Şirketin vadesi gelmiş borcu varsa, temerrüde düşmemek için, çek, senet kırdırmak ya da vadeli akreditifi iskontolu tahsil etmekle şirket zarara uğratılmış olmaz. Bu durumda bir zarar ve sorumluluk söz konusu olmamalı
Pandeminin etkisi yavaş yavaş bitiyor, çarklar dönmeye başlıyor. İhracatçılarımız ekonominin ulusal kahramanı rolünde dünyanın her yerine mal satıyorlar.
Dış ticaret deyince de ödemeler en önemli konudur. Milyon dolar tutarında ihracat yapalım, ödememizi alamadıkça, bu ihracat tamamen zarardır.
Dış ticaretteki ödeme yöntemlerinden olan akreditif, satın almış kimsenin (ithalatçının), bir banka ile yaptığı anlaşma üzerine, o bankanın, belli belgelerin satıcı (ihracatçı) tarafından ibrazı karşılığında, satıcıya (ihracatçıya) satış parasını ödemesini hedef tutan bir sözleşmedir.
Akreditif bankacılık hukukunun konusu olsa da bazen şirketler hukukunda da sonuçları olabiliyor.
Ortaklara borç
Turan Bey, ATB limited Şirketi’nin ortağıdır. Genel kurul toplantısında öğrenir ki, şirketin ihracat nedeniyle yabancı alıcısından temin ettiği 759.000 TL tutarlı akreditifi vadesinden önce muhabir bankaya ibraz edilerek tahsil edilmiştir.
Buraya kadar her şey normal görünüyor. Ancak detay incelenince anlaşılır ki, banka akreditifi vadesinden önce ödediğinden, 94.665 TL iskonto yaparak ödemede bulunmuştur.
Turan Bey’e göre bankanın yapmış olduğu iskontolu ödemedeki iskonto tutarı ATB Limited Şirketi’nin zararıdır ve bu zarardan şirket müdürü sorumludur. Turan Bey, şirket müdürüne karşı tazminat davası açar. Şirket müdürü davada, ihracat bedelinin diğer ortakların sözlü talimatı ile vadesinden önce çekildiğini savunarak davanın reddine karar verilmesini ister.
Mahkeme, şirketin sermaye yapısının güçlü olmaması nedeniyle vadeden önce akreditifin bozdurulmasında şirket müdürünün kusurlu olmadığı gerekçesi ile davanın reddine karar verir.
Turan Bey karardan memnun olmaz ve Bölge Adliye Mahkemesi’nde (BAM) istinafa başvurur.
BAM, bilirkişi atayarak mali rapor hazırlatır. Mali rapora göre şirketin mali bakımdan akreditifin vadesinden önce bozdurulmasına ihtiyacı yoktur. Gerçi ilk derece mahkemesince alınan raporda aksine tespit yapılmış ise de, raporlar arasındaki fark şirketin ortaklara borçlarından kaynaklanmaktadır. Yani, ortaklara olan borç dışında şirketin borcu olmadığından, şirketin mali durumu, akreditifin vadesinden önce tahsilini haklı kılacak derecede olumsuz değildir. Bankanın iskontosuna bağlı oluşan 94.665 TL zarardan müdürün sorumlu olacağına karar verir.
Bu sefer de BAM kararından şirket müdürü memnun kalmaz ve Yargıtay’da temyiz yoluna başvurur. Yargıtay 11. Hukuk Dairesi, dosya üzerinde yaptığı incelemede, ilk derece mahkemesince alınan ek bilirkişi raporunda, şirketin, akreditifin vadesinden önce bozdurulma tarihinde, ortaklarına 600.664 TL borçlu olduğunun ve kasada bu miktarı ödemeye yeterli miktarın bulunmadığı tespit edildiğini, şirketin ortaklara borcu dışında başkaca bir borcu bulunmadığı, ortaklar cari hesabında şirket müdürünün 250.644 TL, davacı Turan Bey’in ise 350.000 TL alacaklı olduğunun tespitini yapar.
Yargıtay’a göre bir sermaye şirketinin ortaklarına olan vadesi gelmiş borçlarını ödemiş olması, kural olarak, zarar doğuran bir eylem olarak nitelendirilemez. Şirketin başkaca borcu olsa dahi ortaklara ve müşterilere olan borçlar arasında öncelik - sonralık değerlendirmesi yapılamaz. Çünkü şirketin vadesi gelmiş borçlarının ödenmesi bakımından alacaklının kim olduğu gözetilerek bir işleme tabi tutulabilmesi de kurumsal şirket yönetiminin tercihleri arasında bulunamaz.
Bu anlamda, şirketin temerrüde düşmesini önlemek maksadıyla vadesi gelmiş borçlarını, şirketin elinde nakit olmaması yahut şirket faaliyeti ile kısa dönemde elde edilecek bir tahsilat ihtimalinin bulunmaması durumunda, kredi alınması veya vadeli bir senet gibi alacak doğuran bir belge varsa, bunların vadesinden önce çeşitli piyasa enstrümanları kullanılarak nakde dönüştürülmesi ile tahsil edilen para ile ödenebilir.
Şirket yöneticilerinin seçenekler arasında şirketin lehine olan hangisi ise o yola giderek borçları ödemeleri halinde kendilerine sorumluluk yüklenemez. Yöneticinin, likiditesi bulunmayan şirkete en az maliyetle temin etmiş olduğu para ile vadesi gelen borçları ödemiş olması halinde, bu yöntemin ekonomik ve şirket yönetiminin gerektirdiği bir karar olarak kabul edilmesi, bu durumda ise bir zarar ve sorumluluğun söz konusu olmaması gerekir.
İşte böyle, şirketin vadesi gelmiş borcu varsa, temerrüde düşmemek için, örneğin çek, senet kırdırmak, ya da vadeli akreditifi iskontolu tahsil etmekle şirket zarara uğratılmış olmaz. Alacaklı yöneticinin kendisi dahi olsa, durum değişmez.
Ortak kurban alanların hukuki durumu
Tanıdıklarıyla birlikte ortak kurban satın alanlar olabilir. Ortak kurban alanlar, aralarında sözlü bir sözleşme yapmış olurlar. Bu sözleşme hukuken adi ortaklıktır. Sözleşenlerden pazara gidip kurbanı satın alan, dolaylı temsil yoluyla pazara gitmeyen diğer ortaklar hesabına da bu kurbanı satın alır. Sonra kurban kesilir ve paylaştırılır. Bu da adi ortaklığın sona ermesi ve tasfiyesidir.
Bayram kutlaması
Okuyucular Kurban Bayramını kutlar, dokuz günlük sürecin pandemiden uzak, aile bağlarının güçlendiği, dostlukların pekiştiği bir süreç olmasını dilerim.
Süresiz nafaka, VUK 359 ve karşılıksız çek mağduru okuyucularımı bayram süresince de unutmayacağımı, ama onların en azından bayramda kendi mağduriyetlerini unutmalarını isterim.