Hastalarım bilir, kliniğimize gelen hastaların başparmaklarında yüzük görmüşsem mutlaka uyarırım. Tüm parmaklarda yüzük olması çok tehlikelidir ama başparmakta yüzük olması, telafisi mümkün olmayacak yaralanmalara yolaçabilir. Bu gibi yüzüğe bağlı yaralanmalara "yüzük yaralanması" diyoruz. Burada problem, parmaktaki yüzüğün bir yerlere takılıp, parmağı kesmesi yada koparmasıdır. En hafif halinde yüzük bir yerlere takılır ve parmağı keserek yumuşak dokuya saplanır. Bu bahsettiğim aynen bizzat benim başıma gelmiş idi. Yıl 2004.. Yeni evlenmişim. Yüzük takmanın ne kadar tehlikeli olduğunu biliyorum. Hatta, fakültede asistanken aramızda evli olanlar hep alyanslarını kolye gibi boyunlarına takardı. Buna rağmen, yüzük yaralanmasının ne olduğunu bilmeme rağmen alyans takmak hoşuma gittiğinden alyansımı parmağıma takıyordum.. Hastanede muayene odasından hemen yan taraftaki pansuman odasına geçeceğim. Kalktım, kapıdan çıktım, kapıyı arkamdan kapatayım dedim. Ahhh! Parmağımdaki yüzük, kapının koluna takıldı ve yüzük parmağıma saplandı. İnanılmaz bir olay! Yüksekten düşme falan da yok, düz yolda yürürken alyansım kapının koluna takıldı ve yüzük yaralanması oldu.
Yüzük yaralanması genellikle
Hastalarımızın sık sık sordukları ölümcül bir soru var: "Bu ameliyatın garantisi var mı? Garanti veriyor musunuz?"
Bu soruyu soran hastalara tıpta garanti olamayacağını açıklamaya çalışıyorum, ısrar ederlerse başka bir cerrahla görüşmelerini tavsiye ediyorum; çünkü garanti isteyen hasta, gerçekçi bir hasta değildir; beklentileri de gerçek dışıdır. Ameliyat sonunda memnuniyetsiz olacağı "garantidir" (kelime esprisi yaptım!)..
---
Bazen, tıpta garanti olamayacağını söylediğim hasta, benim açığımı bulduğunu sanıp hemen ölümcül darbeyi indiriyor: "Ameliyat ücretini almanız garanti ama değil mi!"
Galiba "Dostum, kötü yakaladın beni.. Pes ediyorum.. Evet bu doktorların hepsi paragöz!" dememi bekliyor.. En iyisi burada şu "garanti" meselesini ayrıntıları ile anlatayım da ileride benden garanti isteyen hastalara direkt bu yazının linkini atayım, okusunlar. Her garanti isteyene ayrı ayrı anlatmaktan kurtulurum (para meselesine yazının sonunda değineceğim)..
---
Yine diğer yazılarımdaki gibi madde madde anlatayım, okuması kolay olsun..
---
Meme büyütme en popüler, memnuniyet oranı en yüksek estetik ameliyatlardan biridir. Üstelik teknik olarak basit bir ameliyattır. Karar verilmesi gereken bir kaç seçenek vardır. Bu kararlar isabetli verilirse sonuç yüz güldürücü olur. Karar verilecek konulardan bazıları şunlardır: İmplantın büyüklüğü ne olacak? İmplant nereden yerleştirilecek? İmplant hangi katmana konacak? vs.. Bu kararların çoğu hastanın anatomik yapısına ve cerrahın tercihine göre verilecektir. Biri hariç! İmplantın büyüklüğüne karar verirken söz hastanındır. Biz cerrahlar sadece bazı önerilerde bulunabiliriz. Burada implant büyüklüğünün doğru tespit edilmesi çok önemlidir. Hedeflediğimiz "başarılı sonuç" şudur: "Hasta, ameliyattan en az 6 ay sonra, ve daha sonrasında sonuçtan memnun olmalı". Bunun anlamı şudur; kısa vadede memnuniyeti amaçlamıyoruz. Önemli olan hastanın uzun dönemde memnun olmasıdır. Bu yüzden implant büyüklüğüne karar verirken hastayı dinlemek, istediği
Penis büyütme ameliyatı ile ilgili yanlış anlaşılan o kadar çok nokta var ki hangisini yazayım şaşırıyorum. Bence ilk yanıtlanması gereken soru "bu ameliyat kimlere yapılmalı?" dır.. Aslında genel olarak bu yanlış anlamalara kullanılan terimler yol açıyor. Mesela uzatma sırasında kestiğimiz meşhur "asıcı bağ" penisi aslında asmadığı gibi, penis büyütme ameliyatı da aslında "küçük penisleri büyütme ameliyatı" değildir!. Ameliyatın adı çok büyük yanlış anlamalara yol açıyor. Penis büyütme ameliyatında uzatma yaparken aslında yaptığımız şey, leğen kemiğinin önünde, penisin aşağıdan yukarı çıkan ve dışarıdan görünmeyen kısmını dışarı kaydırmaktır. Yani resmen "elimizdeki malzemeyi" kullanıyoruz. Dışarıdan bir parça eklenmiyor penise. Bu yüzden şunu kural olarak söyleyebiliriz: "Penisin kendi cesameti ne kadar büyükse, ameliyatta elde edilen uzama da o derece büyük olur". Yani, ameliyatta elde edilebilecek büyüme, penisin kendi büyüklüğü ile orantılıdır. Ne kadar küçük penis, o kadar
Neredeyse gittiğim her yerde yanlışlarla boğuşuyorum. Erkek genital estetiği yaptığımı bilen arkadaşlarım, tanıdıklar, meslektaşlarım, hatta diş hekimim, bana "şöyle oluyormuş, böyle oluyormuş.." diyerek kulaktan kulağa yayılmış bir sürü yanlış bilgiyi soruyorlar. Hatta katıldığım bazı kongrelerde uzman hekimlerin bile bu konularda ne kadar yanlış bilgilere sahip olduklarını görüp şaşırıyorum; sürekli sunumlar arasında söz alıp düzeltmelerde bulunuyorum. Anlata anlata dilimde tüy bitti, ama bir de burada yazayım. Penis büyütme ameliyatı ile ilgili yanlış bilinenler.. Buyurun..
