Borcunu ödemek için ‘söz’ verip de ödeyemeyene hapis cezası yok, borcu karşılığı çek verip de çek karşılıksız çıkınca var! Binlerce esnaf, pandemide hapis tehdidiyle karşı karşıya... Beklenti büyük, şimdi çözüm zamanı! Yasal düzenleme ile mağduriyet önlenir
Ülke ekonomimiz vadeli bir ekonomik sistem üzerine kurulu olduğu için, ticarette veresiye alım satım çok yaygın. Bu sadece, tüketici kredileri, kredi katına taksitle satış gibi bize özel tüketicilere geniş ve bol çeşitli sunulan taksitle alış veriş olanakları bakımından değil, ticarette de öyle... İş insanları, esnaflar da vadeli alım satım yaparlar.
Kovid-19 pandemisinin, ağır aksak ilerleyen tüm aşılama çalışmalarına rağmen, dünya ölçeğinde ekonomilere olumsuz etkisi devam ediyor.
Hayatımız, yaşantımız kısıtlandı. Böyle olunca da bazı şeylerin tüketimi azaldı, bazı şeylerin ise arttı. Tüketimi azalan sektöre faaliyet gösterenlerin işyerleri kapandı, kiralarını ödeyemez hale geldiler. Böyle olunca, onlar alacaklarını tahsil edemediler. Kendi alacaklarını tahsil edemeyince, borçlarını ödeyemez hale geldiler. Doğal olarak da verdikleri çekler dönmeye, karşılıksız çıkmaya başladı.
Şundan emin olabilirsiniz, piyasada ödenmeyen, karşılıksız çıkan çeklerin meblağları küçük esnafların çoğunlukla 100 bin TL’ye kadar olan alış veriş meblağlarıdır. 1 milyon TL bedelli olup da karşılıksız çıkan çek sayısı çok azdır. Zaten 1 milyon TL tutarlı alım yapan da kanunen esnaf değildir. Yıllık alış tutarı 360 bin TL’den, satış tutarı 504 bin TL’den fazla olanlar Vergi Usul Kanunu md 177/1 gereği çıkarılan 522 Sıra Numaralı VUK Genel Tebliği gereğince bilanço esasına geçerler ve bunlar tacir sayılır. Bunlar her ne kadar tacir sayılsalar da, geçimleri bakımından esnaftan da bir farkları yoktur aslında. Zaten o yüzden 5362 sayılı Esnaf ve Sanatkârlar Kanunu bu limitleri 6 katına kadar aşıncaya kadar, isteyenin esnaf sicilinde kayıtlı olmaya devam etmesine olanak veriyor.
Borçluya güvenilir
Sonuçta yüzbinlerce esnaf kendi alacağını tahsil edemediği için, verdiği çekler karşılıksız çıkıyor. Çeki karşılıksız çıkınca da hapis tehdidiyle karşı karşıya kalıyor.
Ne için? Aldığı 50 bin TL tutarındaki kumaşın parasını ödeyemediği için!
Borcunu ödemek için (gerçi kullanılmıyor ama mesela) poliçe, bono vermişse ya da sadece ‘söz’ vermişse borcunu ödeyemezse, hapis cezası yok! Borcunu ödemek için çek vermişse, hapis cezası var! Var mı böyle bir ekonomik sistem!
Sebebi, piyasanın çeke olan güveni! Güvenmesin efendim! Çek, merkez bankalarının çıkardığı para mıdır ki, mutlak bir şekilde karşılığı olsun. Bankanın kendi üzerine keşide ettiği “keşideci çeki” midir ki, karşılıksız çıkma ihtimali sıfır olsun.
Güven, borçluya olur. Ekonomi ve hukuk sistemimizden “çeke güven” yanılgısını çıkarmamız gerek. O zaman doğal olarak da karşılıksız çeke hapis cezası da kalkar.
