Sami Kohen

Sami Kohen

skohen@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, bir gelenek haline getirdiği “Büyükelçiler Konferansı”nın bu yılki 5. oturumunda Türk dış politikasına vermeye çalıştığı yeni yönü etraflıca anlattı.
Bakan, yurtdışında ve merkezde görevli 180 büyükelçiye sunumunda, hükümetin izlediği dış politikanın başarılarını örnekleriyle sıraladı ve bundan kaynaklanan özgüvenle diplomatlara bundan sonra nasıl hareket etmeleri gerektiği konusunda mesajlar verdi.
Türk dış politikasının, Bakanın da işaret ettiği gibi, son yıllarda büyük bir hareketlilik kazandığı, Ankara’nın bölgesel, hatta küresel meselelerde sesini duyurduğu ve aktif roller üstlendiği bir gerçek.
Bu bakımdan Davutoğlu’nun büyükelçilere Türk diplomasisinin başarılarının detaylı bir listesini sunması doğal...

Risk stratejisi
Bu bağlamda Bakan’ın diplomatlara verdiği başlıca mesajları şöyle özetleyebiliriz:
- “Pasif büyükelçi görmek istemiyorum” diyen Davutoğlu diplomatlara bazı hatalar yapmak pahasına her alanda aktif olmalarını tavsiye etti.
Aslında dünyanın birçok yerinde Türk büyükelçileri -geçmişten farklı olarak- giderek aktif davranıyorlar. Dolayısıyla bu talimatın tekrarlanması, onlar için yeni bir motivasyon olacaktır.
- Davutoğlu sunumunda Türkiye’nin uluslararası arenadaki konumundan söz ederken, büyük hedefler ortaya koydu ve abartılı sayılabilecek iddialar da öne sürdü. Örneğin Ankara’nın “tarihin akışının şekillenmesinde” en önemli merkez konumuna geldiğini söyledi ve bunu fark etmeyen yabancı güçlerin de bölgede başarılı bir politika izleyemeyeceklerini ekledi.
Özgüvene sahip olmak iyi bir şey; ama iddialarda da ölçülü davranmak gerek...
- Bakan büyük sonuçlar elde etmek için, risk almasını da bilmek gerektiğini söyledi. Kendisi daha önce de çeşitli vesilelerle bunu belirtmişti. Ancak dış ilişkilerdeki risk hesabını (kâr ve zarar yönleriyle) çok iyi yapmak şart.
Son zamanlarda hükümetin Suriye ve Irak gibi yakın komşularla ilişkilerinde izlediği “risk stratejisi”nin ciddi sıkıntılar yarattığı ortada. Bu politika Türkiye’yi bu ülkelerin meselelerine bulaşmasına ve hatta taraf olmasına, yani “çözümün bir parçası” olacak yerde “sorunun bir unsuru” durumuna gelmesine yol açtı.
Evet, “gerektiğinde risk alınır” denebilir, ama “gerekliliği” iyi tanımlamak lazım...

Maliyet hesabı
Türkiye’nin aktif bir dış politika ile varlığını hissettirmesi ve uluslararası platformda söz sahibi olması, arzulanan ve gurur veren bir gelişme.
Ancak bölgesel ve küresel bir aktör olmak niyetiyle yola çıkarken, üstlenilecek rollerin ve alınacak risklerin hesabını -hem siyasal, hem de parasal olarak- dikkatle ve soğukkanlılıkla yapmak gerek.
Bu yapılırken çeşitli alanlardaki tehlike potansiyeli ve maliyeti göz önünde bulundurulmalı. Büyük düşünmenin veya büyük oynamanın verdiği heyecan ve coşku da, bu gerçeklerin görülmesini engellememeli...