan başarabilecek mi?
29 Kasım 2024