Pazaryeri Mahallesi 945 Sokak ve Akıncı Mahallesi 1299 Sokak’ta bulunan Osman Paşa ve Nebahat Tabak ailesine ait konaklar, sahipleri tarafından yetiştirme yurtlarına bağışlanmıştı. Bu konaklar, 1962 yılından itibaren ‘TC Belediyeler Birliği Merkez Yetiştirme Yurdu’ adıyla hizmet verdi. Günümüzde enkaz halinde olan Osman Paşa Konağı, hayır işlerine yaptığı yardımlardan dolayı kendisine paşalık unvanı verilen Osman Paşa’nın konutuydu. Konak üç katlıydı, çocukların arkadaşlarıyla birlikte oyun oynadığı ağaçlı bahçesinde biri büyük, biri küçük iki havuz vardı. Konağın siyah beyaz mermer döşeli giriş katında mutfak ve yemekhane; ikinci katında müdür yardımcısı, öğretmen ve mütalaa odaları, banyo; üçüncü katında revir, muhasebe, yatakhane ve çamaşır odası bulunuyordu. Kiler, müdür yardımcısının lojmanı ve tuvaletler bahçedeki binadaydı. Özellikle selamlığın kalem işleri dikkat çekiciydi. Görenler, yerdeki halının bir benzerinin tavana asıldığını zannederlerdi. Akşam yemeğinden sonra, öğrencilerin bir kısmı yatmak için, kapısında ‘Hacı Nebahat Tabak Yetiştirme Yurdu’ yazan, restore edilip Konak Belediyesi tarafından günümüzde semt merkezi olarak kullanılan diğer konağa giderlerdi. Konağın girişte sağdaki ilk odası (selamlık) mücellithaneydi; burada çocuklara ciltçilik öğretilirdi. Soldaki ilk oda, Belediyeler Birliği’nin ofisi olarak kullanılıyordu. Tuvalet, banyo ve müdür lojmanı, diğer konakta olduğu gibi bahçedeki ek binadaydı.
Tarihi evler korunmalı
Belli bir yaşa gelen, okulla arası iyi olmayan çocuklar, meslek öğrenmeye teşvik edilir, usta çırak ilişkisi içinde meslek sahibi yapılırdı. O yıllarda zanaat atölyeleri daha çok Kemeraltı, Çankaya, Basmane ve Mezarlıkbaşı civarındaydı. Çocuklar, öğretmenlerin denetiminde terzilik, marangozluk, demircilik, saraçlık, aşçılık ve dökümcülük gibi benzer meslekleri, ustalarının yanında öğrenirlerdi. İşyerlerine, vasıtaya gerek kalmadan giden çocuklar, öğle saatinde ustalarından izin alıp yurda yemek yemeye dönerlerdi. Çıraklık veya kalfalık yapan çocukların haftalıklarının bir kısmı, makbuz karşılığı alınıp bankada adlarına açılan hesaplara yatırılır; on sekiz yaşına gelen, yurttan ayrılan çocuklara paraları iade edilirdi.
Yurt müdürüne baba, eşine anne, öğretmenlere dayı diyen çocukların kahvaltı ve yemekleri okulun aşçısı tarafından özenle hazırlanırdı. Bayramlarda üst düzey yöneticilerin, hediyeleriyle yurdu ziyaret etmesi, çocukların tesellisi olurdu. Yazları 57. Topçu Tugayı’nın cemselerine binip Çeşme ve Alaçatı’ya iki aylığına tatile çıkarlardı.
Yurt arkadaşlığı, yöneticilerden gördükleri şefkat dışında çocukların İzmir konaklarında yaşaması, şüphesiz onların üzerinde olumlu etkiler bırakmıştır. Ayakkabıcı, terzi, tornacı, doktor, mühendis, bankacı, hukukçu ve albay olmuş, bugünün yetişkinleri, kurdukları ‘İzmir Yetiştirme Yurdu Kardeşlik Derneği’nde sıklıkla bir araya gelip hasret gideriyor. Yolunuz bakımsız, eski İzmir sokaklarına düşer, bahsettiğim konakların önünden geçip sokağa kulak verirseniz, hepsinin ayrı bir yaşam öyküsü olan öksüz çocukların sesini duyarsınız. Israrla, tarihi İzmir evleri korunsun diyorum.
Sayın Muzaffer Penbegül’e, verdiği bilgi ve belgeler için teşekkür ederim.