- "Kalınlaştırmada enjekte edilen yağın %60'ı eriyormuş." YANLIŞ! Doğrusu şu: yağın ne kadarının eriyeceği ancak tahmin edilebilir. Erime miktarı kişiden kişiye ve bazı faktörlere göre değişir. Hem de öyle bir değişir ki, %60 gibi ortalama bir oran veremezsiniz. Kimisinde 6 ay sonunda %80 erime olur, bir kez daha yağ enjeksiyonu yapmak gerekir. Kimisinde de ameliyattan sonra 6-7 sene geçmiştir, gram erime yoktur. Bence %60 erir, %40 kalır gibi oran veren meslektaşlarımın bu konuda tecrübeleri yok. Size bu kadar farklı
Bu konu çoook yanlış anlaşılan, çok katmanlı bir konu. Nereden bakarsanız, baktığınız yere göre farklı görünüyor. Bu yüzden bu konunun farklı bakış açıları ile değerlendirilmesi lazım. Madem bu konu ile yoğun şekilde uğraşıyorum, ben de fikirlerimi madde madde yazayım dedim. Konuyu soru cevap şeklinde ele alacağım..
Penis boyunun normali nedir?
Genel olarak siyahi ve latin ırkın erkeklerinde penis boyunun en fazla olduğu, dünyanın çeşitli ülkelerinde penis boyu ortalamalarının değişiklik göstererek, Uzak Doğulu sarı ırkta en küçük olduğu söylenir. Örnek olması için bazı bilimsel çalışmalarda bulunan ortalama (ereksiyonda) penis boylarını sıralayayım:
Kongo: 18.5 santim
Fransa: 16 santim
Mısır: 15.7 santim
İsveç: 14.7 santim
Şili: 14.4 santim
Penis büyütme ameliyatı 2 kısımdan oluşuyor; penis kalınlaştırma ve penis uzatma.. Penis kalınlaştırma tek başına yapılabilirken uzatma ameliyatı tek başına yapılmaz. Teknik olarak ameliyat eksik kalır, görüntü kötü olur. Yani yağ enjeksiyonu mutlaka yapılmalıdır. Bu iki kısımdan (uzatma ve kalınlaştırma) kalınlaştırma asıl karmaşık olan kısımdır. Biz yaklaşık 15 sene içinde kalınlaştırma, yani yağ enjeksiyonu üzerinde bir çok modifikasyon yaptık, çok değişik tecrübeler edindik. İleride yağ enjeksiyonunun sonuçlarını daha da iyiye taşıyacak revizyonlar ve yeni tekniklerin geliştirileceğini sanıyorum. Penis büyütmenin "uzatma" kısmı ise ne kadar basit olsa da ülkemizde nedense hiç anlaşılmıyor. Hastalar uzatmadan (asıcı bağın kesilmesi) gereksiz yere korkuyor. Bazı cerrahlar da korkuyor ve yapmıyor; bu yüzden bir çok hastaya uzatma yapılması gerekirken, yapılmayıp sadece yağ enjeksiyonu yapıldığından gömülü penisler üretiliyor. Bazı cerrahlar ise hastaların bu korkusunu suistimal ediyor ve asıcı bağın kesilmesini istemeyen hastalara saçma sapan cerrahi işlemler yapıyorlar ("Biz asıcı bağı kesmeden uzatma yapıyoruz" yalanı). Bu hastaları gördükçe hayretler içinde kalıyorum. Uzatma
Bu yazıyı okumadan önce lütfen yazının ilk kısmını okuyunuz..
Uzatma meselesinin bu kadar kargaşaya yolaçmasının bir kaç sebebi var..
- Bazı cerrahların bu konuda bilgisiz olmasına rağmen "bu konuda bilgim yok" diyeceklerine mantık yürütüp yalan yanlış bilgi vermeler...
- Hastaların asıcı bağın kesilmesinden gereksiz şekilde korkması (bir "bağın" kesilmesi sanki hastanın kolu bacağı kesilecekmiş gibi korkutuyor hastaları..)..
- Asıcı bağın kesilmesinin his kaybı, ereksiyonda dikliğin kaybı, kısır kalma gibi şeylere yolaçabileceği korkusu.. Bu gibi komplikasyonlar asıcı bağın kesilmesi ile mümkün değildir. Biraz anatomi bilen bir cerrah bu ameliyatın böyle komplikasyonlara yol açmayacağını bilir. Anatomi bilmiyorsa zaten ameliyat yapmasın..
- Bazı cerrah arkadaşların (maalesef) hastaların bu korkularını suistimal etmeleri. Hasta asıcı bağın kesilmesinden korkuyorum dediği an, "gel, biz asıcı bağı kesmeden yapıyoruz" diyerek hastayı "kandırmaları"... "Kandırmaları" derken en hafif tabiriyle söylüyorum.. Şu bir gerçek: asıcı bağ kesilmeden uzatma yapılamaz. Aşağıda ayrıntısıyla anlatıyorum.
Şu yazdıklarımı bir yere not edin. Bunlar dışında söylenenlere inanmayın, yanlıştır çünkü (en hafif