Sami Kohen

Sami Kohen

skohen@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Aramızda binlerce kilometrelik mesafe olduğu halde, Brezilya son zamanlarda Türk kamuoyunun ilgisini -ve sempatisini- çeken bir ülke.
Bunda iki ulus arasındaki temel farklılıklara rağmen, son zamanlarda ortaya çıkan bazı benzerliklerin payı var. Türkiye gibi Brezilya da son yıllarda ekonomik alanda büyük dinamizm gösteren ve hızla kalkınan, siyasi alanda da bölgesel bir güç olarak uluslararası platformda rol oynayan bir ülke.
Bu ortak özellikler, Ankara ile Brasilia arasında yakın ilişkilerin ve 2 yıl önce İran nükleer krizinde olduğu gibi diplomasi alanında işbirliğinin kurulmasına yol açmıştır.
Şu sırada Türkiye’de ve Brezilya’da, başka bir alanda da benzer şeyler oluyor: O da, sokak hareketleri...
Bizde Gezi Parkı eylemlerinin başlamasından 3 gün sonra, Brezilya protesto gösterilerine sahne oldu. O gün bugün, bu eylemler devam ediyor.
**
Başta bu gösterilerin belirli ve sınırlı bir amacı vardı: Şehir otobüslerinin ücretlerine yapılan yaklaşık yüzde 10’luk zammı protesto etmek. Yani Brezilya’daki hareketin temelinde ekonomik bir neden yatıyor. Bu bakımdan Gezi Park’taki gösterilerin baştaki nedeninden farklı. Ancak, her iki olayda nedenin ve protestonun amacının daha geniş boyutlu olduğu çok geçmeden açıkça ortaya çıktı.
Nitekim Brezilya’da çığ gibi büyüyen gösterilere katılanların beyanları, buna ön ayak olan gençlerin bir dizi şikâyetlerini ve taleplerini seslendirmek için sokaklara döküldüklerini gösterdi. Artık protesto edilen sadece otobüs ücretlerine yapılan 16 kuruşluk zam değildi. Hükümetin 2014 Dünya Futbol Kupası ve 2016 Olimpiyatları için 30 milyar dolar harcaması idi. Oysa göstericiler, bu büyük meblağların stadyum ve benzeri tesisler yerine, halkın öncelikle ihtiyacı olan hastane, okul gibi kamu hizmetlerine ayrılmasını istiyor.
Göstericilerin bir amacı da bu vesile ile yolsuzlukları, partizan kadrolaşmayı, park yerleri ihlallerini protesto etmek.
Gerçi Brezilya’da ekonomi kısa zamanda epey büyüdü, ama sosyal sınıflar arasında hâlâ uçurum var. Şimdiye kadar sesi çıkmayan geniş kitlelerin de “yükselen beklentileri” var.
İşte bütün bu nedenlerle sokaklara döküldü Brezilyalılar. Bu hareketi “Halkın Uyanışı” diye tanımladılar.
İlginç olan bir nokta da, Brezilya’daki bu halk hareketinin Türkiye’de olduğu gibi kendiliğinden, spontane oluşmasıdır. Lider yok, sosyal medya yüz binlerin toplanması için yetiyor. Bu aynı zamanda yeni kuşağın, “gençlerin gücü”nü sergiliyor...
***
Brezilya, başkanlık sistemi ile yürütülen bir demokrasi. İşçi Partisi’ne mensup olan Cumhurbaşkanı Bayan Dilma Rousseff, halkın sesine kulak veren bir lider. Gösteriler hakkındaki şu sözleri fevkalade anlamlı: “Bence gösteriler yasaldır ve demokrasinin bir parçasıdır. Protesto etmek gençlerin hakkıdır”...
İki hafta önce eylemler başladığında polis orantısız güç kullanmış, bu da daha geniş kitlelerin sokaklara dökülmesine yol açmıştır. Şimdi resmi makamların daha temkinli davrandıkları görülüyor.
Tabii on binlerce göstericinin içinden kamu binalarına ve araçlarına saldıranlar da çıkıyor. Dün CNN ve BBC ekranlarına bazı çatışma görüntüleri yansıdı. Ama kimse bu medya kanallarına çatmadı, kimse de bu eylemlerin “dış mihraklar”ın işi olduğunu iddia etmedi...