Türk hukukunda yabancı uyrukluların mirasçı olmalarına engel bulunmamaktadır. Hukuk sistemimiz mirasçılık bakımından vatandaş ve yabancı ayrımı yapmamaktadır. Anayasa’nın 35. maddesi, vatandaşlığa bağlamadan herkesin miras hakkı olduğunu belirtmektedir.
Yurtdışında yaşayan Türk vatandaşlarının sayısı yaklaşık 6 milyon. Yabancılarla evli Türk vatandaşlarının sayısı da azımsanmayacak kadar fazladır. Durum böyle olunca ister istemez yabancıların Türk Miras Hukuku’yla sık sık yolları kesişmektedir.
Kural olarak yabancıların yasal veya atanmış mirasçısı olmalarına engel bulunmamaktadır. Hukuk sistemimiz mirasçılık bakımından vatandaş ve yabancı ayrımı yapmamaktadır. Anayasa md 35, vatandaşlığa bağlamadan herkesin miras hakkı olduğunu belirtmektedir. Dolayısıyla bir Türk vatandaşını vefat ettiğinde sağ kalan yabancı eşi mirasçısı olabileceği gibi, çocukları gibi altsoyu Türk vatandaşlığını almamış, mavi kartlı yabancı vatandaş iseler, mirasçı olabileceklerdir. Elbette bir Türk vatandaşı vasiyetname veya diğer ölüme bağlı bir tasarrufla bir yabacıyı mirasçı olarak atayabilir, ona belirli bir malı verebilir.
BAZI SINIRLAMALAR VAR
Yabancıların miras yoluyla taşınmaz edinmeleri bazı sınırlamalara tabidir; öncelikle yabacının “Bakanlar Kurulu” (Cumhurbaşkanı) tarafından yayınlanan listede bulunan 183 ülkenin birisinin vatandaşı olması gerekir. Söz konusu taşınmazın Tapu Kanunu’nun 35. Maddesinde belirtilen sınırlamalara uymaması, toplam alanının özel mülkiyete konu ilçe yüz ölçümünün yüzde onunu ve kişi başına ülke genelinde otuz hektarı geçmemesi de gerekir. Aksi takdirde miras yoluyla yabancılara geçen taşınmaz Maliye Bakanlığınca verilecek azami bir yıllık süre içinde sahibi tarafından tasfiye edilmelidir. Tasfiye edilmeyen taşınmazlar idare tarafından tasfiye edilerek paraya çevrilir ve parası yabancıya ödenir.
MALLARIN YERİ ÖNEMLİ
Milletlerarası Özel Hukuk ve Usulü Hukuku Kanunu Md. 20’ye göre, miras, ölenin milli hukukuna tabidir, mirasçının Türk veya yabancı vatandaş olması önemli değil. Bu anlamda bir Rus vatandaşı ölürse, mirası Türk Hukukuna değil, Rusya Hukukuna tabi olacaktır. Fakat mirasa konu taşınmaz mallar Türkiye’de ise, bu taşınmazlar için Rus Hukuku değil, Türk Hukuku uygulanır. Taşınmazlarla ilgili bu istisna hariç, tereke neredeyse, mirasın açılması, mirasçılara geçmesi ve paylaşılmasına bulunduğu ülke hukuku uygulanacaktır. Biraz karışık gibi görünse de, Türkiye’de bulunan taşınır eşyalara ise ölenin milli hukuku uygulanır, banka hesabı, altın mücevher, antika eşyalar gibi taşınır eşyalar miras bırakılmışsa, o zaman mirasbırakanın kendi milli hukuku geçerlidir.
Bir yabancı vasiyetname hazırlayacaksa Türk Hukukuna göre de hazırlayabilir, kendi milli hukukuna göre de. Ama vasiyetname yapıp yapamayacağı, 15 yaşının tamamlanmasını yeterli buluna Türk Hukukuna göre değil, kendi milli hukukuna göre belirlenir.
Mirasçılık belgesi hakkında ise, yabancıların mirasçılık belgesini noterden değil, sadece sulh hukuk mahkemesinden alabileceğini belirtmemiz gerekir.
ŞİRKETLERDE MİRAS
Maalesef şirketin kurucusu hayattayken uyuşmazlıklar ve anlaşmazlıklar, kurucusu vefat ettikten sonra ortaya çıkar ve şirkete mirasçı olarak ortak olan kardeşler, yeğenler, gelin ve damatlar vs. bazen işletme ve politikası ve ticari hayata bakış bazen de kişisel sebeplerle bir birleriyle anlaşamazlar. Başlarla sürekli karşılıklı davalar açmaya ve enerjilerini ve gelirlerini buna harcamaya.
Bu durum şirketin kurucusu ve mirasbırakanın vasiyetnamesi ile bir ölçüde önlenebilir. Çünkü, saklı payı ihlal etmemek koşulu ile mirasbırakanın dilediği gibi tasarruf yetkisi vardır ve böylece ölümünden sonra ne olacağını bu kapsamda belirleyebilir. Zaten bu sebeple vasiyetnameye ölüme bağlı tasarruf denmektedir.
