Hukuki konuları okumaya alışkın değerli okuyucularımın izniyle, bugün 1980 yılında hazırlık sınıfı ile başlayıp, 1984 yılında mezun olduğum Ankara Polis Koleji Mezunları’nın bugünkü buluşması ile ilgili duygularımı paylaşmak istiyorum
1977 yılında ilkokul sonrası parasız yatılı Hasanoğlan Öğretmen Lisesi’nin (eski Hasanoğlan Köy Enstitüsü) orta okul kısmını 1980 yılında bitirdiğimden, yatılı okumaya alışkındım.
İlkokulu bitirdiğimde, bavulumun boyu göğüs hizama geliyordu. Mavi ve basit bir bavuldu. O mavi bavulumla 11 yaşında okumak için evimi terk etmiştim.
Bugün anlıyorum ki, özellikle erkek bir evlat, hangi dönemde olursa olsun okumak için evi terk ettikten sonra, bir daha geri dönmüyor. Bütün anne ve babaların bunu bilmesini isterim. Elbette, tatillerde kısa süreliğine anne baba evine geliyorsunuz, ama hepsi o.
Küsmeyin, konuşun
Ve ne kadar erken anne baba evini terk etmişseniz, içinizdeki ev düşkünlüğü, ya da evcimenlik o kadar büyük oluyor. Her kısa tatil fırsatı bulduğumda koşa koşa anne baba evine giderdim. Çocukluğumdan kalan bu eksiklik hiç bitmedi. Onlar çoktan rahmetli oldular. Evleri şimdi bomboş olsa da, halen fırsat buldukça anne baba evine giderim. Sessizlik içerisinde geçmişi yaşarım, anne babamın izlerini ararım.
İlkokuldan sonra yatılı okula gitmek, anne ve babamın değil, benim tercihimdi. Düşünüyorum da, yaşadığımız zor koşullardan kurtulma güdüsüydü sanırım beni yatılı okula iten.
Hasanoğlan Atatürk Öğretmen Lisesi Orta Okul kısmından sonra Polis Koleji’nde okumam ise rahmetli babamın tercihi idi.
İtaat etmek zorundaydım, aklım ve ahlakım kurnazlığa yatmadığı için, Polis Koleji sınavlarında bilerek soruları yanlış cevaplayıp kurtulmayı düşünemedim ve Türkiye 11’incisi olarak, 1980 yılında, ağır bir disiplin altında lise eğitimine başladım.
Baba zoruyla gittiğim ve hiç mutlu olmadığım 6 yıllık sürede (1980-1984 Polis Koleji ve 1984-1986 Polis Akademisi) rahmetli babamla küs kaldım. Ne sevincimi, ne üzüntümü paylaştım. Rahmetli annem hep aramızda kaldı. Şimdi kendi çocuklarımdan biliyorum, bir baba ile evladının küs olması, hayatı paylaşmamasının, özellikle babaya ne kadar acı verdiğini.
Küsmeyin, konuşun, sonra telafisi mümkün olmuyor.
İstifa edip ayrılmasaydım...
Polis Akademisi’nden istifa edip ayrılmasaydım bütün bu hizmetleri veremeyeceğim gibi, muhtemelen 10 sene komiser yardımcısı olarak kalır, sonra da polislikten atılırdım. Vatanıma ve milletime gerekli hizmeti vermez, harcanır giderdim.
Yanlış anlaşılmasın, etik değerleri olmayan bir polis olacağımdan dolayı değil, terör örgütünün zulmüne direndiğim ve onlara teslim olmadığım için. Nitekim bu akıbete uğrayana bir çok devrem, alt sınıflardan kardeşlerim ve üst sınıflardan abilerim oldu.
İşte bugün, benimle birlikte 1984 yılında Ankara Polis Koleji’nde eğitime başlayan devre arkadaşlarımla, Ankara Polis Koleji’nde ve Anıttepe Polis Akademisi’nde buluşacağım. Ne hissetmem gerektiğini bilmiyorum.
Tek bildiğim şey, ömrümün dolu dolu yaşamam gereken en güzel yıllarımı baskı ve zulüm altında geçirdiğim yerlerde, geçmişin ağır yükünü omuzlarımdan atıp, hafiflemek. Güzel ülkemin insanlarına, adaletin tesisi konusunda hizmet etmeye devam etmek.
Rahmetli babamın dediği gibi; “topluma ne kadar hizmet edersen, o kadar varsın!”
Neler, neler yaşandı...
İstemeye istemeye girdiğim Polis Koleji ve devamında Polis Akademisi’nde, en güzel altı yılım geçti. Sevebilir miydim? Şimdi hepsi FETÖ üyeliğinden demir parmaklıklar arkasında olan o zaman ki sınıf komiserlerinin zulmü ve ayrımcılığı olmasaydı, belki.
