Araç kiralayan kişilerin çoğu; arkadaşlarının aracı kullanma talepleriyle karşılaşmışlardır. Aracı kiralayan kişi, kullanmak için bu aracı başkasına vermişse, bu kişi de kural ihlali yapmışsa, trafik cezası kime kesilir?
Yaz döneminde, şehirlerarası hareketliliğe bağlı olarak araç kiralamaları artar. Tatile kendi aracıyla gitmek yerine birçok kişi, tatil yerinde araç kiralar. Birçok tanıdığım var, indikleri havalimanında araç kiralayıp, akşam dönüşte aracı havalimanında teslim ederler. Çok büyük rahatlıktır.
Bazı özel durumlarda, aracı kiralayanın tanıdıkları, dostları, akrabaları, kısaca kıramayacağı kişiler, kiralık aracı kısa bir süre sürmek isterler. Olmaz deseniz, “Bir kiralık aracı benden mi sakınıyorsun” diye duygusal baskı başlar.
Aracı asıl kiralayandan başkasının kullanmasının cezai ve hukuki sonuçları olabilir. En sık karşılaşılan cezai sonuç, ilginiz olmadığını düşündüğünüz bir trafik cezasının tebliğ edilmesidir.
Olumsuz hukuki sonuç ise, özellikle sigorta hukuki yönünden karşımıza çıkar;
E-mail yazışması, WhatsApp mesajı, hatta Twitter ve Facebook’taki iletişim bir hukuki ilişkiyi ispatlayan belgedir. Özellikle bir şey almış, satmış, kiralamış, hizmet almış veya vermişseniz, fiyat, ödeme ve şartlarla ilgili paylaşımları silmeyin.
Hukuk kuralları da teknoloji çağına uymak zorunda. İspat açısından yapılan hukuki işlemleri belgelendirmek çok önemli. Ama bu çağda her şey için belge almak mümkün değil. Yazışmalarımız, sözleşmelerimiz, iş anlaşmalarımız bir çoğunu elektronik ortamda yapıyoruz. Elektronik ortamdaki bu yazışmalar da delil olarak kabul ediliyor.
Bir davadaki yargılama esnasında iddiaları ispat açısından, Hukuk Muhakemeleri Kanunu md. 199 yazılı veya basılı metni, senedi, çizimleri, plan ve krokileri, fotoğraf, film, görüntü veya ses kaydı gibi verileri belge niteliğinde kabul ediyor. Bunlardan başka, elektronik ortamdaki veriler ve bunlara benzer bilgi taşıyıcılar da belge olarak ispat aracı sayılıyor.
Yani e-mail yazışmaları, WhatsApp, Messenger veya Telegram gibi internet üzerinden haberleşme ortamlarındaki mesajlar da belge niteliğindeler.
Yargıtay, Vergi Usul Kanunu Md. 359’daki sahte belge düzenleme eylemini, eylem birden fazla yıla yayılmışsa, zincirleme suç olarak kabul etmiyor, yıllık ceza veriyor. Okuyucularımdan Aleyna Saraç, bir suçun birden fazla cezalandırılması mağduriyetini, babası üzerinden anlatıyor.
Aslına uygun olması için düzeltme yapmadan, sadece kısaltarak yer veriyorum. Aleyna Hanım diyor ki:
“Babam Cem Saraç, Zonguldak 3. Asliye Ceza Mahkemesi’nin 24.12.2019 tarihinde 2014/172 Esas kararıyla kesinleşen ilamıyla, VUK 359’dan dolayı, 12 yıl 6 ay hapis cezasına mahkum edilmiştir. Yargılama aşamasında haberimiz olmadığı ve o zamanlar maddi imkanlarımız da olmadığı için, bir avukat dahi tutamadık. Sonradan gerekçeli kararda gördüğümüz kadarıyla eksik yargılama ile babam ceza almıştır. İlgili davada o yıllarda; babam örneğin, A, B firmalarından mallar almış, faturalarını alarak ticari kayıtlarına işlemiştir. Söz konusu malları C, D firmalarına satmış faturalarını kesmiştir. A, B firmalarından aldığı faturaların sahte olduğunu bilmesi mümkün müydü? Yargılama
Adli para cezasına çarptırılan hükümlü, “Param yok ödeyemiyorum” veya “Ödemiyorum” derse, kamuya yararlı işte çalışması gerekir. Bunu da yapmak istemezse, hapse girmekten başka çaresi yoktur
TCK iki tür ceza öngörüyor, hapis cezası ve adli para cezası.
Artık hukuk prensibi haline gelmiş bir kural var: “Ekonomik suçlara, ekonomik ceza”.
Bazen ekonomik olmayan suçlara da ekonomik ceza getirilmiş; örneğin adli yargılamayı etkilemeye teşebbüs suçu için hapis cezası değil, sadece adli para cezası.
Bazen de ekonomik suç niteliği bulunmayan suçlar için hem hapis hem de adli para cezası öngörülmüş, mesela nüfuz ticareti ile ilgili TCK md 255. Soruşturmanın gizliliği ihlal suçunda ise hakimin hapis veya adli para cezası verme takdir yetkisi var.
Ekonomik ve ticari faaliyetlerle bağlantılı olan nitelikli dolandırıcılık suçunda da hem hapis hem de adli para cezası var, TCK md 158.
