Kampanyalara rağmen kitap satışlarında düşüş yaşanıyor ve yayınevlerinin çoğu kitap yayınlamıyor, kitabevlerini ziyaret edenler azaldı; sahafların durumu daha da sıkıntılı. Bu ortamda, Mark Rothko’nun “Sanatçının Gerçekliği” isimli kitabının Türkçeye kazandırılması iyi bir haber.
Evde kalıp kitap okumaya dair çok fazla kampanya yapılıyor ama buna rağmen ortada önemli bir sorun var. Kitap satışları ciddi manada düşüyor. Birçok yayınevi yeni kitap yayınlamıyor. Kitabevleri salgın nedeniyle ya kapalı ya da zaten insanlar “kitabı” temel ihtiyaçlar arasında görmediği için, çok az kişi ziyaret ediyor. Büyük yayınevleri bile içinde bulunduğumuz durumdan etkilenirken küçük yayınevlerinin çok uzun süre bu duruma devam edebileceğini düşünmüyorum.
Yayınladığı sanata dair kitaplarla radarımda olan Hayalperest Yayınları 20. yüzyılın en önemli sanatçılarından Mark Rothko’nun “Sanatçının Gerçekliği” isimli kitabını yayımladı. Uzun zamandır bu kitabı Türkiye’den hangi yayınevinin yayınlayacağını merak ediyordum. Editörlüğünü sanatçının oğlu Christopher Rothko’nun yaptığı eser, sanatçının ölümünden otuz yıldan fazla bir süre geçtikten sonra ilk kez İngilizce yayımlandı. “Doğrudan fikirleri resmeden bir sanatçı” olan Mark Rothko bu kitapta bir kez bile kendi çalışmaları hakkında doğrudan bir yorum yapmaz. Bu kitapta yer alan makaleler sanat felsefesini anlatıyor, açıklıyor. Kitabın tam olarak ne zaman yazıldığını bilmiyoruz; büyük ihtimalle 1940-41 yıllarında, ama sanatçının soyut dışavurumculuğa geçmeden önce yazdığına eminiz. Figürü bırakarak soyuta geçişinin izlerini de görmemiz mümkün. Mark Rothko bu kitabı hayattayken yayımlamaz ama bu onun yazdıklarını önemsememesiyle alakalı değildir. Rothko için yazmak tıpkı resmetmek gibi hakikati aktarmak, ifade etmektir. Kitabın editörü ve oğlu Christopher Rothko’nun uzun giriş yazısında da belirttiği gibi “Yazmak ve resmetmek Mark Rothko için bilmenin farklı biçimleridir.”
Sanat tarihinde müstesna bir yere sahip olan Mark Rothko’nun sanata ve sanatçıya bakışının sanat tarihi yazımı içerisinde de önemli bir yere sahip olacağını düşünüyorum. Tüm sanatseverlerin kitaplığında mutlaka olması gerektiğini düşündüğüm bu kitabı tavsiye ederim.
Ebru Berrin Alpay kitabı dipnotlara boğmadan ama gerekli açıklamaları da yaparak başarılı bir çeviriye imza atıyor. Bu kadar zor bir metni Türkçeye aktaran Ebru Berrin Alpay’ı tebrik ederim.
Sahafların durumu
Yazının başında yayınevlerinin ve kitabevlerinin içinde bulunduğu sıkıntılı durumdan bahsettim. Ama belki de daha büyük sıkıntıda olan sahaflardır. Geçtiğimiz haftalarda Sahaf Kolektifi, bu konuyla alakalı bir duyuru yayınladı. Bu bildiride “Sahaf esnafı ve çizgiromancılar, efemeracılar, filatelist ve nümismatikçiler, küçük objeciler, ikinci elciler, seyyar kitapçılar gündelik yaşayan, nakit sermaye ve birikimi olmayan ticaret erbabındandır. İşte bu nedenle dükkanların kapalı, kitap ticaretinin sonlanmış olmasına pek uzun bir zaman dayanamazlar. Kendilerini idare ve idame etmeleri gündelik kazanç kapıları kapatılırsa mümkün olmaz” ibareleri yer alıyor.
Bir kitapsever olarak sahaflara gidemesem de sahaf dostlarımla irtibatı sosyal medya, WhatsApp, telefon gibi yöntemlerle sürdürmeye devam etmeye çabalıyorum; sizlere de öneririm. Bazı sahafların kendi internet siteleri mevcut, bazıları ise nadirkitap.com üzerinden satış yapıyor. Bu site üzerinden de sahaflarla olan alışverişlerimize devam edebiliriz.