Bir “özür” sözcüğü üzerindeki anlaşmazlık, Türk-İsrail ilişkilerinin üç yıl donmasına neden oldu.
“Mavi Marmara” olayından sonra Türkiye’nin askıya aldığı ilişkilerin yeniden tesisi için koştuğu şartların başında “özür” geliyordu. Bu İsrail’in 9 Türk’ün hayatına mal olan askeri saldırının sorumluluğunu resmen kabul etmesi anlamına gelecekti.
Başta İsrail bu suçlamayı kabul etmedi, yapılan çeşitli temaslarda “özür” yerine “üzüntü beyanı” gibi başka ifadeler kullanmak istedi. Ama Erdoğan Hükümeti bu konuda kararlı ve ısrarlı idi. Diğer iki şartı (tazminat ve Gazze ambargosunun kaldırılması) üzerinde olduğu gibi...
Üç yıl boyunca ilişkilerin kopuk kalmasını göze alan İsrail, nihayet önceki gün özür başta olmak üzere Türkiye’nin şartlarını aynen yerine getirmeye nasıl razı oldu? Netanyahu’yu eski tutumunu değiştirmeye iten nedenler nedir?
* * *
Başlıca faktörleri şöyle özetleyebiliriz:
1) Ortadoğu’daki yeni konjonktür.
“Mavi Marmara” olayından sonra Arap coğrafyasında başlayan “Arap Baharı”nın yol açtığı siyasi değişiklikler, İsrail’in bölgedeki yalnızlığını artırdı ve onu yeni tehditlerle karşı karşıya getirdi. Özellikle Suriye’deki gelişmeler son zamanlarda İsrail’i ciddi olarak kaygılandırmaya başladı. Kimyasal silahların Hizbullah’ın eline düşmesi ihtimali İsrail’de büyük korku yarattı.
Böyle bir ortam içinde, İsrail stratejistleri Türkiye’nin konumunu ve önemini dikkate almak ve Ankara ile soğukluğa son vermek ihtiyacını hissettiler. İsrail’de artık “Haaretz”in deyişiyle “çıkarların, ego’nun ve iç politikanın üstünde sayılması” zamanının geldiği kanısı yaygınlaştı.
2) ABD’nin rolü.
Türk-İsrail ilişkilerindeki kriz Washington’u daha başından beri rahatsız etmişti. Zira bu zaman zaman Türk-Amerikan ilişkilerini de etkiliyordu.
Son zamanlarda Ortadoğu’daki ve özellikle Suriye’deki durum Obama yönetimini, Türkiye ile İsrail’in arasını bulmak için daha aktif olarak devreye girmeye itti. Amerikan stratejistleri, iki müttefik ülkenin dargın kalmasının, bölgedeki güç dengelerine ve istikrara vereceği zararı öngörerek, onları mutlaka barıştırmak gerektiğine karar verdiler. Yeni Obama yönetimi bu yönde Ankara ve Kudüs ile temaslara başladı. Dışişleri Bakanı Kerry devreye girdi. Sonunda Obama İsrail gezisinde Netanyahu‘yu ikna etti.
3) İsrail’deki siyasi değişiklik.
Aslında Netanyahu daha önce Türk şartlarını karşılayan bazı anlaşma metinlerini kabul etmiş, ancak eski Dışişleri Bakanı Lieberman’ın itirazları ile karşılaşmıştı. Yani iç politika nedenleri, “Bibi”nin özür dilemesini engellemişti.
İsrail’deki son seçimlerden sonra siyasi tabloda bir değişiklik oldu, bu arada yeni kurulan dörtlü koalisyonda Lieberman yer almadı. Bu da Netanyahu’nun özür dilemesini kolaylaştırdı.
* * *
Sonuçta Erdoğan Hükümeti’nin istediği oldu ve bu da Türkiye’nin hesabına bir diplomatik başarı olarak kaydedildi.
Kuşkusuz Erdoğan’ın Netanyahu’nun özrünü kabul etmesi üç şartın da yerine getirilmesi sayesinde oldu. Ancak Ankara’nın da İsrail ile ilişkileri normalleştirmeyi arzu etmesinde, stratejik nedenler var.
- Yukarıda sözünü ettiğimiz Ortadoğu’daki -ve özellikle Suriye’deki- gelişmeler karşısında Hükümet İsrail ile ilişkileri düzeltmekte yarar görüyor.
- Diğer bir faktör de, iki ülke arasındaki askeri ve teknolojik işbirliğidir. Bunun yeniden canlandırılması Türkiye için önem taşıyor.
- Bir üçüncü faktör de, ABD ile ilişkilerdir. İsrail ile gerginlik, bu ilişkilere yansıyordu. Özellikle Kongre ile pürüzler çıkıyordu. Obama’nın Türk-İsrail ilişkilerine önem vermesinin bir nedeni de budur.
- Nihayet İsrail ile ilişkilerin normalleşmesi, Türkiye’nin Filistin meselesi dahil, çeşitli Ortadoğu sorunlarında rol oynamasına ve kendisini bir bölgesel aktör olarak kabul ettirmesine yardımcı olacaktır.
Kısacası, üç yıl boyunca “özür engeli”ne takılan Türk-İsrail ilişkilerinin yeniden canlanması iki tarafın da yararına olacaktır.