Kore filmi “Parasite” Oscar dahil dünya çapında birçok ödül kazandı. Kore endüstrileşmenin yanı sıra kültür-sanat ve spor alanlarında da öne çıkıyor.
Amerika’nın Los Angeles şehrinde pazar akşamı yapılan Oscar Ödül töreni son derece şaşırtıcı sonuçlandı. Doksan iki yıllık ödül tarihi boyunca ilk kez İngilizce olmayan bir film “En İyi Film” kategorisinde ödül kazandı. Güney Koreli Bong Joon Ho’nun yazıp yönettiği film, “En İyi Özgün Senaryo” ödülüne de değer bulundu.
Bu başarının asla tesadüfi olmadığını düşünüyorum. Kore söz konusu olduğunda uzun yıllardan beri özellikle K-pop ve K-drama adı altında büyük çalışmalar yapıldığı malum.
K-pop grupları sadece kendi ülkelerinde değil, 2000’lerin başından itibaren özellikle Batı dünyasında büyük bir ilgi ve beğeniyle takip ediliyor. Bazı grupların Amerika konserleri, The Beatles’ın Amerika turnesiyle mukayese ediliyor. Belki de onlardan çok daha fazla ilgi uyandırıyor. Sonuç itibarıyla The Beatles söz konusu olduğunda arada dil engeli yer almıyor. Ama Korece şarkı söyleyen gençleri ağırlıklı olarak gene gençler büyük hayranlıkla dinliyor, takip ediyor. Hatta bu kültürü daha iyi anlamak, şarkılara eşlik edebilmek için Koreceye olan ilgi artmış durumda.
Sadece Batılı ülkelerde değil Türkiye’de de Kore’ye, Kore kültürüne, K-pop ve K-dramaya büyük bir ilgi var. Sadece bir Kore dizisi olarak başlayan 2019 yılında da Türkiye’de “Mucize Doktor” adıyla aktarılan diziye bakmak bile yeterli.
Nam June Paik faktörüTüm bu Kore fenomeni ve akımı konuşulurken belki de mihenk taşı olarak Nam June Paik’i ele almak gerekiyor. Evet, K-pop ve K-drama kadar meşhur değil, ama video sanatı diye bir şey varsa Nam June Paik’in buna çok büyük katkısı var. 2006’da 74 yaşında hayatını kaybeden sanatçının geçtiğimiz günlerde sona eren Londra’nın meşhur Tate Modern Müzesi’nde yer alan sergisi birçok sanat eleştirmeni tarafından 2019’un en önemli sergilerinden biri olarak gösterildi. Uzun yıllar Çin, daha sonra Japonya hükümranlığı altında bulunan Kore, kuzey ile girdiği savaştan Amerika’nın desteğiyle “kurtuluyor!” Tüm bu etkilerden sıyrılmak için uzun vadeli 5 yıllık kalkınma planları yapıyor. Bu planlarda sadece endüstriyi ön plana çıkarmıyor, ayrıca kültür alanında da atılması gereken adımları belirliyor ve bugün olduğu yere geliyor. Hyundai, Kia, Samsung gibi firmalarıyla dünyanın önde gelen sanayi kuruluşları arasında yer alıyor. Aynı zamanda 1988’de Seul Olimpiyatları, 2002 Dünya Kupası gibi uluslararası spor etkinliklerine ev sahipliği yaparak da gücünü artırıyor. Bong Joo Ho’nun “Parasite” ile kazandığı Oscar ödüllerini bu açıdan değerlendirmek gerek.
Kore’nin uyguladığı bu adımlar, birçok bakımdan aynı konumda değerlendirilen Türkiye’de de çok rahatlıkla atılabilirdi. Ama maalesef bizde devlet kurumları, özellikle kültür-sanat söz konusu olduğunda “devlette devamlılık esastır” ilkesini unutup her gelenle beraber yeni sistem oluşturuyor. Böylelikle toplu bir dikkat çekme değil Nuri Bilge Ceylan, Semih Kaplanoğlu, Kutluğ Ataman, Orhan Pamuk gibi sanatçıların bireysel başarıları öne çıkabiliyor. Ama bu isimlerin ve daha nicelerinin başarıları devlet destekli olmuyor/olamıyor. Türk dizilerinin yurt dışındaki yoğun ilgisine, kültür ve sanatın diğer unsurlarını eklemeyi de maalesef başaramıyoruz. Bu dizilerde herhangi bir ressamımıza veya yazarımıza yapılacak referansın o sanatçıya ve dolayısıyla ülkemiz kültür-sanatına çok küçük bir çabayla büyük imkânlar kazandıracağını düşünüyorum.