Sosyal medyada karşıma çıkan “Uluslararası International İstanbul Bienali”ni merak ettim, ön yargılarımı bir tarafa bırakıp hemen ziyarete gittim.
Bazı kelimeler vardır zamanla anlamlarını ve kullanım şekillerini kaybederler. Örneğin 20. yüzyılın başındaki “apartman”la bugünkü “apartman” arasında bariz bir nitelik farkı var. Ya da gene mimariden gidecek olursak rezidans da benzer durumdadır. Benzer bir durumu bienal kelimesi için de geçerli. Malumunuz İstanbul Kültür Sanat Vakfı tarafından bu yıl 16. kez düzenlenen bir bienale ev sahipliği yapıyor İstanbul. Önümüzdeki yıl da 5. kez düzenlenecek Tasarım Bienali var. Medyada pek yer almasa da başka bir bienal daha düzenlendi: “Uluslararası International İstanbul Bienali”. Sosyal medyada karşıma çıkan bienali merak edip, ön yargılarımı bir tarafa bırakıp hemen ziyarete gittim. Taksim Cumhuriyet Sanat Galerisi’nde (Maksem) 9-30 Eylül tarihleri arasında düzenlenen bienalden etkilenmemek için web sitesine, hakkında çıkan haberlere bile bakmadım.
Tanıtım metni yoktu
Bu yazıyı yazmaksa bienal bittikten sonra nasip oldu. Girişte bir afiş karşılıyor, afişte Şişli ve Beşiktaş belediyelerinin logoları vardı. Normaldir. Sponsor olmuşlardır. İçeri girer girmez gözlerim bir broşür, tanıtım metni aradı. Ama maalesef yoktu. Bunun yerine ziyaretçilere İstanbul Gazetesi’nden (Bu gazeteyi bilmemek benim kabahatim herhalde) Şekip Gümüşkanatlı’nın bienalle alakalı haberinin fotokopisi veriliyordu. İlk şoku orada yaşadım. Fazla ciddiyetsiz geldi. Haberi okuyunca temanın “Her Zaman, Her Yerde, Her Koşulda Yaratı” olduğunu öğrendim ama sonradan bu bienali düzenleyen ressam Gülsün Erbil’in verdiği bir röportajı izlerken bu bilginin yanlış olduğunu çünkü bu bienalin temasının olmadığını ve hatta küratörünün olmadığını da öğrendim. Hemen gene TDK’ya başvuralım bakalım küratör ne demekmiş: Müze, kütüphane, sergi, hayvanat bahçesi vb.ni yöneten ve etkinliklerini düzenleyen yetkili kimse.