Avukat Bey, bankaya açtığı davada avukatlığını eşinin yapmasını isteyince aynı bankadan eşinden gizli çektiği tüketici kredisi ortaya çıktı. Eşlerin arası açıldı. Banka burada gerekenden fazla bilgi vererek kanunu ihlal etti
Olur mu demeyin, oldu!
Avukatın birisi, bankası ile hukuki sorun yaşayınca, olayı mahkemeye taşımak ve bankaya karşı dava açmak istedi. Bunun için yabancıya gidecek değil ya, avukat olan karısına vekalet verdi.
Avukat Hanım’ın avukat kocasına vekaleten açtığı davada mahkeme, davalı bankaya yazı yazarak genel ifadelerle vadeli ve vadesiz hesap hareketleri ile Bireysel Bankacılık Hizmet Sözleşmesi’ni talep etti. Bankanın ilgili şube yetkilileri, sadece Bireysel Bankacılık Hizmet Sözleşmesi istenmesine rağmen, davacı Avukat Bey’in üç sene önce çektiği krediye ait tüm bilgileri de mahkemeye gönderdi.
Avukat Hanım, bankadan dava dosyasına gelen bilgileri inceleyince, kocasının kendisinden habersiz tüketici kredisi çektiğini öğrendi ve aralarında şiddetli tartışmalar oldu. Kocası krediyi niçin çekmişti, nerede harcamıştı?
Avukat çift arasında bir güven sorunu meydana geldi. Huzursuzluk had safhaya çıktı, ortam gerildi. Neyse ki sağduyu hakim oldu, epey bir süre gerilim ve huzursuzluktan sonra, karşılıklı hoşgörü ile olayı geride bıraktılar. Ama geriye huzursuzluk ve şiddetli tartışmalarla geçen birkaç ay süren bir zaman dilimi ve anılar kaldı.
Tazminat istedi
Avukat Bey, bankanın bu hatası sebebiyle çektiği manevi ızdırabın ve huzursuzluğun bedeli olarak bankadan 5 bin TL manevi tazminat talep etti. Banka hemen reddetti.
Peki banka gerçekten hata mı yaptı da Avukat Bey manevi tazminat talep ediyor.
Konuya öncelikle bankacılık sırrının korunması yönünden bakıldığında, gerçekten de bankanın kusurlu olduğu, çünkü Bankacılık Kanunu md 73 gereği bankanın müşterisi ile bankacılık ilişkisi çerçevesinde edindiği bilgileri ve işlemleri bankacılık sırrı olarak koruması açıklamaması gerekir.
Ölçülülük ilkesi
Bankaların yetkili mercilere bilgi vermesi sır saklama yükümlülüğünün ihlali anlamına gelmese de, müşteri sırrı ve banka sırrı niteliğindeki bilgilerin, sadece belirtilen amaçlarla sınırlı olmak ve ölçülülük ilkesine uygun olarak bu amaçların gerektirdiği kadar veriyi içermek kaydıyla paylaşılması yasaldır.
Oysa somut olayda mahkeme sadece Bireysel Bankacılık Hizmet Sözleşmesi’ni talep etmesine rağmen banka Avukat Bey’in çektiği tüketici kredisi ile ilgili sözleşmeyi ve diğer bilgileri de göndermiştir.
Yani banka hukuki uyuşmazlığın çözümü için gerekenden fazla bilgi vererek, Avukat Bey’in bankacılık sırrını ifşası etmiş, Bankacılık Kanunu md 73 kuralını ihlal etmiştir.
‘Sır’ yükümlülüğü
Bankacılık sırrını saklama yükümlüğünün istisnaları Sır Niteliğindeki Bilgilerin Paylaşılması Hakkında Yönetmelik md 5’te ayrıntısı ile düzenlenmiş olup, bankanın taraf olduğu davalarda iddia ve savunmayı delillendirme amacı istisnalardan birisidir.
Ancak Yönetmelik md 6 gereği de bankacılık sırrının açığa vurulmasının, sadece belirtilen amaçlarla sınırlı olmak ve ölçülülük ilkesine uygun olarak bu amaçların gerektirdiği kadar veriyi içermek kaydıyla paylaşılabileceği hüküm altına alınmıştır.
