Sanatın, müziğin ve edebiyatın hâlâ şehrin merkezinde yer aldığı mekanlarla karşılaşmak istiyorsanız mutlaka ziyaret etmeniz gereken bir yer St Petersburg.
Uzun yıllardır Rusya’ya, özellikle de St. Petersburg’a uzaktan bakıp, anlamaya çalışırım. Petersburg’a ilk kez gittiğim halde şehrin bazı noktalarını, bazı yerlerini o kadar iyi biliyordum ki hiç şaşırmadım ama bazı yerleri görmek de son derece şaşırtıcı, etkileyici, büyüleyici oldu.
Bunların başında hiç şüphesiz dillere destan koleksiyonuyla Hermitage Müzesi geliyor. Aslında bu birkaç binadan oluşan bir kompleks. Eski saraylardan oluşan bu kompleksin tamamını gezip, eserlere bakabilmeniz için günlerinizi aralıksız olarak burada geçirmeniz gerekir. Sanat tarihinde önemli bir yere sahip hemen her sanatçının eserlerini görebileceğiniz müzenin sadece koleksiyonuyla değil, geçirdiği başarılı renovasyonlarla ne kadar da iyi yönetildiğini takdire şayan.
Petersburg Filarmoni Orkestrası’nın bir konserine gitme fırsatı buldum. Eduard Artemyev adı belki sizin için pek tanıdık olmayabilir ama Tarkovski’nin “Solaris”, “Stalker” ya da Nikita Mihalkov’un “12”, “Güneş Yanığı” serisi, “Sibirya Berberi”, 2006 yapımı 11 bölümlük “Dr. Jivago” dizisi gibi Rus sinemasında büyük öneme sahip onlarca filmin müziğinde imzası olduğunu söylersem bir karşılığı olabilir. İşte bu önemli bestecinin eserlerinden oluşan konser son derece ilginçti. Sanatçının klasik bestelerinin yer aldığı ilk kısımdan sonra ikinci kısımda orkestra üyeleri kot pantolon ve spor gömleklerle sahneye çıktılar. Şef Sergei Skripka ise üzerinde “Film” yazan siyah bir tişört tercihiyle dikkat çekiyordu. Ünlü tv sunucusu ve yazar Alexander Malic’in sunduğu geceye Artemyev’in ilerlemiş yaşına rağmen katılması ve dakikalarca ayakta alkışlanması muazzamdı.
Petersburg ve Moskova arasında yıllardır hemen her alanda devam eden bir gerilim vardır. Çağdaş sanat söz konusu olduğunda da durum pek farklı değil. Moskova merkezli galeriler ve Petersburg merkezli galeriler, sanatçılar birbirleriyle kıyasıya bir rekabet halindeler. Ama görebildiğim kadarıyla özellikle galeriler ve müzeler sözkonusu olduğunda Moskova biraz daha önde.
Ziyaret ettiğim galerilerden dikkatimi çekenler şu şekilde:
- Anna Nova
- Name Gallery
- Marina Gisich Gallery
- Myth Gallery
Erarta ve New Museum (Novy Muzey) isimli müzeler de modern ve çağdaş sanatın kalbinin attığı mekanlar olarak dikkati çekiyor.
Petersburg’da dikkatimi çeken bir diğer husus ise şehrin 24 saat yaşaması oldu. Günün her saati açık restoranı dünyanın pek çok büyük şehrinde görmek mümkün ama Respublika adını taşıyan ve 24 saat açık olan bir kitabevini görmek çok şaşırtıcıydı. Rus edebiyatının birçok önemli yazarına ev sahipliği yapan şehirde bu yazarların müze evleri de yer alıyor. Anna Ahmatova, Dostoyevski, Alexander Blok, Lomonosov, Brodsky ilk aklıma gelenler.
Sanatın, müziğin ve edebiyatın şehrin merkezinde hâlâ yer aldığı mekanlarla karşılaşmak istiyorsanız mutlaka ziyaret etmeniz gereken bir yer Petersburg.