Torba Yasa ile, Kovid-19’un mücbir sebep kabul edilerek işyeri kira bedellerinin ödenmemesinin tahliye sebebi olmayacağı düzenlenmişti. Bu hüküm birçok işadamını rahatlattı. İşyerleri tahliye olmadı ama ödeyemedikleri çekler için hapis cezası alma tehdidi altına girdiler. İş dünyasında, çeklerini ödeyemeyenleri de hapis cezasından kurtaracak bir yasal düzenleme yapılması yönünde beklentiler artıyor.
Karşılıksız çek konusunda işadamlarının sıkıntıları giderek artıyor. İşadamlarına adli para cezası verildiğine ilişkin haberler gündemi meşgul ediyor. İşadamının adli para cezasını ödeyememesi halinde ise adli para cezası, hapis cezasına çevriliyor.
Asıl mağdur olan taraf, aldığı çeki karşılıksız çıkan alacaklıdır. Yazdığı çek karşılıksız çıkan keşideci hapse atıldığında, asıl mağduriyet ters çevriliyor, bu sefer hapse giren keşideci, karşılıksız çekin asıl mağduru oluyor. Üstelik bu durum, çeki karşılıksız çıkan alacaklının mağduriyetini de gidermiyor.
Çek Kanunu karşılıksız çek için doğrudan
Cezaların türü, süresi veya miktarı, suçu işlemekten caydıracak kadar olmalı, ne az ne de fazla. Az olursa, insanlar suç işlemekten kaçınmaz, fazla olursa da toplumsal vicdan sızlar
Meclis yeniden işbaşı yapınca, birçok mağdur gurupları gözünü Meclis çalışmalarına dikti.
Bu köşede, en fazla gündeme taşıdığım mağdur gurupları süresiz nafaka ve karşılıksız çek mahkumları. Bugün ise Vergi Usul Kanunu (VUK) 359’uncu maddenin mahkumları ya da mağdurlarının dertlerini paylaşacağım. 359. madde vergi kaçakçılığı suç ve cezalarını düzenliyor.
2018 adli istatistiklere göre, verilen kararlardaki ilk iki suçun % 75.6 oranı ile 5607 sayılı Kaçakçılıkla Mücadale Kanunu’na, % 74.8 oranı ile VUK’na muhalefet suçları olduğu görülüyor. VUK muhalefetten 20.672 dava açılmış, bu kamu davalarında 33.808 ceza davası konusu olmuş, 22.848 mahkumiyet kararı verilmiş.
Vergi kaçakçılığı suçunun mağduru ‘kamu’dur. Bir suçun mağduru, suç ile korunan hukuki değerin sahibi olan
BES’teki alacakların haczi brüt asgari ücreti aşıp aşmadığına göre değişir. Geçerli brüt asgari ücrete kadar olan alacakların haczi yasak, üstü ise haczedilebilir
Okuyucularımdan sıkça gelen sorulardan birisi de, Bireysel Emeklilik Sigortası (BES) sistemindeki tasarruflarının güvence altında olup olmadığı, üzerlerine haciz konulup konulamayacağıdır.
İhsan Amca’nın bir akrabasının borçlarını ödeyemediği, alacaklıların icra takibine geçtiğini söylemesi üzerine, akrabasının BES’teki birikimlerinin hacizden korunup korunmayacağını kısaca açıklamam gereği duydum.
Ama önce BES hakkında bazı istatistiki bilgiler vereyim; 11 Eylül 2020 itibariyle 6 milyon 856 bin 475 kişi sisteme katılmış, toplam fon büyüklüğü ise 147.1 milyar TL. Görüldüğü gibi, 7 milyona yakın birikim sahibinden illa ki borçlarını ödeyemediği için BES’teki alacaklarına haciz işlemi yapılabilecekler olacaktır.
SGK’dan alınan emekli aylıklarına haciz işlemi uygulanabilmesi için emeklinin açık rızası gerekli. Emeklinin
Hayat sigortasında lehtar banka olduğundan, tazminatı isteme hak ve görevi lehtar olan bankaya aittir, lehtar olmayan mirasçılara ait değildir. Borçlunun vefat nedeni hastalık bile olsa bankanın kredi alacağını, öncelikle sigorta şirketinden tahsil etmesi zorunludurKredi alacaklısı bankalarla hayat sigortası yaptırmış kredi borçlusunun vefatı halinde çıkan en önemli uyuşmazlıklardan birisi de şudur; banka, kredi borçlusu vefat ettiğinde, mirasçılara baş vurarak, murisin kalan kredi borcunu ödemelerini ihtar eder.
Mirasçılar da murislerinin kredi bağlantılı hayat sigortası yaptırdığını, kalan kredi borcunu hayat sigortasından alınmasını hatırlatırlar.
Bunun üzerine baka yeni bir yazı yazarak, vefat eden kredi borçlusunun kanserden, kalp krizinden vs. vefat ettiğini, hayat sigortası yaptırırken bu hastalıklarını gizlediğini, bu nedenle de sigorta şirketinin tazminat ödemeyi reddettiğini cevaben yazar.