Fazla bilginin verilmesi, sır saklama yükümlülüğüne aykırılık oluşturur. Bu sebeple de şahsi yorumuma göre Avukat Bey, aile içinde yaşamak zorunda kaldığı huzursuzluk ve gerginlik sebebiyle çektiği manevi ızdırabın karşılığı olarak bankadan manevi tazminat talep etmede haklıdır.
Bankacılık sırrı kişisel veri olarak da koruma altında
Bankalardan aldığımız hizmetler çerçevesinde, bankanın öğrendiği bankacılık sırlarının hepsi aynı zamanda kişisel veri niteliği taşır ve Kişisel Verilerin Korunması Kanunu ile koruma altındadır. Hiç gereği yokken, amacın dışına çıkıp ölçülülük ilkesini de aşacak şekilde bankadaki bilgilerimizin yetkili makamların taleplerini aşacak şekilde paylaşılmasının, kişiler verilerin ihlali anlamına geleceği açıktır. Yaptırımı ise, ihlali yapan kuruma, Kişisel Verileri Koruma Kurulu tarafından idari para cezası verilmesidir. Mahkeme olmadığından Kurul’un manevi tazminata hükmetme yetkisi bulunmamaktadır.
Demircinin köpeği ve adalet-menfaat ilişkisi
Mevsim kış olmuş, her yeri kar kaplamış. Doğadaki hayvanlar için yiyecek bulma sıkıntısı başlamış. Tilkinin biri, alışkanlığı üzere aç kalınca kasabaya inmiş. Doğrudan sütçü dükkanına yönelmiş, sütçünün süt çanağını devirmiş, sütü de içmiş. Fırıncının tezgâhından ekmeği kapmış yemiş. Doymamış, hazır kasabaya inmişken bir kasabın vitrininden kocaman bir but kapıp bir güzel mideye indirmiş.
Tilkinin ve etin kokusunu alan kasabanın tüm köpekleri toplanmış, tilkiyi yakalamak için ardı sıra koşturmuşlar. Tilki önde, köpekler de arkada, amansız bir kovalamaca, koşuşturmaca başlamış ama, bir süre sonra, sütçünün köpeği yorulup tilkiyi takibi bırakmış.
Bir müddet daha tilkiyi kovalamacayla geçince de bu sefer fırıncının köpeği pes edip, tilkiyi takibi bırakmak zorunda kalmış.
En son, kasabanın çıkışına yakın bir yerde kasabın köpeği de pes etmiş ve yorgunluktan dili bir karış dışarıda geriye dönmüş.
Tilkinin arkasında kala kala bir tek demircinin köpeği kalmış. Tilki önde, demircinin köpeği arkada ısrarlı bir kovalamaca devam ederken ve kasabadan çıkılıp kırlara varıldıktan sonra da tepelere doğru çıkılmaya başlanmışken, tilki dayanamamış, durmuş ve demircinin köpeğine öfkeyle seslenmiş:
“Yahu arkadaş, sütçünün sütünü içtim tamam, fırıncının ekmeğini yedim o da tamam, hadi kasabın etini kaptım, ama buna rağmen onlar bile pes etti peşimi bıraktı da, yahu ben demirciye ne yaptım ki, bir türlü ayrılmıyorsun peşimden, hala beni kovalamaya devam ediyorsun?”
İşte, tilkinin anlamadığı:
Demircinin köpeği menfaat peşinde değil, sadece adalet peşindedir.
Tilkinin kafasındaki sistem, karşılıklı menfaate dayalı sırf bir maddiyatçı sistemdir. Demircinin köpeğindeki ise evrensel hukuk.
“Seni cezalandırmam için bana zarar vermen şart değil. Sen, başkalarına zarar verdiğin için suçlusun” diye düşünüyor demircinin köpeği.
O yüzden hikayedeki tilkiler, demircinin köpeği gibi ‘yalnızca hak peşinde koşanları’ asla anlayamayacak ve yaptıklarını aptalca bulacaklardır. Adalet peşinde koşanlara, “Sana ne?” diye tepki göstereceklerdir. Ama demircinin adalet bekçileri de her zaman var olacaktır. Olmalıdır da! (Alıntıdır) Çünkü adalet sadece menfaatimizden olduğumuzda aklımıza gelen bir duygu değildir.