Sami Kohen

Sami Kohen

skohen@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu’nun Güney Kıbrıs’taki haftalık “Katimerini” gazetesine verdiği özel demeç, yeni Rum Cumhurbaşkanı Nikos Anastasiadis’e bazı önemli mesajlar içeriyor.
Bakan’ın Anastasiadis’in iktidara gelmesini bir “fırsat penceresi” olarak nitelendirmesi ve kendisinin 2004’te Annan Planı referandumunda “evet” demesini bir “avantaj” olarak sayması, Rum liderine kredi açtığını gösteriyor.
Ama daha önemlisi, Davutoğlu’nun kendi deyişiyle “bizi barışa götürecek yeni metotlar olabilir” demesi ve Rum liderine iki konuda işbirliği önerisinde bulunmasıdır.
Bunlardan biri Kuzey Kıbrıs’a su sevkinin Güney’e kadar uzatılması, yani önümüzdeki yıl gerçekleşecek olan su projesine Rum bölgesinin de dahil edilmesidir. Diğer konu ise, Doğu Akdeniz’de Rumların giriştiği doğalgaz arama faaliyetine Türk tarafının da katılması ve böylece iki toplumun da doğal kaynaklardan yararlanmasıdır.
Bu bağlamda Davutoğlu “Biz şimdi Anastasiadis’in ne yapacağını bekliyoruz” şeklinde konuştu ki, bu da her iki konunun yeni bir işbirliği alanı olarak düşünülebileceği ve bunun da barışa katkısı olabileceği mesajını veriyor...

Yan sorunlar
Gerçekten Anastasiadis’in Cumhurbaşkanı seçilmesi genelde memnunluk ve umut yarattı. Müzakere sürecindeki tıkanıklığın ve sorunla ilintili pürüzlerin giderilmesi için şimdi herkes yeni bir fırsattan söz ediyor.
Yalnız Kıbrıs sorununun, son zamanlarda aldığı boyutlar nedeniyle, sadece müzakere sürecinde ele alınan alanın müstakbel statüsü üzerindeki anlaşmazlıktan ibaret olmadığı bir gerçek. Davutoğlu’nun sözünü ettiği doğalgaz kaynakları meselesi ve bunun son zamanlarda yarattığı gerginlik Kıbrıs’taki çözümsüzlüğün bir yan ürünüdür.
Aynı şekilde Kıbrıs Rum Yönetimi’nin AB’de Türkiye’yi Ankara protokolünün icaplarını (limanların açılması şartını) yerine getirmemekle suçlayıp Türkiye’nin üyeliğine karşı (8 faslı bloke ederek) engel çıkarması da, çözümsüzlüğün bir sonucudur.
Kuşkusuz yıllardan beri süren ikili Kıbrıs müzakereleri bir anlaşmaya götürebilseydi, sorunun bu diğer boyutları da kolayca halledilebilirdi. O zaman Türkiye’nin Rumlara limanlarını kapalı tutmasına, Rumların da AB’de 8 faslı bloke etmesine gerek kalmazdı.
Mesele şimdi öyle karmaşık bir hale geldi ki, müzakerelerden sonuç alınamadığı sürece, bu “yan sorunlar” da çözülemiyor. Hatta bu “yan sorunlar” (doğalgaz krizinde görüldüğü gibi) yeni gerginlikler yaratıyor ve hatta (AB’de görüldüğü gibi) “üçüncü taraf”la da anlaşmazsızlıklara neden oluyor.

Yeni yaklaşım
Davutoğlu’nun “bizi barışa götürecek yeni metotlar olabilir” demesi ve su ile doğalgaz alanlarında işbirliğini örnek olarak sayması, dikkate alınmaya değer yeni bir yaklaşımdır.
Uluslararası uyuşmazlıklarda, müzakerelerin uzaması veya sonuçsuz kalması halinde, “second track” denilen “ikinci yol”dan, güven arttırıcı yöntemlere başvurulduğu çok görülmüştür. Bu yöntem Türk-Yunan ilişkilerinde başarılı olmuştur.
Kıbrıs konusunda da bu yöntem uygulanabilir mi? Bakanın bahsettiği iki konuda işbirliği sağlanırken, AB’de de engellemelerin karşılıklı olarak kaldırılması için girişimde bulunulamaz mı?
Bunun denenmesi belki “fırsat penceresi”nin daha kolay açılmasını sağlayacaktır.