Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın AB ile ilgili son söyledikleri, ilk bakışta Birliğe karşı bir “rest” olarak algılanabilir.
Başbakan’ın ifadeleri net ve kesin: “Yakında bir Brüksel ziyaretimiz olacak. Orada kendileriyle (AB yetkilileriyle) açıkça konuşacağız. Olacaksa olsun, olmayacaksa bunu da söyleyin. İlla bizim ayrılmamızı bekliyorsanız, bunu da değerlendiririz”...
Başbakan önceki gün üç Avrupa ülkesini kapsayan seyahatine çıkarken bu söylediklerini, dün de Prag’da aynı açıklıkla tekrarladı. Bu arada Türkiye’nin 50 yıldır AB’nin kapısında bekletilmesinin dayanılmaz bir hal aldığını ve Ankara’nın AB’siz de Avrupa ülkeleriyle ilişkilerini sürdürebileceğini belirtti.
Bu açıdan bakıldığında, Erdoğan’ın bu sözleri, AB ile bağların koparılacağı anlamında bir “rest”ten çok, işin bu noktaya getirilmemesi için bir “uyarı” veya “baskı” niteliğini taşıdığı açıkça belli oluyor.
Verilen mesaj, hükümetin -Türk kamuoyu gibi- gerçekten sabrının ve umutlarının tükenmekte olduğu, dolayısıyla AB’nin Türkiye’yi oyalamaktan vazgeçip artık müzakere sürecini hareketlendirmesi gerektiğidir.
Esas beklenti...
Başbakan’ın beyanı lafta kalmayacağına göre, AB buna nasıl karşılık verecek?
Başbakan’ın talebi, AB yetkililerinin “olmayacaksa bunu açıkça söylemeleri”dir. Bunu söylerler mi? Hayır, söylemezler. Zira -bazı istisnaların dışında- çoğu AB ülkesi, Türkiye’nin Birlik’ten -dolayısıyla Avrupa’dan- kopmasını istemez.
Türkiye’nin şikâyeti, iki buçuk yıldır müzakerelerde tek bir faslın açılmaması, böylece sürecin donması ve üyelik perspektifinin buharlaşmasıdır.
Sürecin canlandırılması, ancak fasılların açılmasıyla mümkün. Şimdi İrlanda’nın başkanlığı döneminde -Fransa’da Hollande yönetiminin de bir “jesti” ile- en az bir iki faslının açılacağı söylenmişti. Şu ana kadar bu yönde bir hareket olmadı; ama bu yakınlarda olabilir.
Ancak Ankara’nın beklentisi sadece “oyalayıcı bir jest” değil, AB’nin gerçekten Türkiye’yi üye olarak istediğini gösterecek bir irade beyanı ve ciddi, somut adımlardır.
Sadece jest değil
Mesele, Ankara’nın öylesine net bir yanıt alamadığı takdirde ne yapacağıdır. O takdirde Türkiye “Artık buraya kadar. Size Allahaısmarladık” deyip yarım yüzyıllık hedefinden vazgeçecek mi?
Başbakan’ın “Bunu değerlendiririz” sözünü hafife almamak gerek. Kendisi bunu göze alabilir. Böyle bir karar, Türkiye Cumhuriyeti’nin eski ve temel bir vizyonundan vazgeçme, stratejik hedefinden sapma anlamına gelecek de olsa...
Umarız bu noktaya gelinmez. Ama AB ile ilişkilerin artık eski donmuş haliyle devam edemeyeceği anlaşıldığına göre, AB’nin bu uyarıyı dikkate alarak, retorik ve göstermelik jest dışında, Türkiye’yi tatmin edecek bir tutum değişikliği sergilemesi gerekecek.
Özay Şendir
F-35 meselesinde kitabın orta yeri...
29 Kasım 2024
Didem Özel Tümer
Ankara’da ‘değerlendirme’ kulisi: Öcalan ile kim görüşecek?
29 Kasım 2024
Abbas Güçlü
Diploma mı, meslek mi?
29 Kasım 2024
Abdullah Karakuş
Bölgede satranç ve terörle mücadele
29 Kasım 2024
Mehmet Tez
Suudi Arabistan başarabilecek mi?
29 Kasım 2024