Fransa’nın Türkiye-AB müzakere sürecinde bloke ettiği beş fasıldan bir tanesi üzerindeki vetosunu kaldırmaya karar vermesi, Türk-Fransız ilişkileri açısından anlamlı ve umut verici bir gelişme. Ancak bu jestin pratikte Türkiye için AB üyeliği yolunu açıp açmayacağı konusunda aynı iyimserliği ifade etmek zor.
Kuşkusuz Fransız hükümetinin engel koyduğu 5 fasıldan birini serbest bırakması, bir tutum değişikliğinin göstergesidir. Ancak bu değişiklik daha çok Türkiye’ye karşı Sarkozy döneminde alınan tutumla ilgili, yoksa Türkiye’nin AB üyeliği konusunda değil.
Diğer bir deyişle Hollande yönetimi Türkiye ile ilişkilerine selefinden daha fazla değer veriyor, bozulan ilişkileri düzeltmek ve geliştirmek istiyor. Bu son jestten sonra herhalde Cumhurbaşkanı François Hollande Türkiye ziyaretini, önümüzdeki haftalarda daha uygun bir ortamda yapabilecek.
Beşin biri...
Fransa’nın Türkiye politikasındaki değişiklik, Ankara’nın AB tam üyeliği emeline ve çabalarına da tam destek vereceği anlamına gelmiyor. Hollande hükümetinden bu yönde herhangi bir beyan veya işaret gelmiş değil. Yani Paris Türkiye’nin tam üyeliğine karşı eski resmi tutumunu sürdürüyor. Ancak Türkiye’ye hoş görünmek ve tıkanmış olan müzakere sürecine biraz canlılık katmak için bir fasıl (o da “beşin biri!”) üzerindeki engeli kaldırıyor...
Bununla müzakere süreci ve hele üyelik yolu ne kadar açılabilir? Fransa’nın hâlâ engellediği 4 fasıl dışında, Kıbrıs Rum yönetiminin bloke ettiği 8 fasıl var.
Müzakereye açık 3 fasıl iki buçuk yıldır gündemde duruyor. Bunlar zor fasıllar. Türkiye’nin de rezervleri, şartları var. Sonuçta bunlar bir türlü açılamıyor. Şimdi bu üç fasıla Fransa’nın serbest bıraktığı fasıl ekleniyor ki, bu da oldukça zor bir dosya...
Oyalama faslı
Müzakere sürecindeki tıkanıklığın nihayet giderilmesi ve en azından çalışmaların başlaması olumlu bir gelişme. Ama 6 aylık dönüşümlü başkanlık dönemlerinde bir faslın açılması ve hâlâ bir düzine fasıl üzerindeki blokajın devam etmesi ile, ne kadar ilerleme kaydedilebilir ki?
Gerçi son zamanlarda AB içinde Türkiye konusunda olumsuz veya soğuk davranan bazı ülkelerin, tutumlarını yumuşattığı ve “Türkiye’yi kaybetmemek” için eski söylemlerini değiştirdiği görülüyor. Alman Şansölyesi Merkel bunlardan biri.
Bu tutum değişikliğinde başlıca faktör, Türkiye’nin son zamanlarda önemli bir güç olarak ortaya çıkması ve bunun AB’ye bir katma değer getireceğinin anlaşılmasıdır. Diğer bir faktör de, Başbakan Erdoğan’ın son zamanlarda Avrupalı dostlara yaptığı sert eleştiriler ve uyarılardır.
Bunların etkisiyle AB’nin ve belli başlı üyelerinin şimdi Türkiye’ye yakınlık göstermeleri Erdoğan hükümetinin beklentilerini ne kadar tatmin edecek? Bu beklentilerin sadece bir-iki fasıl üzerinde göstermelik bir jestin yapılmasından ibaret olmadığını hatırlamak gerek...
Özay Şendir
F-35 meselesinde kitabın orta yeri...
29 Kasım 2024
Didem Özel Tümer
Ankara’da ‘değerlendirme’ kulisi: Öcalan ile kim görüşecek?
29 Kasım 2024
Abbas Güçlü
Diploma mı, meslek mi?
29 Kasım 2024
Abdullah Karakuş
Bölgede satranç ve terörle mücadele
29 Kasım 2024
Mehmet Tez
Suudi Arabistan başarabilecek mi?
29 Kasım 2024