Yolcu ve eşya taşımasında kullanılan araçların kış lastiği kullanma zorunluluğu 1 Aralık'ta başladı. İhlal durumunda sonucu sadece idari para cezası ile bitmiyor, ceza hukukunda daha ağır sonuçları olabiliyor. Gelin birlikte inceleyelim...
Kış lastiği takma zorunluluğu Karayolları Trafik Kanunu madde 65A ile düzenlenmiş durumda. Buna göre yolcu ve eşya taşımalarında kullanılan araçların kış lastiği kullanmaları, illerin hava ve iklim şartlarına göre Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanlığı tarafından yılın belirli dönemi için zorunlu tutulur.
Ülkemiz coğrafyasında aynı anda birden fazla mevsimi yaşayabildiğimiz, bazı yerlerde kış koşullarının diğer bölgelere göre daha erken başlayıp, daha geç bittiği de bilindiği için Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanlığı’nın kış lastiği takma dönemini belirleme yetkisini ortalama yerel sıcaklıklar dikkate alınarak valiliklere devredebileceği düşünülmüş. Bakanlık da zaten çıkardığı Tebliğ ile il sınırları için geçerli olmak üzere valiliklere devretmiş.
Yabancıya da şart
Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme
Kira artışlarında yasal orandan fazlası geçerli değildir. Taraflar, enflasyon, altın veya dövize endeksli artışı kabul etseler bile, geçerli değildir. 5 yıldan sonra bile döviz kuru değil, emsal kira bedeline göre artış mümkün olacaktır
Döviz kurlarında ani ve orantısız yükselmeler, Türkiye ekonomisinde beklenmedik gelişmelerden değil.
21 Şubat 2001 günü sabit kurdan dalgalı kura geçtiğimiz günden beri sayısını hatırlayamayacağımız kere döviz kurlarında ani yükselişler olmuştur, bundan sonra da olacaktır. Bunu herkes bilir. Bu hafta da böyle ani bir döviz kuru yükselişi yaşayınca, sosyal medyada, döviz kurlarındaki artışa göre kiralarda da uyarlama yapılabileceğine dair Yargıtay kararları dolaşıma çıktı.
Ancak yasal durum ile sosyal medyada dolaşımdaki Yargıtay kararına konu olan olay hukuken farklı olduklarından, birçok kiracı ve ev sahibi okuyucum tereddüte düşmüş. Öncelikle kira artışının yasal orandan fazlasının geçerli olmayacağını belirteyim. Türk Borçlar Kanunu md 344, kiracıları tüketici olarak kabul etmekte.
Yargıtay’a göre, otlanması ve beslenmesi için geçici olarak doğaya bırakılan işaretlenmiş yılkı atının çalınması nitelikli hırsızlık suçunu oluşturur ve cezası 5 yıldan 10 yıla kadar hapistir.
At, Türk kültüründe önemli bir yere sahipti. Çünkü at ulaşım aracı olarak kullanılmasından daha çok, savaşlarda üstünlük sağlıyordu.
At, eşya taşımada ve çiftçilikte de yararlı olması bakımından bütün toplumlarda günlük yaşamın önemli bir parçasıydı.
Durum böyle olunca, atların çalınması da oldukça yaygın ve cezası da bir o kadar ağırdı, çalınan atın değerinin sekiz katına kadar para cezası, hatta birinci yüzyılda Almanya’da idam cezası dahi verilirdi.
Atın günlük hayattan çıkması ile at hırsızlığı sona ermedi, ancak artık ‘at hırsızlığı’ suçu pratikte ‘araba hırsızlığı’na dönüştü.
Doğaya bırakılsa bile
Bir ilimizin, bir ilçesinin bir köyünün bulunduğu yörede, atlar zaman zaman kendi başına beslenebilmesi için doğaya sal
Yüzbinlerce kişi vergi borçlarını, SGK prim borçlarını ödeyemiyor, hapis cezası almıyor. Yüzbinlerce kişi bankalara olan kredi borçlarını ödeyemiyor, hapis cezası almıyor. Yüzbinlerce kişi senetlerini ödeyemiyor, icra daireleri takip dosyalarıyla boğuşuyor, hiçbirisi hapis cezası almıyor. Sadece ve sadece çekini ödeyemeyen kişiler hapis cezası alıyor.
Türk ekonomisinde en yaygın ödeme sistemi olan çekle ödemede, çekin karşılıksız çıkması halinde hapis cezası verildiği, bunun ise hiç kimsenin bir borcundan dolayı özgürlüğünden alıkonulacak cezaya çarptırılamayacağına ilişkin anayasal ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi yasaklarına aykırı olduğunu söyleyelim.
Sonra da karşılıksız çekte son hukuki durumu kısaca bir hatırlayalım.
30.04.2021 tarihine kadar karşılıksız çek keşide etme, aslında adli para cezasını ödememe şeklide işlenen suçtan dolayı mahkum olanların cezalarının infazı durduruldu.