Örneğin tacir veya şirket yöneticisi olan ya da şirket adına hareket eden kişilerin ticari faaliyetleri
Şirketin vadesi gelmiş borcu varsa, temerrüde düşmemek için, çek, senet kırdırmak ya da vadeli akreditifi iskontolu tahsil etmekle şirket zarara uğratılmış olmaz. Bu durumda bir zarar ve sorumluluk söz konusu olmamalı
Pandeminin etkisi yavaş yavaş bitiyor, çarklar dönmeye başlıyor. İhracatçılarımız ekonominin ulusal kahramanı rolünde dünyanın her yerine mal satıyorlar.
Dış ticaret deyince de ödemeler en önemli konudur. Milyon dolar tutarında ihracat yapalım, ödememizi alamadıkça, bu ihracat tamamen zarardır.
Dış ticaretteki ödeme yöntemlerinden olan akreditif, satın almış kimsenin (ithalatçının), bir banka ile yaptığı anlaşma üzerine, o bankanın, belli belgelerin satıcı (ihracatçı) tarafından ibrazı karşılığında, satıcıya (ihracatçıya) satış parasını ödemesini hedef tutan bir sözleşmedir.
Akreditif bankacılık hukukunun konusu olsa da bazen şirketler hukukunda da sonuçları olabiliyor.
Ortaklara borç
Turan Bey, ATB limited Şirketi’nin ortağıdır. Genel kurul toplantısında öğrenir ki, şirketin ihracat nedeniyle yabancı alıcısından temin
Vergi Usul Kanunu, Çek Kanunu ve Türk Medeni Kanunu’ndaki düzenlemelerin yarattığı mağduriyetleri giderici değişiklikler “mini torba kanuna” alınarak, “mini yargı reformu paketi”ne dönüştürülmeli. Bayram müjdesi olarak bir mini yargı reformu yapılmalı
4’üncü Yargı Paketi de Meclis’ten geçti ve yasalaştı. Ağırlıklı olarak ceza hukuku ve ceza muhakemeleri hukuku alanında önemli değişiklikler yapıldı. Vergi Usul Kanunu md 359, Çek Kanunu md 5/11 ve Türk Medeni Kanunu md 175 düzenlemelerinin yarattığı mağduriyetleri giderici reform beklentisi giderilmedi.
Bu üç düzenlemenin özelliği, bireysel değil, kitlesel mağduriyetler yaratmalarıdır. Mağduriyetler de doğrudan kişi özgürlüğüyle ve ömür boyu sürecek mali yükümlülüklerle ilgilidir. Yıllardır süre gelen uygulama sonucu, doğrudan ve dolaylı etkilenenlerin sayısı milyonlara varmış; bir esnaf VUK 359’dan 20 yıla mahkum olunca ne aile düzeni kalır, ne iş yeri ve çalışanları. İlk, 4 Yargı Reformu Paketi’nde de yer
GSM operatörleri, iletişim ve haberleşme sektöründe faaliyet gösterebilmek için para ödeyerek lisans ve ruhsat almak zorundayken, aynı sektörde faaliyet gösteren internet şirketleri ruhsatsız ve lisanssız, hiçbir ücret ödemeden iletişim hizmeti veriyor. İnternet iletişim şirketlerinin lisanssız faaliyetleri Hazine’nin kaybına neden oluyor
Sesli ve görüntülü haberleşmenin ve iletişimin yoğunluğu artık cep telefonundan internet üzerinden haberleşmeye kayıyor. Bu alanda 40 milyon civarındaki kullanıcı sayısıyla WhatsApp piyasanın hakimi durumunda. Ardından 10 milyon kullanıcı sayısıyla Turkcell tarafından geliştirilen BİP geliyor. Bunları Telegram ve Signal takip ediyor.
‘İletişim hizmetleri pazarı’nda faaliyet gösteren WhatsApp, BİP, Telegram ve Signal, Skype, Messenger gibi internet haberleşme şirketleri internet ortamında iletişimi ve haberleşmeyi sağladıklarından, internet ortamında yayın yapan sosyal ağ sağlayıcıları ile bilgi, resim, müzik video gibi mesaj, resim ve video paylaşımı olanağı veren YouTube, Tweetter, Instagram, Facebook, Tiktok gibi sosyal ağ
Düğün fotoğraflarının yer aldığı DVD’deki fotoğrafların üstüne fotoğrafçı büyük puntolarla kendi logosunu koyunca olay davalık oldu. Açılan dava tam 9 yıl sürdü
İnsanlarımızın hayatlarındaki en güzel ve mutlu günlerden birisi de, aile kurmanın kutlandığı düğünlerdir. Herkes farklı bir düğün yapar, kimisi kır düğünü, kimisi kapalı salonlarda, kimisi ev düğünü... Kimisi de nikah töreni ile yetinir. Hayal gücünü kullanıp, alışılmışın dışında düğün yapan çiftler de olur. Allah mesut bahtiyar etsin, bir yastıkta kocasınlar.
Hatıralar geçidi
Düğün anılarını hatırlamak hafızaya bağlı. Ebedileştirmek ise fotoğrafçılara ve DVD çekim sanatçılarına. Düğün fotoğraflarına bakılarak hatıralar canlanır. İçten içe, karşılıklı, “Beyaz gelinlik içinde ne güzelmişsin”, “Damat smokiniyle ne kadar yakışıklıymışsın” ifadeleri tekrarlanır durur. Ufak bir çekişme de buna eşlik eder.
Bir de düğün öncesi gelin ve damatlıkla