Prof. Dr. Erol Ulusoy

Prof. Dr. Erol Ulusoy

erolulusoy@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Pandemi döneminde elektronik mağazacılık fırsata dönüştü. Ama dikkat etmek gerekiyor. Yurt dışından ‘ithal etmek’ yerine ‘temin etmek’ gümrük kaçakçılığı suçu olabiliyor. Bir bilene danışın

Her değişen şart kendi fırsatını da getirir. Fiziki mağazacılık yerine elektronik mağazacılığı keşfettik. Mağaza mağaza gezmektense, oturuyoruz bilgisayarın başına, internete bağlanıyoruz, bir saatte 10-15 elektronik mağazayı geziyoruz. Ürünleri kıyaslıyoruz. Bir fare tıklaması ile ürün satın alıyoruz.

Elektronik mağazacılık bir fırsata dönüştüğünden daha önceden bu işle ilgilenmemiş birçok girişimci, yurt dışından temin ettikleri ürünleri, Türkiye’de internet üzerinden alışveriş sitelerinde satışa sunuyor. Burada üzerinde duracağım konu, “yurt dışından ithal etme” yerine “temin etme”. Gümrük kaçakçılığı suçu olabilir, dikkat! Genç bir girişimci, pandemi dolayısıyla elektronik ticaretteki yükselişten payını almak ister.
Hemen tek kişilik bir limited şirket kurar. Yurt dışındaki “e-bay” sitesindeki sanal mağazadan çoğunluğu dijital kamera olmak üzere 485 adet muhtelif elektronik eşya sipariş eder. Bu elektronik eşyalardan sadece birisinin bedeli 22 euro’nun üzerinde olduğu için sadece onun için gümrük vergisi, KDV, ÖTV dahil diğer vergi ve harçları öder. Diğer 484 adet elektronik eşyanın teker teker değeri 22 euro’nun altında olduğu için sadece maktu % 18 vergi öder. Çünkü 2009/15481 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı’nın 45’inci maddesi aynen, “Türkiye Gümrük Bölgesi’ndeki bir tüzel kişiye posta ya da hızlı kargo taşımacılığı yoluyla gelen, bedeli gönderi başına toplam 22 euro’yu geçmeyen ve ticari miktar ve mahiyet arz etmeyen eşyanın değeri üzerinden, 62’nci maddede belirtilen esaslar çerçevesinde tek ve maktu bir vergi tahsil edilir.” demektedir.

Bir bilene danışalım

Ancak bu kapsamda yurt dışından getirtilen ve serbest dolaşıma sokulan her türlü eşya, Gümrük İdaresinden izin alınmaksızın muafiyetten faydalanamayan kişi, kurum ve kuruluşlara belli bir para karşılığı veya karşılıksız olarak ödünç verilemez, teminat olarak gösterilemez, kiralanamaz, devredilemez, satılamaz veya muafiyetin amacı dışında kullanılamaz.

Genç girişimcinin limited şirketi bir yıl içinde 62’nci maddeden yararlanarak, ticari kasıtla ve süreklilik arz eder şeklinde yurtdışından satın aldığı eşyayı internet sitesi üzerinden üçüncü kişilere satmak suretiyle ithal ettiği eşyayı amacı dışında ticari amaçla üçüncü şahıslara satmıştır. Yargıtaya göre genç girişimcimiz, bir yıldan beş yıla kadar hapis ve on bin güne kadar adlî para cezası ile cezalandırılacak bir gümrük kaçakçılığı suçunu işlemiştir. Aman dikkat sunulan fırsatlardan yararlanmak amacıyla ticaret yapalım derken, suç işlemeyelim, bir bilene danışalım.

Öğretim üyesine iki yıl hapis

Yüksek lisans tezi yazmak, genel olarak akademik yolun başlangıç aşamasıdır. Bazı vakıf üniversitelerinin Lisansüstü Eğitim Enstitülerinin öğrenci sayısı, neredeyse butik bir üniversitenin öğrenci sayısına eşit. Böyle olunca, bir öğretim üyesine 30-40 tez danışmanlığı verildiği oluyor.

Yüksek lisans tez danışmanlığı, bilimsel bir çalışmayı yönlendirme, bilimsel metodları öğretme, çalışılan anabilim dalı disiplinini kavrama ve mantığını aktarma gibi dikkat ve özen gerektiren faaliyetleri içerir. Tez danışmanı ile geçirilecek 1 saatlik süre için, tez danışmanı öncesi ve sonrasında da çalışır ve danışmanı olduğu öğrencisine hangi konuları vurgulaması gerektiğinin hazırlığını yapar.

