Sami Kohen

Sami Kohen

skohen@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Bir yandan uluslararası diplomasi, Suriye krizinin barışçı yollardan halli için Cenevre Konferansı hazırlığı içinde... Diğer yandan dış güçler, kendi yandaşlarına askeri bir üstünlük sağlamak için, silah gücünü devreye sokma çabasındalar...
Olayların aynı zamanda bu iki farklı kulvarda cereyan etmesi, bir çelişki olarak görülebilir. Ama Suriye meselesi zaten baştan aşağı böyle çelişkilerle dolu.
ABD ve Rusya’nın başını çektiği Cenevre sürecine yönelik diplomatik girişim tam olgunlaşırken, bu konudaki umutlar askeri alanda atılan adımlar sonucunda ağır bir darbe yedi.
Son ve büyük darbe, ilk parti Rus S-300 füzelerinin Suriye’ye ulaşmış olmasıdır. Günlerdir bu ihtimal üzerinde duruluyordu. Ama tam Cenevre Konferansı öncesinde Rusya’nın bu silah teslimatını yapmaktan çekineceği tahmin ediliyordu. Üstelik Başkan Putin’in geçenlerde Moskova’yı ziyaret eden İsrail Başbakanı Netanyahu ile bu konuda anlaştığı da söyleniyordu.
Ama ilk S-300’lerin artık Suriye’nin elinde olduğu, Beşar Esad’ın dünkü açıklamasıyla kesinleşti.
Bu olay Cenevre Konferansı ufuklarını kararttığı gibi, ABD ile Rusya arasında gerginliğin tırmanması ve hatta İsrail’in yeni bir “önleyici operasyon”a girişmesi ihtimalini de gündeme getiriyor.

Silah yarışı
S-300’lerle ilgili açıklamanın zamanlaması ilginç. Daha geçen gün AB, Suriyeli muhalif güçlere silah ambargosunu kaldırmıştı. Aslında İngiltere ve Fransa gibi Suriyeli savaşçılara silah vermekten yana olan AB üyeleri, ağustosa kadar bekleme kararını aldılar. Verecekleri silah cinsini de henüz belirlemiş değiller.
Hal böyle iken, Rusya sert tepki gösterdi, bu kararın Cenevre’yi şimdiden sabote ettiğini öne sürdü. Şimdi tabii Batı S-300’leri teslim etmeye başlayan Rusya’yı diplomatik çabaları mahvetmekle ve bölgede yeni çatışma tehlikesi yaratmakla suçluyor.
Bu şartlar altında Cenevre’den ne sonuç çıkacağı, hatta bu konferansın yapılıp yapılamayacağı, bir soru işareti.
S-300’lerle ilgili açıklama Batı’nın, Beşar Esad’ın son zamanlarda Hizbullah’ın da desteğiyle askeri alanda durumunu pekiştirmesine karşılık, “uçuşa yasak bölge” gibi bazı askeri tedbirlere başvurmayı planladığı bir zamanda yapıldı. Pentagon’da bu konuda bazı hazırlıkların yapılmakta olduğu artık sır değil. Rusya’nın tam bu sırada modern uçaksavar füze sistemini Suriye’ye teslim etmesi tesadüf olmasa gerek...

Bölük pörçük
Bütün bunlar olurken, Suriye muhalefet cephesi bir keşmekeş içinde.
Suriye Ulusal Koalisyonu (SUK), Cenevre konusunda bir karara varmak için geçen hafta İstanbul’da toplandı. Belirlenen 3 günlük zaman içinde temsilciler anlaşamayınca, toplantılar uzadı. Gene anlaşamadılar. Cenevre’ye gidecekler mi? Kimler gidecek? Belli değil.
Bu arada Suriye’de savaşan 4 grubu içeren “Devrimci Hareket” SUK’u “devrimi temsil etmemekle” suçladı, kendileri de örgütte yarı yarıya temsil hakkı talep etti. Bu konuda da anlaşma olmadı.
Savaşan Suriyeliler içindeki bölünme gibi, siyasi örgütte de bir ayrışma hâkim.
Hasılı tümü ile kapkara bir Suriye tablosu var karşımızda...