Kim haklıdır, ne yapılmalıdır?
Örnek olay
Bunu Yargıtay kararlarına konu olmuş, 13. Hukuk Dairesi’nin 10 Şubat 2020 tarih ve 2020/1772 sayılı kararında bahsedilen örnek bir olayla
Banka kredisine bağlı olarak yapılan hayat sigortası, kredi borcunun teminatıdır. Vefat durumunda tüm borcu sigorta şirketi öder. Kredi borçlusunun bırakacağı en güzel miras da bu değil mi? Hayat sigortası isteğe bağlı. Ancak banka kredi borcunun geri ödenmesini teminen sigortayı şart koşabilir. Tabii hangi şirketten hayat sigortası yaptıracağı müşteriye dikte edilemez...
Önce şunu vurgulayayım; bankalardan kullanılan kredilere bağlı olarak yapılan hayat sigortası, kredi borcunun bir tür teminatıdır... İster tüketici kredisi olsun, isterse ticari kredi olsun, hayat sigortasının “teminat olma” özelliği değişmez.
Peki, cevaplayalım; bir kredi borcuna karşılık teminat oluşturulması kimin yararına? Kredi alacaklısı bankanın mı, yoksa kredi borçlusu müşterinin mi? Daha doğrusu, kredi borçlusunun borcunu miras olarak bırakacağı mirasçılarının mı?
El cevap; her ikisinin de! Kredi borçlusu vefat ettiğinde banka kredi alacağını sigorta şirketinden kolayca tazmin edebilir, mirasçılarla hiç uğraşmaz.
Diyeceksiniz ki, kredi borçlusuna, kredinin maliyetine ek olarak bir de hayat
Çeşitli sebeplerle boş senet verildiği çok olur. Güven esasıyla, senedin boş yerlerinin tarafların anlaştıkları gibi doldurulacağı varsayılır. Peki öyle olmazsa? Olası sorunların önüne geçmek için; boş senet verseniz dahi, boş bırakılan yerlere ne yazılacağını mutlaka yazılı olarak ayrıca belirleyin.
Güven iyidir. Ama karşılıklı olursa. İhsan Amca da herkese güvenir.
Daha doğrusu güvendiği kişilerden oluşan bir çevre yaratmıştır kendisine. Komşusunun bir borçlusuna boş senet verdiğini duyunca, beni aradı ve boş senet nedir diye sordu.
İhsan Amca, şu veya bu sebeple boş senet verildiği çok olur. Senet verilen kişiye güvenilir ve senedin boş yerlerinin anlaştıkları gibi ilerde doldurulacağı varsayılır.
Varsayılır! Bazen gerçekte boş verilen senet çok farklı doldurularak icraya konulur.
Aslında bir senedin geçerli olması için sadece senedi düzenleyenin imzasının bulunması yeterlidir. Diğer boş kalan yerlerini, mesela senedin meblağını, düzenleme tarihini, vadesini, düzenleme yerini, lehtarı, kısaca diğer bütün unsurları sonradan tamamlamak
Tahliye taahhüdünün geçerli olması için yazılı ve imzalı olması gerekir. 20 tane şahit olsa sözlü taahhüt geçersizdir. Yazılı taahhüt için noter tasdiki gerekmez. Tahliye taahhüdünün bizzat kiracı tarafından ya da temsilcisi tarafından verilmesi gerekir. Örneğin emlakçının kiracı adına vereceği taahhüt geçersizdir.
Türkiye nüfusunun yaklaşık yüzde 28’i kiracı. İşyerlerindeki kiracı sayısı bu oranın çok daha üstünde.
Her yıl milyonlarca kira sözleşmesi yenilenir. Kiracı ile kiralayan arasındaki en büyük sorunlardan birisi, kiralananın tahliyesidir. Kiralayan, kiracısından bir tahliye taahhüdü alarak, kiracısını çıkarmayı garanti altına almak ister.
İhsan Amca’nın da yıllardır kirada olan bir evi var. Geçen ay kiracısı çıkmış. Şimdi yeni kiracısıyla sözleşme yapacak. Aklına gelmiş, kiracısından tahliye taahhüdü almak istemiş. Beni aradı. Söyleyeyim İhsan Amca, kiracının vereceği tahliye taahhüdünün geçerli olması için bazı şartlar var.
Öğrenci
Yaşam koşulları değiştikçe ispat araçları da değişir. Kısa mesaj, WhatsApp, Facebook ve Twitter paylaşımları eskiden delil kabul edilmezken, artık bunlar da delil kabul ediliyor
Arzu edilmez ama, karşınızdakiyle bir hukuki ilişkiye girerken ne kadar dikkat ederseniz edin, bazen sorunlar kaçınılmaz olur. Şu veya bu sebeple, kendimizden veya karşı taraftan, hatta üçüncü kişilerden kaynaklanan nedenlerden dolayı uyuşmazlıklar çıkabilir.
İddiamızı, bize karşı bir şey iddia ediliyorsa savunmamızı delillere dayandırmalı, kanıtlamalıyız.