Zaman zaman şaibeli, intihal içerikli tezler olur. Kimisi hiç laboratuvar veya saha araştırması yapmadan, yapmış gibi göstererek tez yazmaya kalkar, kimisi başka tez ve kitaplardan intihal ederek kopyala-yapıştır yöntemine kaçar. Ağır ders yükü altında mahvolmuş öğretim üyesine, 20-30 tez danışmanlığı ve jüri üyelikleri yükü verilirken, tezin şaibeli olup olmadığını, intihal bulunup bulunmadığını da kontrol etme görevi veriliyor.

Bir bilim adamının, bilim adamı olmaya aday yüksek lisans öğrencisinin “bu tez benim özgün eserim” iddiasına inanmalı ve güvenmelidir. Bilimin kendisi şüpheyi esas alır ama bilim etiği şüpheyi değil, güveni. Oysa danışman ve diğer jüri üyeleri tezi sadece bilimsel yönden değerlendirmekle görevliyken, tezi bir de şaibe ve intihal yönünden haftalarca incelemek zorunda kalıyorlar.

Şaibeli bir tezi fark etmeden kabul eden jüri üyeleri suçlu mudur? Danıştay’a göre, evet, suçludurlar. Bir üniversitenin Sağlık Bilimleri Enstitüsü’nde yüksek lisans öğrencisinin, tezi kabul edildikten sonra, tez çalışmasını masa başında yaptığı, insan deneklerinin parametrelerinin tahlillerini, üniversitenin Sağlık Uygulama ve Araştırma Hastanesi Biyokimya Laboratuvarında yapmadığı halde, burada tahliller yapılmış gibi göstererek, uydurma parametre sonuçlarıyla tezini hazırlandığı tespit edilir. Öğrencinin suç işlediği ve bilimsel etiğe sahip olmadığı ortadadır. Ama soruşturma devam eder, tez danışmanı ile jüri üyelerinin de denetim ve gözetim görevlerini ihmal ederek tezin bu şekilde hazırlanmasına neden oldukları sonucuna varılır. Danıştay, danışman ve jüri üyelerinin görevlerini ihmalleri ile şaibeli tez yazma suçu arasında illiyet bağı olduğu görüşündedir.

Ders yükü ağır

Sonuçta tez danışmanı ve jüri üyeleri şaibeli, intihal içeren tezleri fark etmeden kabul etmişlerse, TCK madde 257’de düzenlenen görevi kötüye kullanma suçunu işlemiş olacaklardır, ki cezası altı aydan iki yıla kadar hapistir.

Öğretim üyelerine haftalık ders yüküne ek olarak, kontrol ve denetim yapmasına olanak bulmayacağı sayıda tez danışmanlığı verip, sonra da onu altı aydan iki yıla kadar hapis cezası tehdidi ile ceza mahkemelerine taşımak doğru değildir. Öğretim üyesi bu şekilde verimli olamaz, ne kitap yazabilir ne de makale. İntihal ve şaibe yönünden tez denetimi bilimsel bir faaliyet değil, idari bir eylem olmalı ve öğretim üyelerinin üzerinden alınmalıdır.

Bilim üretirse bundan en çok ekonomi yararlanır.

Yeni hukuk kitapları

Avukat Talih Uyar, en üretken hukukçulardan birisidir. Onlarca kitabı özellikle icra ve iflas hukukuyla ilgilenen avukat ve hakimler için önemli başvuru kaynağıdır. Esası 298 sayfadan oluşan “Yeni Konkordato Hukukumuzun Temel İlkeleri” başlıklı kitabı da mali durumdan zora giren, ödemeleri süresinde yapamayan veya yapamayacak olan herkesin başvurabileceği bir iflas hukuku kurumu olan konkordatoyu en ince ayrıntısına kadar ele alıyor.

E-ticaret yaparken kaçakçı olmayın



Talih Uyar’ın bu kitabı, öğretiye bir zenginlik kazandırmaktan ziyade, uygulamadaki sorunları çözmeye yarayacak. 87 soruda konkordatosunun alfabesini anlatıyor. 105’inci sayfada, konkordatoya başvurandan döviz cinsi alacağı olanların, alacağı kayıt tarihindeki TL karşılığının dikkate alınması gerektiğini, döviz kurundaki sonradan oluşacak artışların dikkate alınmaması gerektiğini savunuyor.

Kitabın soru cevap kısmı hukukçu olsun olmasın herkesin rahatlıkla anlayabileceği şekilde kaleme alınmış. Faydalı bir eser.

Yeni yıl kutlaması

2021’in özellikle süresiz nafaka, karşılıksız çek ve VUK 359 mağdurları için olumlu gelişmeler içermesini diler, tüm okuyucularımın yeni yılını içtenlikle kutlarım.