Mustafa Kutlu’nun son kitabı “Fırtınayı Kucaklamak” denemelerden oluşuyor. İlk bölümlerde göç, savaşlar kısaca insanın insana ettiği eziyetler konu edilmiş.
Mustafa Kutlu’nun denemelerden oluşan son kitabı “Fırtınayı Kucaklamak” Dergah Yayınları’nca neşredildi. Âdetim olduğu üzere kitabı hemen okuma imkanım olmadı, biraz geciktirdim. Bugün Türkiye’nin yaşayan en önemli hikayecisi olduğuna inandığım için Mustafa Kutlu’nun her eserini vakit kaybetmeden okurum aradan biraz zaman geçtikten sonra tekrar okumaya çalışırım.
Her okuyuşumda farklı bir nokta dikkatimi çeker. Özellikle hikaye anlatımında kullandığı dil okullarda ders olarak okutulacak mükemmelliktedir. Hikaye anlatım tekniği olarak ise yanına yanaşabilecek kimse yoktur Türkiye’de. Kutlu’nun üç sayfada net, akıcı, anlaşılır, sürükleyici bir şekilde yazdığı bir bölümü bugün Türk edebiyatının büyük yazarları olarak gezinen isimlere yazdırmaya kalksak 20 sıkıcı sayfadan azıyla beceremezler. Kitapları çok akıcıdır.
Bazılarını bir oturuşta okumak bile mümkündür. Bazen okurken “Aman be Mustafa Kutlu bu kadar da olmaz!” der kitabı elinizden bir kenara bırakabilirsiniz.
“Fırtınayı Kucaklamak” ise denemelerden oluşuyor. Çeşitli zamanlarda yayımlanmış gazete ve dergi yazıları... İlk bölümlerde göç, savaşlar yani kısaca insanın insana ettiği eziyetler konu edilmiş. Beni en çok etkileyen ise son yazı oldu: “Sanat Nedir?” Resimler de yapan Mustafa Kutlu’nun bu yazısından altını çizdiğim bazı bölümler şu şekilde:
- Sanat kâinatın âhengine katılmaktır.
- Eşref-i mahlukat olan insan güzel bir iş yaparak mevcut güzelliğe iştirak eder.
- Bu eylem eskiyi yıkarak, karşı çıkarak var olanı bir başka biçimde yeniden inşa ederek pek çok yoldan ulaşılan bir menzildir.
- Sanatçıya yüce bir makam verilmesi, onun takdîs edilmesi deha mertebesine çıkarılması pagan âdetlerindendir.
- Sanatçı eylemi ile kuşların sesine, suların şırıltısına, rüzgârın uğultusuna, bulutun rengine, denizin dalgasına ne kadar yaklaşıyorsa; bu hamleyi bir iman ateşi, gözyaşları ile ıslanan bir aşk ile yapıyorsa o kadar yol alır.
- Sanat yolunun hem rahmaî hem şeytanî-nefsanî boyutları vardır.
- Yusuf’un kuyusu ile Babil’in kuyusu bir değildir.
- Sanat hakikate giden yolda bizi karlı dağlardan aşırabilecek, kızgın çöllerden geçirebilecek bir binek olabilir. O kadar.
- Felsefeyi bitirip sanat kapısını açanlar, kâinatın âhengi ile kanatlanır ve hakikate doğru uçarlar.
- Ritim duygusu anahtarın özünü verir.
- Sanat bizi coşturabilecek bir eylemdir.
Maalesef yeterince istifade edemediğimiz bir isim Mustafa Kutlu. Sanatla, özellikle plastik sanatlarla, Anadolu-İslam estetiğiyle alakalı yazılarını da inşallah yakın bir zamanda bir araya getirir. Ayrıca temennim odur ki, yakın zamanda Mustafa Kutlu resimlerinden oluşan bir sergi de düzenlenir. Böylelikle üstadın eserleri bütünlüklü olarak görülme imkanına kavuşur.