Sami Kohen

Sami Kohen

skohen@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Kuzey Suriye ile ilgili iki olay ilk bakışta Türkiye’nin politikasında önemli bir değişikliğin yer aldığı izlenimini veriyor.
Bu gelişmelerden biri PKK ile organik bağları olduğu bilinen PYD’nin lideri Salih Müslim’in İstanbul’a davet edilmesi ve Türk yetkililerle 2 gün süren görüşmelerde bulunmasıdır. İkinci olay ise, hükümetin ilk kez radikal İslamcı grup El Nusra Cephesi’ne karşı bir tutum sergilemesidir.
Bu gerçekten Ankara’nın temel politikasında yeni bir yöneliş mi, yoksa taktiksel bir ayar mı?
Bunun kesin yanıtını vermek için zaman erken olmakla beraber, konu şimdiden tartışılmaya değer.
***
PYD ile ilgili son gelişmeden başlayalım.
Ankara öteden beri bu örgüte, PKK’nın uzantısı olarak bakıyor ve K. Suriye’deki boşluktan yararlanarak bölgeyi kontrolü altına almak istemesinden kaygı duyuyor. Son zamanlarda PYD’nin bu bölgede özerk bir yönetim kurmak istediğine dair yapılan açıklamalar, bu endişeleri arttırdı. Türk yetkililer Ankara’nın “kırmızı çizgisi”ni hatırlatarak buna asla izin verilmeyeceğini defalarca ilan ettiler.
Askeri müdahale dahil çeşitli opsiyonların masaya yatırıldığı bir ortamda, hükümetin PYD lideri Salih Müslim’i görüşmeler için İstanbul’a davet etmesi, önemli bir pozisyon değişikliğini gösteriyor.
Ne var ki, bu aşamada bu gelişme Ankara’nın temel politikasında bir değişiklik olduğu anlamına gelmiyor. Türk yetkililer PYD ile uyuşmazlığın güç kullanarak halledilemeyeceği düşüncesinden hareket ederek, sorunu diyalog yolu ile ele almayı yeğledi. Bu pragmatik bir yaklaşım. Ancak Ankara’nın amacı ve çabası, PYD’yi tek yanlı otonomi ilan etmemeye ve diğer Suriyeli muhalif gruplarla entegre olmaya sevk etmek yönündedir. Nitekim görüşmelerde Türk tarafının bu yöndeki telkinleri ağır basmıştır.
Kuşkusuz böyle bir diyaloğun başlaması, Ankara ile PYD arasındaki havayı yumuşatmış, karşılıklı zıtlaşma ve zorlamalara gidilmesini önlemiştir.
Sonuç olarak Türkiye’nin yaptığı şey, eski pozisyonunda temel bir revizyon olmasa da, rasyonel bir balans ayarıdır...
***
İkinci olaya gelince, hükümet şimdiye kadar El Kaide ile bağlantılı El Nusra Cephesi’ne oldukça yakın davranmış, hatta ona destek olmuştur.
Bu yılın başlarında ABD bu İslamcı örgütü terörist listesine aldığında, Ankara Batı’nın bu tutumunu eleştirmiş, hatta Dışişleri Bakanı Davutoğlu Suriye’deki kargaşanın ve çözümsüzlüğün bu politikanın bir sonucu olduğunu öne sürmüştü.
PYD lideri İstanbul’da olduğu sırada ise, Dışişleri Bakanı El Nusra’ya karşı ilk kez açıkça tavır almış, örgütün giriştiği kanlı eylemlerin “Suriye devrimine ihanet” anlamını taşıdığını belirtmiştir.
Hafta sonu El Nusra ile ilintisi olduğu söylenen Somali’deki El Şabab örgütünün Türk büyükelçiliğe karşı giriştiği saldırı, artık Ankara’nın Suriye’deki “Cihatçılar” karşısında nerede yer alması gerektiğini açıkça ortaya koymuştur.
Bu, Ankara’nın pozisyonunda taktiksel bir ayarın ötesinde, temel bir tutum değişikliğinin işareti sayılabilir.