İran’ın bir süredir Türkiye’ye karşı yaptığı çıkışların en serti, bu hafta başında Genelkurmay Başkanı General Hasan Firuzabadi’den geldi. Türkiye’de “Patriot” füzelerinin konuşlandırılması konusunu ele alan İran ordusunun başı, bunun “bir dünya savaşına zemin hazırlayacağını” iddia etti!
Aynı konuda generalden önce -Savunma Bakanı dahil- başka İranlı yetkililer de Türkiye’ye eleştiri yağdırdılar. Her defasında Ankara “Patriot”ların saldırı değil, savunma füzesi olduğunu, bu silaha da Suriye’nin oluşturduğu tehdit nedeniyle ihtiyaç duyulduğunu belirtti.
Ancak İran Genelkurmay Başkanı’nın ağır ifadesi karşısında Türk yetkililer de ses tonunu yükseltmek zorunda kaldılar. Dışişleri Bakanı Davutoğlu, İran’ın Türkiye’ye çatacağına, himaye ettiği Suriye rejimine gereken mesajı vermesi gerektiğini söyledi.
Aslında İranlıların Türkiye’ye karşı bu kampanyası yeni değil. Daha önce, Türkiye’nin Malatya’da NATO antibalistik füze savunma sisteminin kurulmasına ilişkin kararına karşı da ağır, hatta tehditkar sözler sarf etmişlerdi.
“Şahsi düşünce” imiş...
Tahran’dan son zamanlarda Türkiye’ye karşı sıkça yükselen bu seslerin anlamı nedir? Bu tür çıkışlar İran yönetiminin politikasını mı, yoksa bazı İranlıların şahsi görüşlerini mi yansıtıyor?
Başbakan Erdoğan, İran liderleriyle görüştüğünde, kendisine bu tür sözlerin şahsi görüşler olduğu cevabını aldığını hatırlattı ve ironik bir şekilde “nasıl kendi düşünceleri ise” dedi...
İran’da mevcut sistemde, bir genelkurmay başkanının veya bir bakanın, en üst kademelerden icazet almadan bu tür saldırgan ifadeler kullanması mümkün mü?
Geçen gün İstanbul’da Boğaziçi Üniversitesi-TÜSİAD’a bağlı Dış Politika Forumu’nda konuşan bir İran uzmanından, bu sistemin nasıl işlediğine, İran’ın siyasal ve toplumsal dinamiklerinin iç ve dış politikayı nasıl yönlendirdiğine dair tespitlerini dinledik. Chicago-Loyola Üniversitesi öğretim üyesi Dr. Murat Tezcur’a göre, İran’da rejim içinde de zaman zaman bazı görüş farklılıklarının işaretleri görülür, ama temelde aynı ideolojiyi ve amaçları paylaşan yönetim mensupları arasındaki bu farklılıklar sadece nüanstadır ve taktikseldir. Bu bakımdan Türkiye’ye karşı alınan tavırda, rejimin içinde ciddi bir çatlak aramamak gerek...
Sakın “takiye” olmasın!
Bu noktadan hareket edildiğinde, ortaya çıkan gerçek bazı İranlı yetkililerin ağzından çıkan lafların, resmi politikayı yansıttığıdır. Üst makamların sıkıştıkları zaman hemen aksini beyan etmeleri ise takiyeden ibarettir...
İran’ın Türkiye’nin son zamanlarda askeri alanda Batılı müttefikleriyle attığı adımların Tahran’da kaygı yarattığı bir gerçektir. İran, gerek radar sistemini, gerekse “Patriot”ları, kendi güvenliğine karşı bir tehdit olarak algılıyor.
Aslında bunlar savunma sistemleridir. Oysa saldırı amaçlı füzeler üreten, hatta nükleer programlar geliştiren İran’dır...
Anlaşılan bu üstünlüğü sürdürmek isteyen Tahran, Türkiye’nin katkısıyla Batı’nın İran’ı kuşatma ve izole etme yolunda olduğu endişesine kapılmış durumda. Türkiye’ye çatıp durmasının esas nedeni de bu...