Herkes bir gün mutlaka mirasçı veya mirasbırakan olur. Halk arasında mirasçılardan mal kaçırma olarak anlatılan olayla çok sık karşılaşılıyor. Gelin bunu bir örnekle inceleyelim...
Gün geçmiyor ki, okuyucularımdan mirasla ilgili soru gelmesin. Çünkü herkes mutlaka mirasçı ve mirasbırakan olur. Terekede bir şey olmasa, tereke borca batık olsa dahi, mirasçılık ve mirasbırakan sıfatı kazanılır. Kişi kendi mirasbırakanından önce vefat ederse, miras payı da kendi yasal mirasçılarına geçer.
En fazla sorulan konu, hukuki olarak ‘muris muvazaası’ dediğimiz, ama vatandaşlar arasında mirasçılardan mal kaçırma olarak anlatılan olaydır.
Gerçekte bir bedel karşılığı taşınmaz satış sözleşmesi yapılmamıştır, ama tapuda satış olarak işlem yapılır.
Anne veya baba, miraslarından pay almasını istemedikleri, ya da eşit olarak pay vermek istemedikleri evlatları varsa, bunu sağlamak için genellikle satış gibi göstererek ‘en sevilen’ evlada taşınmazlarını devrederler.
Neden yapılıyor?
Bazen de kendisinden sonra çocukları arasında miras kavgası
Tüketici kredisi sözleşmelerinde veya kefalet sözleşmelerindeki “emekli maaşına bloke konulması” uygulaması, ancak icra takibi başlatıldıktan sonra geçerli olur. Ayrıca, emekli maaşının dörtte birine el konulabilir
Biliyorsunuz, İhsan Amca pandemiden dolayı pek dışarı çıkmıyor, emekli olduğu için de artık Zeynep Teyze ile birlikte, iki doz aşı olmalarına rağmen küçük evlerinde izole bir hayat yaşıyorlar.
Geçen hafta İhsan Amca aradı, bankasının emekli maaşına el koyduğunu söyledi.
İhsan Amca’ya yardımcı olmam zorunlu. Yıllarca memleketine hizmet etmiş, pandemi dolayısıyla da imrenilmeyecek hayat koşulları içerisinde mutlu olmaya çalışıyor. Bari emekli maaşına el konulması sıkıntısını hemen çözelim.
İhsan Amca’nın emekli maaşının yattığı banka şubesini aradım. Meğer İhsan Amca, bir komşusunun aynı bankadan çektiği beyaz eşya tüketici kredisine kefil olmuş. Komşusu mali sıkıntıya düşüp tüketici kredisini ödeyemeyince takibe düşmüş. Takip yetersiz kalınca, banka adi kefil olan İhsan Amca’ya ihtar gönderip emekli
Havayoluyla tatile giden yolcunun valizi kaybolur. 3 gün sonra valizin bulunduğu, havaalanından alabileceği bildirilir. Mağdur olan yolcu, havayolundan manevi tazminat alma hakkı kazanır
Uçakla seyahat eden her yolcu bu sorunu yaşamış olabilir. Çünkü önceden öngörülemeyen nedenlere bağlı aksaklıklar her zaman yaşanabilir. Uçakla seyahatte en fazla aksaklık, gecikmelerdir. Gecikmelerin nedeni ve süresine göre yolcu hakları vardır. Bir başka aksaklık ise, uçağa binerken verdiğimiz valizi, varış yerinde geç teslim almak veya hiç teslim alamamaktır.
Düşünün, iki haftalık tatile gideceksiniz. Bavulunuzu hazırlamışınız. Mayolarınızı, terliğinizi, plajda ve akşam giyeceğiniz şort ve tişörtlerinizi özenle seçip katlamışsınız. Teninize uygun güneş kreminiz, alışkın olduğunuz şampuanınız, en sevdiğiniz renkleri taşıyan şişme deniz yatağınız, paletiniz, şnorkeliniz, kısaca tatilde ihtiyaç duyacağınız her şeyi her şeyi özenle valizinize yerleştirmişsiniz.
Uçak iniş yaptığında artık heyecanla otele gitmek için valiziniz bekliyorsunuz. Fakat o da ne,
Kiralık konutu haksız yere tahliye edip başkasına kiraya veren mal sahibi, evden çıkardığı kiracısına en az bir yıllık kira bedelini tazminat olarak ödemek zorunda kalır
Kiralık konut sorunu dinmedi, halen devam ediyor. Bazı okuyucularım, ev sahiplerinin kendilerini arayarak evin boşaltılmasını istediklerini söylüyorlar. Ne sebeple diye sorduğumda, aldığım en sık cevap, ‘ihtiyaç sebebiyle, çocuğu oturacakmış’ veya ‘tahliye taahhüdü sebebiyle’ ya da ‘evde tadilat yapılacağı’ gerekçeleriyle evin tahliyesinin istendiği...
Türk Borçlar Kanunu (TBK) Md 350’ye göre kiraya veren, kiralanan mülkü; kendisi, eşi, altsoyu, üstsoyu veya kanun gereği bakmakla yükümlü olduğu diğer kişiler için konut, işyeri gereksinimi sebebiyle kullanma zorunluluğu varsa, dava ile kira sözleşmesini sona erdirebilir.
