İzmir, tarihinde birçok yıkıcı depremle karşılaştı, MS 178 depreminde kent surları, Agora, Antik Tiyatro, Hipodrom, Asklepion, tapınaklar ve anıtlar yıkıldı. Depremin verdiği hasara ilave olarak salgın hastalıklar ve yangınlar bu kez depremden sağ kurtulanların ölümüne neden oldu. İzmir Büyükşehir Belediyesi Kent Kitaplığı’ndan çıkan, Rauf Beyru’nun ‘19. Yüzyılda İzmir’de Doğal Afetler’ ve Melih Tınal’ın ‘İzmir Depremleri’ kitaplarını okumanızı öneririm. 178 depreminin yıkıcılığı için Romalılar, ”Güzel büyük Agora, her meydanı bir Agora’ya benzeyen altın ve kutsal törenlere ithaf edilmiş sokaklar. Kenti kucaklamak için uzanan limanlar, inanılmaz güzellikteki Gymnasiumlar, tapınakların ve Temonosların (kutsal alanlar) zarafeti. Toprağın altında nereye kayboldunuz? Deniz kenarındaki anıtlar, hangi gözyaşı kaynağı böyle bir kötülüğe yeter? Batı rüzgârları artık yıkıntıların içinden esip geçiyor” diyerek depremin yıkıcılığını ve kente verdiği zararı dile getirmiş.
Birçok deprem oldu
Uzak tarihli depremleri bırakıp son yüz yılda İzmir’de meydana gelen depremleri anımsayalım. 19 Ocak 1909 Foça depreminde 700 ev yıkıldı, ölümler oldu. 31 Mart 1928 Torbalı Tepeköy depreminde saat kulesinin üst bölümü düştü, Kadifekale surları çatladı, evler yıkıldı, ölenler ve yaralananlar oldu. 2 Ocak 1939 Dikili depreminde 627 ev yıkıldı, 41 kişi öldü. Bergama’da 30 ev yıkıldı. 23 Temmuz 1949 Karaburun, 1 Mayıs 1953 Karaburun, 6 Nisan 1969 Karaburun, 1 Şubat 1974 İzmir, 9 Aralık 1977 İzmir, 14 Haziran 1979 Foça, 6 Kasım 1992 Seferihisar, 10 Nisan 2003 Seferihisar-Urla, 17 Ekim 2005 Seferihisar-Urla depremlerine günümüzde yaşanan sarsıntıları da ekleyebiliriz.
Şakaya gelmez!
Deprem yıkmakla kalmaz, etkili olduğu yerde hayatı durdurur. Enkazlar yolları kapatır, elektrikler kesilir, telefonlar çalışmaz, hastanelere hasta götürecek ambulanslar yollarda kalır, kanalizasyonlar patlar, şehir suyu şebekesi devre dışı kalır. Soğuk mevsimde donma, sıcak mevsimde salgın hastalıklar baş gösterir.
Deprem öncesi atların kişneyip kümes hayvanlarının hareketlenmesi, köpeklerin havlayıp kedilerin miyavlaması binlerce yıl öncesinden test edilmiş gerçekler. Doğal olarak insanoğlunun depremi algılaması, geliştireceği ileri teknolojik cihazlar sayesinde mümkün olabilir. Yine de önlemler konusunda herkesin tedbirli ve dikkatli olması gerekiyor. İnsanlar, evlerine güvenemedikleri için sarsıntıyla kendilerini dışarıya atıp haklı olarak bir müddet evlerine dönmüyor. Yapılan uyarı ve öneriler, tatbikat yapılmadığı için çabuk unutuluyor. Çok katlı kamu binasında deprem sarsıntısında panik yapıp en tehlikeli yerlere, asansörlere ve merdivenlere doğru koşanları gördüm.
Beton testinden geçemeyen, deprem yönetmeliğine uygun olmayan, ömrünü tamamlamış yapıların yıkılıp yeniden inşa edilmesi, en gerçekçi yol olarak görünüyor. Günümüzde zaman zaman yer sarsıntıları kendini hissettiriyor. Deprem şakaya gelmez, dikkatli olalım.