Sami Kohen

Sami Kohen

skohen@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Öteden beri Türkiye’de ters giden bir şey oldu mu, zihinlerde bunun “dış mihrakların işi” olduğu ve esasen “yabancı güçlerin Türkiye’yi zayıflatmak istedikleri” gibi düşünceler yer alır. Bazı politikacılar, hatta aydınlar tarafından dile getirilen bu tür tepkiler son zamanlarda daha çok duyuluyor.
Her nedense her kötü olaydan sonra, bunda bir “yabancı parmağın” bulunduğu, amacın da Türkiye’nin güçlü bir ülke olmasını engellemek, onu istikrarsızlaştırmak olduğu kanısı giderek yaygınlaşıyor.
Bu iddiayı güçlendirmek için çeşitli “komplo teorileri” de üretiliyor. Toplumumuzun bu konuda hayal gücü oldukça güçlü... Bunların bir kısmı ideolojik inançlarla ve maksatlı bir şekilde ortaya atılan “teoriler”; bir kısmı ise “dış mihraklar kompleksi” ile öne sürülen iddialar...
Sebebi veya amacı ne olursa olsun, sonuçta Türk kamuoyu neredeyse her olumsuzluğun arkasında “bizi sevmeyen” yabancı güçleri arıyor...

Kim dost, kim düşman?
Bunda tamamen haksız sayılmazlar.
Bazı meselelerde Türkiye’nin yabancı güçlerin kendi çıkarlarına aykırı faaliyetiyle karşılaştığı bir gerçektir. Örneğin PKK konusunda olduğu gibi.
Aslında bu, o ülkelerin (özellikle Batılı müttefiklerin) ille de Türkiye’yi bölmek veya zayıflatmak için terör örgütüne direkt destek verdikleri anlamına gelmez.
Ama gene aynı örnek üstünde durursak, Türk kamuoyunun geniş bir kesimi dolaylı olarak da olsa (örgütün Avrupa’daki faaliyetine göz yummak gibi) teröristlere yardımcı olduklarına çünkü karşılarında güçlü bir Türkiye görmek istemediklerine inanıyor.
Son zamanlarda kamuoyunun nazarında bu yabancı güçlere Suriye, Irak hatta İran da dahil edildi.
“Dış mihrakları” hedef alan komplo teorileri, bazen daha değişik olaylar üzerinde de üretiliyor. Son olarak Paris’te üç PKK’lının öldürülmesi, Ankara’daki ABD Büyükelçiliği’ne saldırı, Cilvegözü’ndeki infilak gibi...

Çaresi ne?
Olur olmaz, her olayın arkasında bir “yabancı güç” görmek ve onun muhakkak Türkiye’yi istikrarsızlaştırmak amacını güttüğü doğru değil elbet. Velev ki, Türkiye’nin o ülke veya ülkelerle, belirli nedenlerden, ciddi anlaşmazlıkları ve gerginlikleri olsun. Tabii o zaman iş değişir.
Türk kamuoyunda yabancılara karşı eskiden beri büyük bir şüphe ve güvensizlik duyduğu, bir gerçek. Bu güvensizlik bazen en yakın dostları da hedef alabiliyor. Tabii bu, yetkili ağızlar tarafından alenen ifade edilince, dış politikada ciddi sıkıntılara da yol açıyor...
Ulusal meselelerde dış güçlerin tutumu, niyetleri elbet iyi izlenmeli ve değerlendirilmeli. Ama her taşın altında mutlaka bir “yabancı parmağı”nın bulunduğuna inanmaktan ve de “yabancı güçlerin Türkiye’yi zayıflatmak istedikleri” endişesine kapılmaktan vazgeçmek gerek.
Dışarıdan gelebilecek düşmanlıklara karşı en iyi çare güçlü olmak, açık vermemek, kendi sorunlarını çözmek, gereksiz riskler almamak ve her zaman temkinli davranmaktır.
Bu arada tabii en önemlisi, “dış mihraklar” kompleksinden kurtulup, özgüvenle doğru olanı yapıp yola devam etmektir.