Esnaf hem borçlu hem suçlu değildir
Çek düzenlediği borcunu ödeyemeyen esnaf sadece borçludur, suçlu değil. Suç denilen hareket, içinde toplumun değer yargılarına göre bir kötülüğü barındırdığı için cezalandırılır. Borcunu ödeyememe, içinde bir kötülük barındıran suç olsaydı, bankalara kredi borcunu ödeyemeyen binlerce tüketici ve tacir, şimdi hapiste olurdu.
Devlete vergi borcunu ödeyemeyen, sürekli yeniden yapılandırmalarla affa uğrayan milyonlarca vergi mükellefi, cezaevlerinde olurdu.
Kötü niyetli olarak borcunu ödemeyenler, ödeyemeyeceğini veya ödemeyeceğini bilerek bir mal alanlar, ister çek versinler isterse sadece ödeme sözü vermekle yetinsinler, ceza hukuku mevzuatına giren birden fazla suçu işlemiş olurlar. Örneğin dolandırıcı, çek verse de dolandırıcıdır, vermese de.
Borcunu ödemek için her türlü gayreti sarf etmesine rağmen, bazen genel ekonomik koşullar nedeniyle, bazen de kendi alacaklarını tahsil edemediği için, bazen de kötü kararlar aldığı için, borcunu ödeyemeyen kişi de bir suç işlemiş gibi cezaevine atılmamalı. Atılmıyor da zaten. Ama çek düzenlemiş ise artık işyerini kapatıp cezaevinin yolunu tutması gerekiyor.
Aslında karşılıksız çek borcunun ödeyemeyene hapis cezası verilmesi, ister özel ister kamu borcu olsun borcunu ödeyemeyen diğer hiç kimseye ceza verilmemesi anayasal eşitlik ilkesine de aykırıdır. Ceza mevzuatımızın hiçbir yerinde borcunu ödemem suç değilken, çek düzenlediği borcunu ödemeyenin hapisle cezalandırılacak suç işlediğini ileri sürmek, eşitlik ilkesine aykırıdır.
Yasadan ebediyen çıkmalı
Kovid-19 nedeniyle işlerini yürütemeyen esnaf, pandeminin sıkıntısı içinde. Verdiği çeki vadesinde ödeyip ödeyemeyeceğini bilememenin sıkıntısı içinde. Verdiği çek karşılıksız çıkınca, hapse girip girmeyeceğinin sıkıntısı içinde.
Tüm bunların çözümü, borçluyu suçlu olmaktan çıkarmak, karşılıksız çeke verilen hapis cezasını ebediyen yasalarımızdan çıkarmak, Anayasa ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’ne uygun hale getirmektir. Karşılıksız çekin hapis cezası mağdurlarının ve ailelerinin, çalışanlarının, Cumhur İttifakı’ndan ve Millet İttifakı’ndan olan beklenti büyüdükçe büyüyor! Bence şimdi, çözüm zamanı!
Yeni hukuk kitapları
Eskiden ne zaman bir senet düzenlense bir de kefil istenirdi. Kefalet, hiçbir karşılığı olmadan, bir başkasının borcunu ödeyememesi halinde, borcu onun yerine ödemeyi şahsen üstlenmeyi konu alır. Artık kefalet daha çok banka kredilerinde isteniyor. Erhan Güney’in “Kefalet Sözleşmesi ve Kefilin Sorumluluğu” adlı kitabında, özellikle kefilin alacaklı ile olan ilişkisinin yanında, evli kişilerin verecekleri kefaletin geçerli olması için aranan eşin rızası koşulu ayrı bir başlık altında incelenmiş. Eski Borçlar Kanunu’muzda eşinin rızası aranmıyordu. Bu da örneğin yakın bir arkadaşını kıramadığı için kefil olan eşin, arkadaşının borcunu ödemek zorunda kalmasıyla aile içi krizlere neden oluyordu. Kitapta bu konudaki Yargıtay kararı da var.