Taksim Sanat’taki sergide Büyükşehir Belediyesi koleksiyonundan bir seçki var
İstanbul Büyükşehir Belediyesi Taksim Metro İstasyonu girişinde yer alan İstanbul Kitapçısı’nı kapatarak burayı Taksim Sanat ismiyle çağdaş sanata adanmış bir mekan olarak yeniden tasarladı. Bu mekanın ilk sergisi geçtiğimiz günlerde açıldı. Her gün saat 19.00’a kadar ücretsiz olarak gezilebilecek sergide belediye koleksiyonundan yapılmış bir seçki var.
“Bir sanat disiplininde ileriye gitmenin yolu geçmişle kurduğu bağ ile şekillenir. Sanatçı kendinden önce yapılanlarla buluşmalı, hesaplaşmalı ve bu sentezden yepyeni çağdaş sanat eserini, bir meydan okuma gibi yaratmalıdır ki geleneğe eklemlensin. Bu teorik bakış Türk resim tarihi için ne yazık ki söz konusu değil. Çünkü halen resim sanatımızın başlangıcından bugüne önemli eser ve sanatçılarının yer aldığı millî resim müzemiz bulunmuyor.” Bu sözler serginin küratörü Lütfi Şen’in katalogda yer alan yazısından. Bu serginin ve ona eşlik eden kataloğun amacını da anlatıyor. Kamu kurum ve kuruluşlarının koleksiyonlarında yer alan eserlerin bir an önce kataloglarının yayımlanması gerekiyor. Böylelikle ileride açılması muhtemel bir milli resim müzesi için elimizde neler olduğunun farkında olabileceğiz.
Kamu kurumlarının elindeki eserlerin bir kısmından haberdarız ama bunları görme imkanımız maalesef yok, bir gün bir resim müzemiz olursa bu eserleri görebilecek olma ihtimalimiz bile güzel.
İstanbul Büyükşehir Belediyesi resim koleksiyonunun ne derece kıymetli olduğunun farkında değilmişim. Yayımlanan katalogla bunun farkına vardım. Bu koleksiyondan küçük bir seçkiyi görebilmek de önemli. Katalogda yer alan ama sergide yer almayan Tevfik Fikret’in “Fırtına” isimli tablosu beni şok etti. Şair Tevfik Fikret’in bu denli başarılı bir ressam olduğunun farkında değildim. Geçtiğimiz haftalarda bu köşede Sezer Tansuğ’un 66 Kare projesini devamı niteliğinde olan “99 Kare” isimli sergiden bahsetmiştim. İşte şimdi “66 Kare”yi görme şansımız var. Daha önce 1993 yılında yayımlanan kataloğunu incelediğim eserlerin orijinalleriyle karşılaşmak eserlerin önemini anlamaya yardımcı oluyor.
Dikkatimi çeken bazı eserlerden kısaca bahsetmek istiyorum:
Ara Güler’in “Tezkiretü’l Bünyân” başlıklı eseri 16. yüzyılda Said Çelebi tarafından kaleme alınan Mimar Sinan’ın eserleri ve metotlarından hareketle oluşturulmuş bir foto kolaj. Daha önce Ara Güler’in kendi yaptığı bir foto kolajı görmemiştim. Bu açıdan önemli.
Burhan Doğançay’ın “Surnâme-i Muradiye”si bir başka dikkate değer eser. Doğançay, 3. Murad’ın çocuklarının 52-55 gün süren sünnet şölenini aktarırken adeta çağdaş sanatta geleneksel motiflerin nasıl kullanılabileceğine dair ders vermiş. İnci Eviner’in Cevdet Paşa Tarihi ve Tevârih-i Âl-i Osman eserlerini çok sevdim. Özellikle 17. yüzyılda Solakzade Mehmed’in kaleme aldığı yazılmış Tevarih’ten ilhamla yapılan eser son derece başarılı.İpek Düben’in “Mesnevî-i Şerif” ve “Garibnâme” kolajları görülmeye değer. Ve Komet’in “Mantıku’t Tayr”ına mutlaka dikkatlice bakmalısınız. 15 Ocak’a kadar devam edecek sergiyi hem klasik eserler için hem de geleneksel sanatların çağdaş sanatla buluşmasına şahit olmak için mutlaka görmelisiniz.