Suriye Devlet Başkanı Beşar Esad’ın ulusuna ve dünyaya seslenmek için Şam’daki Opera binasını neden tercih ettiğini bilemiyoruz. Ancak salondaki bin kadar taraftarının hararetle alkışladığı 50 dakikalık siyasi resitalin dış yankıları pek olumlu olmadı.
Esad’ın yeni yılın başında böyle bir konuşma yapacağı öğrenildiği zaman, çok kimse uzlaşıcı ifadelerle bir barış mesajı vereceğini ümit etmişti. Oysa Şam diktatörü 6 ay önce yaptığı son konuşmasından farklı, yeni bir şey söylemediği gibi, meydan okuyan, kibirli tutumu ile TV kameralarının önünde adeta bir şov yaptı.
Beyrut’taki “Daily Star” gazetesinin ünlü yazarı Rami Khouri’nin deyişiyle “Esad’ın konuşması, Opera binasının dışındaki gerçeklerle ilgisi olmayan, adeta başka bir aleme ait bir fantezi” niteliğini taşıyor.
Gerçekten Beşar’ın sahnedeki performansı dış görünüşte özgüvenini ve kararlılığını sergiliyorsa da, esasta kendisinin hâlâ realiteden kopuk bir hayal dünyasında yaşadığını gösteriyor.
Esad 60 bin kişinin hayatına mal olan, yarım milyon vatandaşının yurtdışına kaçmasına, pek çok kent ve kasabanın harabeye dönmesine yol açan yaklaşık 2 yıllık iç savaşın sonunda bugün ülkenin geniş bir kesiminin muhaliflerin denetimi altında bulunduğunu, karşıt grupların oluşturduğu Ulusal Konsey’in yüzden fazla ülke tarafından tanındığını görmezlikten geliyor.
Eski terane...
Esad, kendi rejimine karşı ülke çapındaki isyanı hâlâ “teröristlerin ve katiller”in işi olarak tanımlıyor, açtığı savaşın “tek terörist kalmayıncaya kadar” devam edeceğini söylüyor. Buna karşılık kendisine muhalif “bazı kişiler ve gruplarla” görüşerek yeni bir anayasa hazırlamaya, onu referanduma sunmaya ve yeni seçimler yapmaya hazır olduğunu da ilan ediyor.
Tabii bütün bunları kendi yönetiminde ve kontrolünde gerçekleştirmeyi planlıyor Beşar Esad. Yani iktidarı bırakmak onun gündeminde yok.
Kısacası Beşar hâlâ kendisini güçlü ve muktedir görüyor. Bu özgüvenin kaynağı (epey kan kaybettiği halde) gene de Suriye ordusu, “muhaberat” ve yakın çevresidir. Bir de tabii dış güç olarak
Rusya ve İran...
Esad’ın bu tutumu, iç savaşın bir süre daha devam edeceğini gösteriyor. Esad kadar muhalifler de bu savaşı “sonuna kadar” sürdürmeye kararlı. “Son”un ne zaman, ne şekilde gerçekleşeceği ise belli değil.
Görünürde ne “askeri” ne de “siyasi” bir çözüm olasılığı var.
Dıştan bir askeri müdahale (en azından Libya’daki gibi) Esad’ı devirmeyi sağlayabilir; ama bunun için BM Güvenlik Konseyi’nden bir karar çıkması ihtimali yok. Kaldı ki, Batılılar da kendi başlarına böyle bir müdahalede bulunmaya istekli değil...
Yeni koro
Siyasi çözüm için BM özel temsilcisi Ahdar el-İbrahimi’nin çabaları da, Esad’ın son konuşmasından sonra, tamamen suya düşüyor. Oysa İbrahimi uzlaştırıcı bir “orta yol formülü” bulmuş görünüyordu.
Esad’ın şimdi sergilediği tutum, krizin dönüp dolaşıp gene şu çıkış noktasına takıldığını ortaya koyuyor: Çözüm için Esad’ın gitmesi şart olmalı mı, olmamalı mı?
Muhalefetin ve Türkiye dahil onu destekleyen geniş bir uluslararası topluluğun buna koro halinde verdiği yanıt şu: “Evet, şart”...
Ancak Şam Opera’sından yükselen ses Beşar Esad’ın hâlâ sahnede başrolde kalmakta ısrarlı olduğunu gösteriyor.