O halde ev sahibi, kendisinin veya eşinin, örneğin çocuklarının veya torunlarının ya da anne babası ya da anne baba, büyük anne, büyük babanın kiralanan konuta ihtiyacı varsa, mahkeme kararıyla evin tahliyesini
Kira bedeli ‘aylık net’ ne kadarsa, onun 3 katı depozito talep edilebilir. Kira depozitosu döviz üzerinden ödenemez. Nakit para yerine teminat senedi ve menkul kıymetler de verilebilir
Son dönemlerde sıkça gündeme gelen, olağanın üzerinde kira artışları, doğal olarak kira depozitolarını da yükseltti. Kiralık ev arayanlar, yüksek kira bedeli yanında bir de yüksek kira depozitosu ödemek zorunda kalıyor.
Kira depozitosunun miktarı doğrudan kira bedeli ile bağlantılı. Kira bedeli ‘aylık net’ ne kadarsa, onun 3 katı kadar depozito talep edilebilir. Net üç aylık kira bedelini aşacak şekilde depozito talep edilemez.
Neden döviz yok?
13 Eylül 2018’de yayımlanan 85 Sayılı Cumhurbaşkanı Kararı ile Türkiye’de yerleşik kişilerin Hazine ve Maliye Bakanlığı’nca belirtilen haller dışında kendi aralarındaki her türlü gayrimenkul kiralama sözleşme bedelinin ve bu sözleşmelerden kaynaklanan diğer ödeme yükümlülüklerinin döviz cinsinden veya dövize endeksli olarak kararlaştırılması yasaktır.
Peki kira depozitosu? Kira
Bir konut için talep edilebilecek kirada, üst sınır, prensipte yoktur. Ancak yine de kirada bir üst sınırı olduğunu düşünüyorum. O da, Türk Borçlar Kanunu’nun 27 ve 28’inci maddelerindeki ahlaka veya kamu düzenine aykırılık, aşırı yararlanma sebepleridir
Son zamanlarda emlak piyasasında konut kiralarındaki artış herkesin dikkatini çekti.
Yavaş ve yatay bir şekilde seyreden kira bedellerinde hızlı ve dikey bir yükselme oldu.
Kanaatimce bunun üç ana sebebi var. Birincisi, üniversitelerin karma eğitime geçmeleri ile üniversite öğrencileri cephesinde büyük bir hareketlilik gözlenmeye başladı. 2020 yılında üniversitelerde kayıtlı öğrenci sayısının 7 milyon 940 bin civarında olduğu dikkate alındığında, bu öğrencilerden yurtlarda kalanlar ile yaşadıkları şehirde üniversiteye gidenler hariç, büyük bir sayıda öğrencinin kiralık ev arayışı içinde olması kiralık eve talebi artırdı.
İkincisi, 2021 yılı ikinci çeyreğindeki yüzde 21.7 oranındaki ekonomik büyüme, nitelikli işgücüne olan ihtiyacı
Aile şirketleri hissedarlar arası uyuşmazlıklar yüzünden yönetilemez hale gelebiliyorlar. Bu durumda şirketin haklı sebeplerle feshi davası açılabiliyor. Ancak bu çözüm sağlıyor mu, gelin birlikte inceleyelim...
Türkiye’nin köklü bazı aile şirketleri aile bireyleri arasındaki anlaşmazlıklar yüzünden kapandı. Faal oldukları dönemde ekonomiye büyük katkı sağladılar, istihdam yarattılar, vergi ödediler. Ancak hissedarlar arasında çıkan uyuşmazlıkla yönetilemez hale geldiler. Sonuç kaçınılmaz; yönetilemez hale gelen şirket, hukuken de ekonomik olarak da sona erer.
Hukuken aile şirketlerinin dağılmasının önüne geçmek mümkün. Bunun için önce ana sözleşmede bazı tedbirler alınmalı. Benim kastettiğim, ‘aile anayasası’ denilen, gelecek nesilleri bağlayıcılığı hukuken tartışmalı anlaşmalar değil. Doğrudan şirketin ana sözleşmesine yazılacak kurallar. En basiti, aile bireyleri arası dönüşümlü yönetim kurulu başkan ve başkan yardımcılığı gibi... Azınlık hissedarlara yönetim kurulunda
Gönderdiğiniz havale dekontuna havale sebebini yazmazsanız, Yargıtay bu havalenin bir borç ödemesi için yapıldığını kabul ediyor. Siz bu parayı alıcı kişiye borç vermek amacıyla göndermiş olsanız bile...
Banka, PTT ya da para transferi yapan diğer kuruluşlar aracılığıyla birisine para göndermeyen, havale yapmayan neredeyse yok gibidir.
Bir çoğumuz, ödeme yaptığımız kişinin, havale alıcısının ne için bu havalenin yapıldığını, ödemenin ne için yapıldığını bildiğini düşünerek, havale açıklaması yazmayız, ödeme gerekçesini bildirmeyiz. Nasıl olsa karşı taraf da biliyor, biz de biliyoruz, birbirimize güvenmeyelim mi?
Açıklama yazılmalı
Güvenelim tabii ama güvenimizin istismar edilebileceğini de unutmayalım. Hem, ödeme veya havale gerekçesini, açıklamasını yazarsak, karşı tarafa bir güvensizlik duymuş da olmayız. Ama olası olumsuz sonuçların doğmasını da daha baştan önlemiş oluruz.
Yapacağımız banka havalesine eğer bir açıklama yazmazsak, Yargıtay bunu bir borcun ödemesi için yapılmış kabul ediyor. Örneğin, siz