Sami Kohen

Sami Kohen

skohen@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Son günlerde Güney Kıbrıs’taki ekonomik krizi yerinde izleyen bazı yabancı medya mensupları, Türk kesimindeki durumu görmek için Kuzeye geçip röportajlar yaptılar, yorumlar yazdılar.
Bu yazılarda üzerinde durulan noktalardan biri de, krizin yıllanmış Kıbrıs sorununun çözümü için bir vesile olabileceğidir.
“Financial Times”ın hatırlattığı gibi, “Kıbrıs meselesi” 50. yılını, Rumlarla Türkler arasındaki sonuçsuz müzakereler de 45. yılını doldurmak üzere”! Yeni şartlar artık tarafları anlaşmaya zorlar belki...
Rum kesimindeki kriz başta olmak üzere yeni durum acaba Kıbrıs sorununun çözümü için bir fırsat oluşturabilir mi? Yoksa yeni şartlar (Doğu Akdeniz’de doğalgaz kaynaklarının bulunması dahil), adanın birleşmesinin önünde bir engel olarak durur mu?
Olaylar iki yönde de gelişebilir. Tabii arzu edilen, birinci şıkkın gerçekleşmesidir ki, bunun için sağduyulu ve cesur bir liderliğe ihtiyaç var...
***
Cumhurbaşkanı seçildiği zaman çözüm bağlamında daha umutla bakılan Nikos Anastasiadis’in şu sırada bütün vaktini ve enerjisini, çok zorlanarak kabul ettiği “AB kurtarma paketi”nin şartlarını yerine getirmek için harcaması doğal. Rum kesiminde halen yaşanan büyük ekonomik sıkıntılar, haliyle Kıbrıs meselesini geri plana itmiştir.
Ancak bu sıkıntıların orta vadede kolay atlatılmasının bir yolu da, Kıbrıs sorununun çözümünden geçiyor. İki kesimin birleşmesi, Türkiye ile ilişkilerin normalleşmesi ve hele Doğu Akdeniz’deki hidrokarbon kaynaklarının ortaklaşa değerlendirilmesi sıkıntıları hafifletecektir.
***
Ankara “yeni bir Kıbrıs açılımı” için, bu yeni durumu bir fırsat olarak değerlendiriyor.
Türk medyasında da pek bahsedilmedi, ama Türk diplomasisinin bu konuda yeni bir girişimi oldu. Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, Kıbrıs konusunda yeni bir öneriyi içeren bir mektup yazdı. Bu mektup BM Güvenlik Konseyi’nin beş daimi üyesine, Genel Sekreter’e ve Yunanistan’a gönderildi. Öneri çözüm için şimdiye kadar sonuç vermeyen iki lider arasındaki müzakereler yerine, Türkiye, Yunanistan ve iki toplum liderlerinin katılacağı bir “dörtlü konferans” öngörüyor.
Bu diplomatik girişim aslında Davutoğlu’nun son zamanlarda çeşitli vesilelerle Kıbrıs konusunda söylediklerinin bir devamı. Bakan o demeçlerinde daha açık konuşmuş, “ya eşitliğe dayalı birleşme ya da iki devlet” formülü üzerinde durmuştu.
***
Davutoğlu mektupla sunduğu öneriyi bu hafta sonu Ankara’ya gelecek olan ABD Dışişleri Bakanı John Kerry’ye ve bir hafta sonra da Rus mevkidaşı Sergey Lavrov’a daha etraflıca anlatacak.
Ne var ki Kıbrıs Rum ve Yunan tarafından gelen ilk tepkiler olumsuz. Kıbrıslı Dışişleri Bakanı Yanis Kasulidis Türk hükümetini Güneydeki “zor durumdan yararlanmaya kalkışmakla”, yani bir nevi fırsatçılıkla suçladı. Yunan Dışişleri Bakanı Dimitris Avramopulos da benzer bir tepki gösterdi.
Yani Güney Kıbrıs’taki ve Atina’daki algılama, Türkiye’nin her iki ülkede yaşanan sıkıntıları istismar ederek kendi görüşlerini kabul ettirmeye çalıştığıdır.
Bu kadar şüphe ve güvensizlik varken, çözüm nasıl bulunur?