Sami Kohen

Sami Kohen

skohen@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Türkiye’nin dış politika ve güvenlik gündemi, günlerden beri Kuzey Suriye’deki gelişmelere odaklanmış bulunuyor. Sınır bölgesinde Kürt PYD güçleriyle İslamcı El Nusra militanları arasındaki çatışmaların Türk kasabalarını etkilemesi, buralara isabet eden mermilerin maddi hasara ve insanca kayıplara sebep olması, büyük endişeye ve sert tepkilere yol açıyor. Ankara’da toplantı üstüne toplantı yapılırken, Hükümet yetkilileri K. Suriye’de “oldu-bitti”lere izin verilemeyeceği uyarısında bulunuyor, Türk silahlı kuvvetleri sınır boyunca hazırlıklara girişiyor.
Geçen günkü yazımızda belirttiğimiz gibi, Türkiye için Suriye meselesi, artık kendisini direkt olarak etkileyen Kuzey Suriye sorunu demektir. Esad rejimi kolay kolay devrilmeyecek gibi göründüğüne göre, Türkiye’nin önümüzdeki aylarda ve belki de yıllarda Kuzey Suriye gerçekleriyle karşı karşıya kalması kaçınılmaz...
***
Kuşkusuz ideal olan şey, Şam’da en kısa zamanda rejim değişikliğinin gerçekleşmesi, Suriye’nin yeni bir yapılanmaya gitmesi, demokrasiye ve huzura kavuşmasıdır. O zaman K. Suriye’de yeni bir düzen ve istikrar kurulmuş olacaktır.
Ama şu anda bu olasılık zayıf görünüyor. Dolayısıyla bölgede rakip gruplar arasında yeni “oldu-bitti”ler yaratmaya yönelik çatışmaların devam etmesi tehlikesi var.
Bu durum Türkiye’nin sadece kısa değil, daha uzun vadeli stratejiler belirlemesi ihtiyacını doğuruyor. Ankara günlerden beri bu yönde yoğun çalışmalar içerisindedir.
Açıkçası Türkiye’yi rahatsız eden ve endişelendiren husus sadece sınıra yakın bölgede rakip güçlerin çatışması ve bunun da Türk topraklarını etkilemesi değildir. Önemli bir sebep de, PYD’nin bölgeye hâkim olmasından ve buralarda özerklik ilan etmesi ihtimalinden duyulan kaygıdır. Hükümet bunu önlemek niyetinde. Ama bu nasıl olacak?
***
Akla gelen çeşitli seçenekler var.
Bunlardan biri askeri müdahale opsiyonudur. Bu, sınırın öbür tarafında, “oldu-bitti” yaratılmak istenen yerleri kapsayacak bir güvenlik şeridi veya tampon bölge kurmakla olabilir.
Ancak bunun riski çok yüksektir. Bu durumda Türk askeri ile PYD karşı karşıya gelecek, bir savaşa girişecektir. Bu PYD ile organik bağları olan PKK ile başlatılan barış sürecini de sonlandıracaktır. Ayrıca Ankara’nın sıkı ilişkiler içinde bulunduğu -ve PYD’yi destekleyen- Barzani yönetimi ile gerginlik yaratacaktır. Tek yanlı bir askeri müdahale uluslararası camianın da tepkilerine yol açacaktır...
Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç’ın, askeri müdahalenin negatif sonuçlar vereceğine dair önceki günkü sözleri resmi çevrelerde de bu opsiyonun fazla rağbet görmediğini gösteriyor.
Diğer bir seçenek de PYD’ye karşı mücadelenin “başkaları” tarafından yürütülmesini desteklemektir. Özgür Suriye Ordusu, hatta El Nusra Cephesi gibi... Bu kanlı çatışmaların devamı demektir, ama ne sonuç vereceği de belli değildir.
***
Nihayet bir başka seçenek de, yeni K. Suriye realitesini görmek, PYD’ye Türkiye’nin duyduğu hassasiyeti dolaylı veya direkt temaslarla iletmek ve ona karşı üslubu değiştirmektir.
Bu, K. Suriye’de Ankara’nın yönlendirici bir rol oynamasını ve o bölgedeki yöneticilerin ve insanların Türkiye’ye bağımlı hale gelmesini sağlayabilir. Ne de olsa direkt komşular onlardır.
K. Irak örneği bunu kanıtlamıştır.