Görünüşe göre 54 fena puanı olan (60 fena puan okuldan atılma sınırıydı) “disiplinsiz” ama derslerinde çok başarılı bir öğrenci oldum. Çünkü “disiplin” “zulmedenlerin”, derslerde başarı ise sadece benim elimdeydi.
Ama düşünün, daha 14 yaşındayken babanızın Devlet’e teslim ediyorum sandığı evladınızı, hızlı bir şekilde örgütlenmeye başlamış, ve 15 Temmuz 2016’ya kadar Devlet’in her kademesince desteklenmiş bir terör örgütünün kontrolündeki eğitim kurumuna teslim etmişsiniz.
Ve evladınızın en güzel ergenlik ve gençlik çağlarını bu terör örgütünün yerleştirdiği sınıf komiserlerinin zulmü ve ayrımcılığı altında, kişiliklerini küçük düşürücü, ayrımcı kötü muameleye maruz kaldığını bilmiyorsunuz. Bilseniz de inanmıyorsunuz, ta ki 15 Temmuz 2016’ya kadar. Bizlerin daha 1980 yılından itibaren yaşadığımız zulmü hiç kimse ciddiye almadı. Şikayet edenlerimizin deyim yerindeyse “ocakları söndürüldü”, kariyerleri bitirildi.
Sonrasını biliyoruz
Baskılara ve zulme dayanamayan sınıf arkadaşlarımız örgüt üyeliğine geçip hem baskı ve zulümden kurtuldular hem de 2016 yılına kadar en güzel yerlerde çalışıp, en hızlı terfileri aldılar. Sonrasını hepimiz biliyoruz.
Babamın istemeye istemeye onay vermek zorunda kalmasıyla 1986 yılında Polis Akademisi’nden istifa edip ayrılarak bu örgütün kontrolünden ben kendimi, kurtardım. Bugün düşünüyorum da, hayatımda verdiğim en önemli karar bu olmuş. İşte bu karar sayesinde vatanımda bir çok hukukçunun eğitimine katkıda bulundum, onlara adaletin her zaman önce vicdanlarda başladığını, sonra yasalarda vücut bulduğunu öğretmeye çalıştım. Avukat olarak haklı olduğuna inandığım müvekkillerimin haklarını alabilmeleri için mücadele ettim ve ediyorum.
Köşe yazarı olarak okuyucularımı hukuki konularda bilinçlendirmeye çalıştım ve çalışıyorum.
Ankara ve Viyana’da hukuk eğitimi
Viyana Üniversitesi Hukuk Fakültesi ve Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi mezunu olmaktan hep gurur duydum. Bugün aynı zamanda Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi 1985 girişlilerden de küçük bir grup olarak buluşacağız.
Üniversite yıllarım, geçmiş 6 yılı bir nebze telafi etti. Mutlu ve başarılı bir öğrencilik yılım oldu. Çok güzel ve sağlam, arkadaşlıklarım oldu. Bizler çok iyi hukuk eğitimi aldık. Bütün sınıf arkadaşlarımın hepsi istisnasız çok iyi hukukçu, avukat, hakim savcı ve noter.
Zaman zaman hukuksal konuları en üst düzeyde tartışıyoruz. Adil ve hakkaniyetli hukuki çözüm yolları üretiyoruz.
Dostluk, arkadaşlık, bizi biz yapan duygu ve ilişkilerden.
Her ne kadar Özgür tek sıfır aldığım sınav olan Roma Hukuku 1’inci vize sınavından sonra ancak ders notlarını vermiş olsa da, artık kızgınlığım geçti. Almanya’da yüksek lisans yapan Mustafa artık “Saf ve Temiz Anadolu Çocuğu” olarak kalmamış olsa da, o yine benim Mustafam. Hayat çok şey değiştirdi, dostluk ve arkadaşlıklar hariç. Hepinizi çok seviyor ve sayıyorum.
Yeni hukuk kitapları...
Bugün, sınıf arkadaşım Yargıtay 3’üncü Hukuk Dairesi Üyesi Hikmet Kanık’ın yazdığı “Yargıtay Uygulamasında Kira Hukuku Davaları” başlıklı kitaptan söz edeceğim.
1.557 sayfadan oluşan, oldukça kapsamlı hazırlanmış bu kitabın önemi ve değeri, kira hukuku konularında benim de zaman zaman görüş alışverişinde bulunduğum, uzman bir hukukçunun, içtihat niteliğindeki Yargıtay kararlarına yer vererek hem teorisyenlere hem de uygulamacılara başvuru niteliğinde bir eser olarak yazılmış olması. Kitabı incelediğimde aradığım her sorunun cevabını buldum. Hukuk camiasına faydalı olacağından eminim.