Hizbullah, son yıllarda İsrail’e karşı elde ettiği askeri başarı ve Lübnan’da eriştiği siyasi gücü ile tanınıyor.
Nitekim Hizbullah 2006’da İsrail ordusunun Güney Lübnan’dan çekilmesini sağladığı gibi, 2008’de ülkedeki Şii gücünü pekiştirerek yönetimde yer almayı başardı. Bu arada İslami örgüt bir parti olarak da etkinliğini arttırdı ve kendi dış politika çizgisinde -ikisi de Şii olan- Esad yönetimi ve İran ile sıkı bağlar kurdu.
İki yıl önce Suriye krizi patlak verdiğinde, Lübnan hükümeti prensipte buna tarafsız kalmaya karar vermişti. Ancak komşu ülkede iç savaş yayıldıkça, Lübnan’daki Sünni ve Şii unsurlar, kendi yandaşlarına destek olmanın yollarını aradılar.
Hizbullah’ın bir süredir Esad güçlerine destek vermek için Suriye’de bir askeri varlık gösterdiği biliniyordu. Nihayet önceki gün Hizbullah lideri Hasan Nasrullah kendi adamlarının Esad’ın safında “radikal gruplar”a karşı çarpıştıklarını resmen açıkladı.
Bu konuşmasıyla Nasrullah Hizbullah’ın artık Suriye’deki iç savaşın bir parçası haline geldiğini ve Suriye’deki isyancılara karşı mücadelesini sürdüreceğini açıkça ilan etmiş oldu.
Nedenler belli
İç savaşın bu kritik noktasında ve yeni Cenevre Konferansı’nın arifesinde, Nasrullah’ın böyle bir açıklama yapmasının nedeni nedir?
Lübnanlı yazar Rami Khouri’nin Beyrut’taki “Daily Star” gazetesindeki analizinde belirttiği gibi, Hizbullah, son yıllarda elde ettiği başarılardan büyük bir özgüven ve cesaret kazanmış bulunuyor. Bu duygularla Şii gücünü Suriye’de de pekiştirmek, sıkı bağlarla bağlı bulunduğu Esad rejiminin ayakta kalmasını sağlamak istiyor... Nasrullah Esad’ın devrilmesinin Hizbullah’ı (İran gibi) izole edeceğini de biliyor... Ayrıca Hizbullah’ın desteği ile Kuseyr’in isyancı güçlerden temizlenmesi Cenevre Konferansı öncesinde Esad’ın elini güçlendirmiş olacaktır...
Yazar Rami Khouri’nin belirttiği gibi, Hizbullah’ın Beşar Esad’ın yanında yer almasına karşı Lübnan’dan ve birçok Arap ülkesinden yükselen eleştiriler, Nasrullah’ın umurunda değil! O, kendi stratejik çıkarlarını Şam ile aynı safta yer almakta görüyor. Savaştığı kimselerin (halkın) Müslüman olması da bu görüşünü etkilemiyor.
Sonuçlar tehlikeli
Ne var ki, Nasrullah tercihini bu yönde kullanmakla, büyük bir risk almış bulunuyor.
Sonuçta Esad’ın devrilmesi veya çekilmesi halinde, Hizbullah en büyük destekçisini kaybetmiş olacak, ağır bir siyasi yenilgiye uğrayacaktır.
Halen Suriye krizinin bir parçası olmakla, Hizbullah, Esad’a karşı cephe alan Arap dünyasının -ayrıca “Suriye dostları”nın- şimşeklerini çekmiş durumda. Bir bakıma Nasrullah kendi ayağına ateş etmiş oldu.
Daha önemlisi bu durum Suriye’deki iç savaşın çok hassas etnik ve dinsel dengelere dayalı olan Lübnan’a sıçraması tehlikesi yaratıyor. Nasrullah’ın açıklaması üzerine Beyrut’un Hizbullah’ın kalesi sayılan güney bölgesine roketlerin atılması, bunun bir sinyali sayılıyor.
Suriye’yi barışa kavuşturmak için diplomatik çabaların harcandığı şu sırada, en korkulacak şey, Suriye’deki yangının Lübnan’a sıçramasıdır.
Özay Şendir
F-35 meselesinde kitabın orta yeri...
29 Kasım 2024
Didem Özel Tümer
Ankara’da ‘değerlendirme’ kulisi: Öcalan ile kim görüşecek?
29 Kasım 2024
Abbas Güçlü
Diploma mı, meslek mi?
29 Kasım 2024
Abdullah Karakuş
Bölgede satranç ve terörle mücadele
29 Kasım 2024
Mehmet Tez
Suudi Arabistan başarabilecek mi?
29 Kasım 2024