Sami Kohen

Sami Kohen

skohen@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Ekonomi çok önemlidir, ama her şey değildir. Kuşkusuz bir ülkenin ekonomisi ne kadar gelişmiş olursa, insanların yaşam koşulları da o kadar iyi olur. Ancak bu, her zengin ülkede yaşam standartlarının mükemmel olduğu, tüm vatandaşlarının da kendilerini mutlu hissettikleri anlamına gelmez.
Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Örgütü OECD‘nin hafta içinde açıkladığı “Daha İyi Yaşam Endeksi” başlıklı rapordan çıkan en önemli sonuç bu...
Rapora göre OECD’nin daha iyi yaşam sıralamasının başında Avustralya yer alıyor. Türkiye ise, ne yazık ki, 36 ülkeyi kapsayan listenin dibinde...
Avustralya’dan sonra en yüksek puan alanlar İsveç, Kanada, Norveç gibi kuzey ülkeler. Türkiye’den önce listenin sonundakiler ise Brezilya, Şili ve Meksika...
OECD’nin araştırması, insanların yaşam koşulları söz konusu olduğunda, ülkelerin ekonomik verilerinin tek kıstas sayılamayacağını açıkça gösteriyor.

OECD kriterleri
OECD’nin kriterleri, eğitim düzeyinden çevre koşullarına, sağlıktan sosyal haklara ve -en önemlisi- “yaşam memnuniyeti”ne kadar çeşitli koşulları kapsıyor.
Basit bir deyişle, bir ülkede kalkınma hızının ve bu arada örneğin araba, cep telefonu, bilgisayar vs. sayısının yüksek olması, iyi yaşam standardının tek göstergesi değildir.
Son yıllarda hızla kalkınan Türkiye’de sağlıktan eğitime kadar birçok alanda gelişme kaydedilmekle beraber, OECD’nin raporu bu kriterlere göre 30 küsur ülke arasında hâlâ bir hayli geride bulunduğunu ortaya koyuyor.
Türkiye’nin hane başına gelirinin OECD ortalamasının (23 bin dolar) çok altında olması bir yana, öğrenim düzeyinden çevre standartlarına kadar günlük yaşamı etkileyen alanlarda sıralamanın dibinde yer alması aslında şaşırtıcı değil.
Bu konudaki yetersizlikler ve aksaklıklar, zaten Türk insanını günlük yaşamında huzursuz ve mutsuz ediyor.
Bu sorunlar, ekonomik büyüme hedefinin yanına, OECD’nin kriterlerinde yer alan diğer gelişme unsurunun eklenmesi ile halledilebilir. Bu da hükümetin kalkınma planlarını “daha iyi yaşam” konsepti ile düzenlemesine, halkın da buna ayak uydurmasına bağlıdır...

Günlük yaşamdan...
Yaşam kalitesi ile ilgili bir iki örnek verelim.
Türkiye’nin çevre ile ilgili sicili parlak değil. OECD raporunda bu, rakamlarla da gösteriliyor. Ama biz burada günlük yaşamla ilgili basit bir-iki örnek verelim.
İstanbul yoğun inşaat faaliyetinden ötürü, dünyanın en tozlu kentlerinden biri oldu. İnsanlar sokaklarda yürürken dahi hep toz-toprak yutuyorlar. Etiler’deki metro inşaatından etraftaki sokakları, evleri ve arabaları bir toz bulutu sarıyor. Şantiyede çalışan bir görevliye şikâyet ettiğimizde aldığımız yanıt şu oldu: “Abi inşaat bu. Tabii ki toz kalkacak”!..
İnsanların günlük yaşamlarında neden mutsuz veya gergin olduklarını anlamak için fazla derinlere gitmeye gerek yok. Yayalara mahsus kaldırımda rahat yürüyebiliyor musunuz? Arabalar kaldırımları doldururken yayalar da sokak ortasında yürümek zorunda kalıyorlar!
Bunlar basit şeyler. Ama “daha iyi yaşam” için bunlar asgari şartlar değil mi?