Sakıp Sabancı Müzesi’ndeki sergiye adını veren Rus Avangardı daha çok bir dönemi tarif etmek için kullanılıyor
Sakıp Sabancı Müzesi’nde bu yılın en önemli sergilerinden biri açıldı: Rus Avangardı. Sanat ve Tasarımla Geleceği Düşünmek. Rus avangardı bir akım değil daha çok bir dönemi tarif etmek için kullanılıyor. 1910 yılında başlayıp 1932 yılında kadar devam ediyor. Bazı sanat tarihçileri başlangıç tarihini 19. yüzyılın sonları olarak da gösteriyor. O günlerde Rus sanatçılar kendilerini avangart olarak tanımlamıyorlardı. Bu adlandırma çok daha sonra Batılı sanat eleştirmenleri tarafından kullanılmaya başlandı. O tarihlerde Rusya Avrupalıların asla anlayamayacakları bir sanayi altyapısına sahipti. Sanatçılar da bu sanayileşme hamlesinin bir tarafında hep yer almışlardı. Pasifik Okyanusu’ndan başlayarak bütün Asya kıtasına yayılan devasa bir coğrafyadan bahsediyoruz. Bu coğrafyanın yeleşime açık olan bütün bölgelerine elektriğin ulaştırılma fikri bile 20. yüzyılın başlarında son derece ütopikti.
Kübik-Fütürizmi kurdular
Rus sanat eleştirmenlerine göre “modernizm” 19. yüzyılın sonlarında ortaya çıkmış, yozlaşmış bir art-deco estetiği teşvik eden, sanatçıyı yüceltip her şeyin merkezine yerleştiren bir akımdı. Bu yüzden de Rus sanatçılar bu yaklaşımdan uzak durup kendi gerçekliklerine uygun bazı akımlarda yer aldılar. Kübizm ve fütürizmi birleştirerek Kübik-Fütürizmi kurdular, Neo-primitivizm’e yer açtılar, suprematizm vazgeçilmezleri oldu, konstrüktivizmle hayallere daldılar, projeler çizdiler. Bunların bir kısmı hayata geçebildi, bir kısmı ise Tatlin’in 3. Enternasyonal anıtı gibi, proje olarak kaldı.
Kandinski, Maleviç, Rodçenko bu dönemin öenmli sanatçıları olarak anıldılar ve hâlâ da anılıyorlar ama bir de Batı tarafından çok da bilinmeyen bazı sanatçılar var ki, Lubov Popova bunlardan bir tanesi, diğer isimler kadar önemli.
Sakıp Sabancı Müzesi’nde yer alan serginin temelini Yunan asıllı Rus George Costakis’in Sovyetler döneminde, 1977’de ülkeden çıkartmayı başarabildiği Rus avangardlarının eserleri, ki bu koleksiyonun sahibi Selanik Devlet Çağdaş Sanat Müzesi’dir ve Tüm-Rusya Dekoratif Sanatlar Müzesi’nden eserler oluşturuyor. Filmlere konu olabilecek bir hayat yaşayan George Costakis’in hayatını ve koleksiyonereliğini anlatan bir belgesel de sergiye eşlik ediyor. 1 Nisan’a kadar açık kalacak sergiyi tüm sanatseverlere tavsiye ederim.
Özel isimlerin yazımı
Latin alfabesi kullanılmayan dillerdeki özel isimler Türkçeye aktarılırken sıklıkla farklı farklı yazımlarla karşılaşıyor. Rusça, Arapça ve Farsça en fazla yazım hatasının yapıldığı diller. Bir de tabi Troçki gibi galat-ı meşhurlar var. Kurumların en azından kendi yayınlarında bir tutarlılığa sahip olmasını beklemek, bir okur, bir kitapsever olarak en doğal hakkımız. Bir örnekle ne demek istediğim daha net anlaşılacaktır. Vasili Kandinski’nin adı görebildiğim kadarıyla şu şekillerde de yazılıyor: Wasily, Wasili, Wassili, Wassily, Kandinksy, Kandinskiy vs. Halbuki Türk Dil Kurumu bu konuda çok net: Rusça özel adlar yazılırken Rus harflerinin ses değerlerini karşılayan Türk harfleri kullanılır. Kural bu kadar net olmasına rağmen bu kadar farklı yazım şeklinin olmasının dikkatsizlik ve özensizlikten başka açıklamasını bulamıyorum.