Identitare Bewegung, Türkçe anlamı Kimlik Hareketi olan bir organizasyon.
Almanya’da NPD Gençlik Örgütü, Pegida, Dritte Weg ve Die Rechte adlı Neo Nazi grupları ile Belçika’da Kalkan ve Arkadaşları anlamına gelen Schild & Vriendin adlı aşırı sağ grup, bu organizasyonun yönlendirmesinde.
Yine Belçika’da, İslam
karşıtı olarak kurulan ve camileri ateşe verme çağrıları yapan
La Meute Belgique Avrupa Birliği Polis Teşkilatı Europol’un, geçen Haziran’da yayınladığı yıllık terör raporunda yazıyor
bu bilgiler.
Rapor, Almanya, Belçika, Bulgaristan, Polonya, Avusturya, Rusya ve ABD’deki aşırı sağcı grupların birbirleriyle temas halinde olduğuna dikkat çekiyor.
Yeni Zelanda’da yaşanan katliamın sorumlusu Bulgaristan’a bir değil iki kere gitmiş, Macaristan’a da geçmişti
değil mi?
2011’de, Frankfurter Allgemeine Sonntagszeitung, Türklere karşı ırkçı cinayetler işleyen Alman çete üyelerinin, Macaristan ve Bulgaristan’da atış talimi yaptıklarını yazmıştı.
Tüm ırkçı grupların bir şekilde geçtiği Çekya’da, Romanların evlerini ateşe verecek kadar gözü dönmüş aşırı sağ gruplar var.
Farklı kültürlerin oluşturduğu İngiltere de bile, İskoç Safağı (Scottish Dawn) ve NS131 adlı neo-Nazi gruplar faaliyet gösteriyor.
Sonuç mu, nefret suçları ve nefretin teröre dönen hali, Orta ve Doğu Avrupa’dan besleniyor.
Yeni Zelanda’daki teröre benzer saldırılar hiç şüphesiz Avrupa’ya da sıçrayacak.
DANS ENERJİSİ...
Güneş ve rüzgâr enerjisini biliyoruz da dans enerjisini duydunuz mu hiç?
Hollanda’da 14 yıldır böyle bir pist var, insanların pist üzerindeki hareket ve yarattıkları basınçtan elektrik üretiyorlar.
Son 10 yıldır Tokyo’daki bir tren istasyonu yer döşemelerinde yürüyen insanların yarattığı kinetik enerjiyi elektriğe çeviriyor.
Brezilya’da bir futbol sahasının projektörleri çim üzerinde koşan oyuncuların yarattığı enerji yardımıyla çalışıyor.
Denizdeki dalgadan tutun da, kahve üretiminde ortaya çıkan sıvı atıktan mikroplar yardımıyla elektrik, kahve atığından bio-dizel yakıt üretiyor insanlık.
Alternatif enerjiyi güneş
ve rüzgârdan ibaret sanmak
gibi bir hata yapmayalım...
TARİHTE NADİR GÖRÜLEN BİR ZAFER
Çanakkale Geçilmez sözü bize değil aittir aslında. İşin acı tarafı Çanakkale geçildi. Aralık 1914 ile Ocak 1916 arasında, farklı zamanlarda, 9 düşman denizaltısı Çanakkale’den Marmara’ya girdi, Osmanlı donanmasına ait 7 savaş gemisi, yük taşımada kullanılan 20 vapur ile irili ufaklı 135 parça deniz aracını batırdı.
Mustafa Kemal Atatürk ve arkadaşlarını 1919 yılında Samsun’a götüren Bandırma Vapuru da, Mayıs 1915’te Mürefte açıklarında İngiliz denizaltısı tarafından torpillendi ve batmaktan son anda kurtuldu.
Bugün Çanakkale Deniz Savaşı’nın yıldönümünü kutlayacağız ve tahminen, yine birileri, “Mustafa Kemal Atatürk
18 Mart’ta yok ki” diyecek.
Sonra “Orası da burası da büyük dedemin, isterim, bana ne” diye tutturan ve Osmanlı soyundan olduğunu iddia eden Sultan da çıkıp, “Rütbesi düşüktü Çanakkale’de Mustafa Kemal’in”
falan cümleleri kuracak.
Çanakkale tek bir gün süren bir savaş değildir, 18 Mart’ta gemileriyle Çanakkale Boğazı’nı geçemeyen düşman kuvvetleri tüm güçleriyle karaya yüklendiler ya, 2 ciltlik Gelibolu Savaşı kitabı, İngiliz resmi tarihi sayılan General Aspinall Ogiander, Yarbay Mustafa Kemal Atatürk için yazdıklarıyla bitirelim yazıyı:
“Bir Tümen Komutanı’nın, üç ayrı yerde tek başına giriştiği hareketlerle bir savaşın, hatta bir ulusun kaderini değiştirecek yücelikte bir zafer kazandığı tarihte pek nadirdir”