Hükümlü 30.06.2022 tarihine kadar çek bedelinin 18.07.2021 tarihine kadar ödenmeyen kısmının onda
Nafaka borcu, muhtaç kişinin hayatını devam ettirebilmesi için gerekli. Ama bir aylık evliliğin bedeli ömür boyu mali yük olabiliyor. Düzenleme çalışması, nafaka süreli olursa, bunun ne kadar olacağında düğümlendi
Bir hukukçu olarak en hassas olduğum inandığım ve öğrencilerime öğrettiğim husus, önce yasaların adil ve herkesçe kabul edilebilir olması. Sonra da yasaların, avukat, hakim ve savcı olarak adil ve herkesçe kabul edilebilir göstermektir.
Türk Medeni Kanunu’nun 175’inci maddesinde 1988 yılına kadar 1 yıl olan nafaka süresi süresiz hale çevirerek, maalesef dengeyi bozmuş ve adil olmayan bir sonuç ortaya çıkarmıştır.
Nafaka süresiz hale getirilerek, boşanma ile yoksulluğa düşecek olan taraf için geçerli hale gelecek olan sosyal devlet ilkesinin sorumluluğu boşanan eşin üzerine bırakılmıştır. Ama gerçekte ve uygulamada 1 yıl süreli nafakanın süresiz hale gelmesi hiç bir sosyal sorunu çözmemiş, bilakis yeni sosyal sorunlara yol açmıştır. Nafaka borçlusu eş
Park yasağı olan yere park ettiğim araç için, dört adet park cezası geldi. Hatalı park yerinde 09.00 ile 18.00 saatleri arasında kalan araç için park cezalarını dört farklı trafik polisi, dört farklı zamanda düzenlemişti. Vergi cezası uygulamalarında da buna benzer çok olaylar meydana geliyor.
20 Ekim 2021 günü Yargıtay Yerleşkesi konferans salonunda ‘Vergi Suçlarında Uygulama Sorunları Sempozyumu’ başlıklı bilimsel etkinlik gerçekleşti. Sempozyumun konusu, Vergi Usul Kanunu’nun (VUK) 59’uncu maddesiydi.
Yargıtay Başkanı Mehmet Akarca, sempozyumu sonuna kadar takip etti. Yargıtay Ceza Genel Kurulu Başkanı Eyüp Yeşil oturum başkanlığı yaptı. VUK 359’un zincirleme suç kapsamına alınması yönündeki güçlü gerekçeleriyle tanınan 11. Ceza Dairesi Başkanı Ali İhsan Öztekin bir bildiri sundu.
Bildiri sunanların hepsi, mevcut haliyle VUK 359 uygulamasının doğurduğu soruna dikkat çekti. O da, VUK 359’daki eylemelerin yıllara yayılması halinde TCK Md 43’teki zincirleme suç ilkesinin uygulanmamasının hatalı
Yargıtay’ın yeni binasını birlikte gezerek söyleşi yaptığımız Yargıtay Birinci Başkanı Mehmet Akarca, “Yargıyı yıpratmanın kimseye bir faydası yok” dedi. Bu sözlere katılıyorum. Yargıyı yıpratmanın adalet arayanlara faydası değil, zararı olur
20 Ekim 2021 Günü Yargıtay’da önemli bir sempozyum gerçekleşti. Sempozyum sonrası Yargıtay Birinci Başkanı Sayın Mehmet Akarca ile yeni Yargıtay binası ve tesislerini gezip bilgiler aldık ve söyleşi yaptık. Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan da tören kalabalığıyla gezmek zor olur düşüncesiyle, 1 Eylül Çarşamba günü yapılan Adli Yıl Açılış Töreninden bir gün önce 30 Ağustos günü özel olarak gelip Yargıtay Yerleşkesi’ni gezip, bilgi almış. Kendisine öğle yemeğinde çay ve simit ikram edilmiş. Tebessüm ederek çayını içip, simidini yemiş.
Yeni binalar mimari, teknoloji, alt yapı, inşaat ve mobilya kalitesi olarak yargı dünyamıza yakışır inşa edilmiş. Yargı camiamıza hayırlı olsun.
Eski binaya gideler için en büyük sıkıntılardan birisi olan otopark sıkıntısı artık
Hukuki konuları okumaya alışkın değerli okuyucularımın izniyle, bugün 1980 yılında hazırlık sınıfı ile başlayıp, 1984 yılında mezun olduğum Ankara Polis Koleji Mezunları’nın bugünkü buluşması ile ilgili duygularımı paylaşmak istiyorum
1977 yılında ilkokul sonrası parasız yatılı Hasanoğlan Öğretmen Lisesi’nin (eski Hasanoğlan Köy Enstitüsü) orta okul kısmını 1980 yılında bitirdiğimden, yatılı okumaya alışkındım.
İlkokulu bitirdiğimde, bavulumun boyu göğüs hizama geliyordu. Mavi ve basit bir bavuldu. O mavi bavulumla 11 yaşında okumak için evimi terk etmiştim.
Bugün anlıyorum ki, özellikle erkek bir evlat, hangi dönemde olursa olsun okumak için evi terk ettikten sonra, bir daha geri dönmüyor. Bütün anne ve babaların bunu bilmesini isterim. Elbette, tatillerde kısa süreliğine anne baba evine geliyorsunuz, ama hepsi o.
Küsmeyin, konuşun
Ve ne kadar erken anne baba evini terk etmişseniz, içinizdeki ev düşkünlüğü, ya da evcimenlik o kadar büyük oluyor. Her kısa tatil fırsatı bulduğumda koşa koşa anne baba evine giderdim.