KKTC’de bir dostum, Güney Kıbrıs’taki krizden söz ederken şöyle diyordu: “Rumların düştüğü hale bakın. Çok şükür, biz onlardan daha iyiyiz. Şimdi onlarla birleşsek ne kazanacağız?”
Annan Planı referanduma sunulduğunda, Kıbrıslı Türklerin “evet “ demesinin başlıca nedeni, Rum tarafının yüksek refah düzeyine kavuşmak ve onlarla birlikte AB’ye dahil olmak arzusu idi.
KKTC’de çok yaygın olan bu fikir, şimdi değişti, Güney’deki durum artık eski cazibesini kaybetti.
İlk bakışta, Rum kesiminin halen içinde bulunduğu ve tahminlere göre 4-5 yıl sürecek olan ekonomik kriz halinin Türk kesimindeki tepkisi bu yönde.
Bu da, Güney Kıbrıs’taki krizin Kıbrıs meselesinin çözümünü ne şekilde etkileyeceği sorusunu gündeme getiriyor.
***
Yıllardan beri süren ikili görüşmeler, fiilen kesilmiş durumda. Rum kesimindeki iktidar değişikliğinden sonra, müzakere sürecinin yeniden başlayacağı umuluyordu. Ancak yeni Cumhurbaşkanı Anastasiadis’in şu sırada Türk tarafı ile diyalog ve çözüm arayışı ile uğraşacak hali yok.
Şöyle düşünenler olabilir: Kıbrıslı Rumların eli kolu bağlı. Bu, Türk tarafı için yeni bir çıkış yapmanın zamanıdır. Rumlar şimdi daha uzlaşıcı davranmak zorunda kalabilirler. Aksi halde diğer şık, KKTC’nin birleşme fikrini tamamen bırakıp bağımsızlığını ilan etmesi ve bunu uluslararası camiaya kabul ettirmeye çalışmasıdır...
Ankara’da önceki gün Dışişleri Bakanlığı’nın yayınladığı bir açıklama bu konuda anlamlı bir işaret veriyor, ortaklık esasına dayalı bir çözüm için müzakerelerin “derhal” başlaması çağrısında bulunuyor ve “iki tercih” üzerinde duruyor: Ya belli parametreler çerçevesinde yeni bir “ortak devletin kurulması” ya da “iki devletli çözüm” formülünün müzakereye açılması...
Dışişleri Bakanlığı’nın bu açıklaması, aslında Rum tarafının Doğu Akdeniz’deki doğalgaz kaynaklarını borç temin etmek için kullanmasını eleştiriyor.
Bakanlık bu davranışın Türk tarafı ile Güney Kıbrıs arasında tehlikeli bir gerginlik yaratacağı uyarısında bulunuyor ve Ankara’nın Kıbrıs Türklerinin haklarının çiğnenmesine izin vermeyeceğini vurguluyor.
***
Kıbrıs Rum yönetiminin dış borç temini umutlarını, Doğu Akdeniz’de yeni keşfedilen doğalgaz kaynaklarına bağladığı anlaşılıyor. Gerçekten bu kaynaklar hesaplandığı gibi bir gelir sağlarsa, Kıbrıs Rum ekonomisi krizi rahatlıkla atlatabilecektir.
Nitekim Rum yönetimi daha şimdiden bu kaynakları bir teminat olarak göstermeye, hatta -son olarak Ruslara teklif edildiği gibi- yabancı büyük şirketlerle ortaklık kurmaya çalışıyor. Ne var ki bunu kendi başına yaparken, adadaki Türklerin de haklarını görmezlikten geliyor.
Çözüm üzerinde anlaşma, hatta müzakere olasılığının zayıfladığı şu sırada, Rum yönetiminin tek yanlı davranışları gerçekten Türkiye ile ciddi bir sürtüşmeye yol açabilir.
G. Kıbrıs’taki krizin sadece Kıbrıs için değil, bütün bölge için yaratacağı en kötü sonuç da bu olur.
Özay Şendir
F-35 meselesinde kitabın orta yeri...
29 Kasım 2024
Didem Özel Tümer
Ankara’da ‘değerlendirme’ kulisi: Öcalan ile kim görüşecek?
29 Kasım 2024
Abbas Güçlü
Diploma mı, meslek mi?
29 Kasım 2024
Abdullah Karakuş
Bölgede satranç ve terörle mücadele
29 Kasım 2024
Mehmet Tez
Suudi Arabistan başarabilecek mi?
29 Kasım 2024