28 Şubat 1997’de yaşanan postmodern darbenin üzerinden 23 yıl geçti. O dönem yaşanan acıların bir kısmı hâlâ tazeliğini koruyor. O dönem kadınların yaşadıklarını sanatla aktarmak için Kadın ve Demokrasi Derneği (KADEM), Yasemin Darbaz Karaca küratörlüğünde “Böyle Daha Güzelsin” başlıklı bir sergi düzenledi
28 Şubat 1997, bu ülkenin tarihine kara bir leke olarak yazıldı. O gün Millî Güvenlik Kurulu’nda alınan kararlar ülkenin sadece siyasal değil, toplumsal yapısına da büyük darbe vurdu. O günlerde yaşananların izleri hâlâ birçok kişide devam ediyor. Hiç şüphesiz o dönem en büyük mağduriyeti kadınlar yaşadı. Özellikle başörtüsüne karşı toplumun içinde bir direnç oluşturulmaya çalışıldı ve bunda da maalesef başarılı olundu. Kadınlar başörtüleriyle üniversiteye gidemedi. Bazı kadınlar mecburen başlarını açarak üniversiteye gittiler. Yaşadıkları büyük bir travmaydı. Bir erkek olarak bu benim kolaylıkla anlayabileceğim bir durum değil. 28 Şubat döneminden bir imam-hatipli olarak etkilendim; lakin bu kadınların karşılaştıkları baskıyla mukayese edilemeyecek bir durum.
Bu sene 28 Şubat’ta “Böyle Daha Güzelsin” başlıklı Yasemin Darbaz Karaca’nın küratörlüğünde bir sergi açıldı. Açıkçası sergiye giderken içimde bir şüphe vardı. Çok fazla ajitasyon, kör kör parmağım gözüne, basit eserler göreceğimden endişe etmiştim. İstanbul Arkeoloji Müzesi’nin hemen karşısında yer alan Darphane-i Amire’nin avlusuna girer girmez, Melek Zeynep Bulut’un “René Pavillion/Scar” isimli eseri sizi uzaktan karşılıyor. Paslanmış yüzeyi görür görmez aklıma İsmet Özel’in “Kısa Pantolon Paslı Çakı Dizde Kabuk Bağlamış Yara/Kısa Çakı Paslı Pantolon Gözde Yarası Kalmış Kabuk” isimli şiiri geldi. İçine girilebilen, ama iyileşmeye de başlamış bir yara kabuğu aynı zamanda doğum anını da sembolize ediyor.
Anayasanın 42’nci maddesi
Sergi mekânında sürekli olarak duyulan bir beste var. Piyanoda icra edilen bu beste Büşra Kayıkçı’nın “Madde 42” isimli eseri. Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın 42. maddesi “Kimse, eğitim ve öğrenim hakkından yoksun bırakılamaz” der. Sanatçının bu maddeye atfen ortaya koyduğu eserde sağ elin sabit kaldığı sol elin sürekli yer değiştirdiği bir piyano icrasıyla karşılaşıyoruz. İki elin arasındaki (iktidar ve/veya statüko ile dönemin kadınlarının) çekişmeyi, tek taraflı diyalog çabasını ve mücadeleyi izliyoruz. Ayrıca 42 numaralı tuşeye sağ el asla basmazken, sol elin de basmasına müsaade etmez. Sergide üç eseriyle yer alan Muzaffer Malkoç’un “Dar Açı” isimli eseri birbirine 30 santimetre mesafede yer alan iki tablodan oluşuyor. Bir eserin sergilenmesi için gerekli tüm şartlar olmasına rağmen eseri, tabloları görmek âdeta imkânsız hale geliyor.
Bir diğer dikkati çeken eser ise Esra Özyaşar Tosun’a ait “Cerrahi Tezyin” başlıklı. Geleneksel sanatların vazgeçilmez bir parçası olan tezhibin cerrahi aletler üzerine uygulanmış hali. Cerrah olma hayalleri kurarken dönemin şartlarından ve baskılarından dolayı tıp eğitimi alamayıp hayatına tezhip ve çini sanatçısı olarak devam eden bir kadının çığlığı. İlerleyen dönemlerde bu sanatçının benzer işlerini görmeyi ümit ediyorum.