Bir şirkette çıkan en önemli anlaşmazlık sebebi, şirketin yönetimiyle ilgilidir. Bunu engellemek isteyen mirasbırakanın başvurabileceği çzüm yollarından birisi, şirketindeki payları guruplara ayırmak ve bir veya birden fazla guruba giren hissedarlara yönetim kurulu üyesi olma hakkı tanımaktır. Daha sonra da şirketi kendisinden sonra en iyi kimin yöneteceğini düşünüyorsa, yönetim kuruluna üye seçme hakkı veren hisse gurubu, o mirasçısına bırakmaktır. Böylelikle yönetime seçilme kavgasının bir ölçüde önüne gecikmiş olur.
Eğer miras bırakılacak şirket birden fazla ise, hangi şirketin hangi mirasçıya bırakıldığı da vasiyetname ile düzenlenebilir. Vasiyetnamede, “Datça’daki yazlığımı kızıma, Kadiköy’deki dairemi oğluma bırakıyorum” demekle, “tekstil şirketimi kızıma, lojistik şirketimi oğluma bırakıyorum” demek arasında hukuken ölüme bağlı tasarruf bakımından bir fark yoktur.
Ülkemizde maalesef vasiyetname hazırlama yaygın olmasa da, mirasbırakanın ölümünden sonra olabilecekleri düzenleme arzusu ona vasiyetname düzenlemeyi bir kere daha düşündürmelidir. Baştan sona el ile yazması ve gün ay yıl ve saati yazarak imzalaması yeterlidir.
TARIM ARAZİLERİNİN MİRASTA BÖLÜNMEZLİĞİ
2005 Yılı’nda, Tarım arazilerinin sınıflandırılması, asgari tarımsal arazi ve yeter gelirli tarımsal arazi büyüklüklerinin belirlenmesi ve bölünmelerinin önlenmesi amacıyla 5403 sayılı Toprak Koruma ve Arazi Kullanımı Kanunu çıkarılmıştı.
Bu Kanunun 8C maddesine göre, kural olarak mirasçılar terekede bulunan tarımsal arazi ve yeter gelirli tarımsal arazinin mülkiyetinin aralarında birisine mi yoksa başkasına mı devredeceklerini kararlaştırabilirler. Aralarında anlaşamazlarsa, sulh hukuk hâkimine başvurarak, tarımsal arazi veya yeter gelirli tarımsal arazi mülkiyetinin; kişisel yetenek ve durumları göz önünde tutulmak suretiyle tespit edilen ehil mirasçıya tarımsal gelir değeri üzerinden devrine, birden çok ehil mirasçının bulunması hâlinde, öncelikle asgari geçimini bu yeter gelirli tarımsal arazilerden sağlayan mirasçıya devrine karar vermesini isteyebilirler.
Böylelikle tarımsal arazinin miras yoluyla bölünmesinin önüne geçilmek ve ehil olan, tarımla uğraşan mirasçıda kalması amaçlanmıştır.
HAYVANLARA MİRAS BIRAKILABİLİR Mİ?
Bazen medyada, “Amerikalı zengin, bütün malvarlığını köpeğine, kedisine miras bıraktı” gibi haberleri okuruz. Haberin içeriğine göre bir hayvan mirasçı olarak bırakılmıştır. İlk okuyuşta şaşırtıcı gelse de, biz cevabı biliriz, biz sevimli hayvanlar aslında asla mirasçı olamayız. Çünkü hukukçular gibi ben de Latte olarak biliyorum ki, miras yoluyla mirasçılara geçen tereke mirasbırakanın mülkiyetinde olan taşınır ve taşınmaz mallardan ve haklardan, borçlardan oluşur. Hakla sahip olma ve borçlara ehil olmak için ise “kişi” olmak gerekir. Kişiler ise, insan olan “gerçek kişiler” ile “tüzel kişiler”dir. Biz hayvanlar kişi olmadığımız için hiçbir zaman bir şeyin mülkiyet hakkına sahip olamayız, hiçbir hukuki işlemin tarafı da olamayız.
Peki, bir hayvana miras bırakmakla aslında ne denilmek isteniyor, diye sorar gibi olduğunuzu düşünüyorum. Bir ev köpeği olarak sahip olduğum hukuk bilgisiyle şöyle cevap vereyim; kanaatimce vakıf kurarak.
Vakıflar, belirli bir mal varlığının belirli bir amaca tahsil edilmesi demek olup, tüzel kişilikleri vardır. Vakıflar, ölüme bağlı bir tasarrufla, bir vasiyetnam e ile de kurulabilir. Bir kimse, vasiyetnamesinde sahip olduğu malvarlığını, kedisine, köpeğine vs bir hayvana bıraktığında, aslında terekesini o hayvanın ölünceye kadar bakımına vakfetmiş olmaktadır. Vasiyetnamesini bu şekilde yorumlamak gerektiğini düşünüyorum. Daha ötesine ilişkin vasiyetnamede bir şey söylenmemişse, malvarlığı bakına özgülenen kedi veya köpek öldüğünde, artık amacın gerçekleşmesi imkansız hale geleceğinden, vakfın da kendiliğinden dağılması gerekecektir.
BİTTİ