1) Genetik nedenler: Erkeklerde ve kadınlarda saç kaybında bir numaralı nedeni genetik yapı! Erkeklerde, saç dökülmesinden sorumlu tutulduğu için kötü testesteron diye bilinen DHT (di hidro testesteron ) hormonu etkisiyle saçlar dökülmekte. Kadınlarda erkeklik hormonları yanı sıra aromataz enzimi de saç dökülmesinden sorumlu.
2)Telogen Effluvium: Kadınlarda saç dökülmesinin en sık 2. sebebi. Bu klinik durumda, normalde tüm kafa derisindeki saçların %10’u dökülme fazındayken, çok daha fazla oranda saç folikülü (%30-50 kadar saç ) dökülme fazına girer ve hızla dökülmeye başlar. Günlük saç kayıp miktarı 200-700 tel arası olabilir .
3)Stres: Günlük yaşam, geçirilen hastalıklar, yoğun iş ve yaşam temposu akut veya kronik saç kaybına neden olabilir. Kadınları genellikle 30-60 yaşları arasında sıkıntıya sokabilen bu durum. Kronik telojen effluviumda (saç kaybı) saç dökülmesi en az 6 ay devam edebilir.
4) Kadın hormonlarında doğum sonrasında değişim ve loğusalık: Hamilelikte saçların yaklaşık %95 kadarı anajen (büyüme, gelişme ) fazına geçer ve saçlar gürleşir, sayısı artar. Doğumdan 3 ay sonrasında kadınların yaklaşık 1/3 ya da yarısı kadarında telojen effluviuma bağlı saçlarda
Yüzünüzde, cildinizde çıkan minik bir lekeye ya da sivilceye çok mu taktınız? Yada hiç kimsenin gör(e)mediği yüzünüzdeki minik bir çukur gece uykularınızı mı kaçırıyor? Saçlarınızın son zamanlarda dipleri görünmeye başladı, tutam tutam dökülüyor ama bunu kimse fark etmiyor mu? Burun şeklinizi hiç beğenmiyor bu yüzden dışarı bile çıkmak istemiyor musunuz? Bu gibi sorular sizin de kafanızda varsa ve evet diyorsanız sizde vücut algı bozukluğu olabilir.
Yapılan bir araştırmaya göre yüz bölgesinde plastik cerrahi operasyonu geçiren her 10 hastadan birisinde, burun, deri, saç, göz veya ciltteki basit bir fiziksel kusurunu abartarak daha farklı ve ciddi algılamasına neden olan bir akıl sağlığı problemi var; fakat plastik cerrahi doktorları bunun pek de farkında değil. Araştırmalar plastik cerrahların, bu rahatsızlığı olan vakalardan ancak %5 ini teşhis edebildiğini ortaya koydu. Bu rahatsızlığın adı, “beden algı bozukluğu” ya da “vücut dismorfik sendromu” (body dysmorphic syndrome) … Bu sendroma sahip en önemli kişiler arasında, geçtiğimiz yıllarda hayatını kaybeden, yılalr içinde geçirdiği pek çok estetik cerrahi operasyonuyla bambaşka bir yüz ve cilde sahip olan, Michael Jackson
Günümüzde saç ekimi ve saç restorasyon cerrahisi denildiğinde akla ilk gelen artık ülkemizde de çok kullanılan teknik FUE tekniği. Yani ağrısız, izsiz, bıçaksız teknik dediğimiz, saç köklerinin mikromotor ve “punch” larla tek tek alındığı yöntem. Bu operasyondaki en önemli dezavantaj, operasyona başlarken greftleri tek tek alabilmek için saçların 1 numara tıraşlanarak kısaltılması. Bu tıraşlama şart çünkü saçın çıkış açısını belirlemek ve 1 milimden daha küçük deliğe sahip “punch” dediğimiz keskin borucuklarla saçın alınabilmesi ancak bu şekilde mümkün. Fakat bu durum günlük yaşamdan uzun süre uzaklaşamayan, yoğun iş hayatına sahip kişilerde önemli bir sıkıntı oluşturmakta. Çünkü saçların ense ve ekilecek olan alanda kısaltılması, hastanın en az 15 gün kadar günlük yaşamdan uzaklaşması demek. Bu süre içinde saçlar uzuyor, kabuklar temizleniyor ve hasta ancak işine dönebiliyor.
Bu sorunun üstesinden gelebilmek için kullanılabilecek yeni bir teknik var: Tıraşsız FUE tekniği. Bu teknikle hastanın saçları tamamen tıraşlanmadan kısıtlı miktarlarda saç kökü çıkarılabiliyor ve hasta hemen günlük yaşama dönebiliyor.
Peki ama tıraşsız FUE tekniğinde saçlar nasıl çıkarılıyor?
Kış mevsimi geldiğinde cildimize nasıl bakım yaptırıyorsak saçlarımıza da aynı özeni göstermemiz gerekiyor. Mevsimsel değişimlerden etkilenen saçlara kışın olumsuz hava şartlarından korumak için yapmamız gereken bakımları ertelememekte fayda vardır. Kış mevsimi boyunca kullanacağımız nemlendirici saç kremleri ve besleyici serumlar ile saçlarımızın matlaşmasını ve kırılmasını önleyebiliriz. Soğuk havanın etkisinden korunmak için dışarı çıkarken saçlara takılan bere, bone ve eşarp gibi aksesuarları mümkün mertebe ihmal etmemek gerekir. Saçlarınızı sıkmadan toplayarak rüzgârın ve soğuğun etkisinden muhafaza edebilir ve kırılmalarını önleyebilirsiniz.
Saçlarınızı korumak sağlıklı saçlara sahip olmak için saçlarınızı sabunla yıkamayın; içinde SLS , paraben ve silikon bulunmayan, Saçın içten ve dıştan beslenmesi gerek. ile saçların büyümesini uyaran, saçlara anti aging etkisi yapan yeni nesil şampuanları tercih edin. Saçlarınızı sık yıkamaktan kaçının, saçlarınızı yıkarken ve yıkadıktan sonra saç uç kısımlarında (saçın dibine değdirmeden) saç conditioner (yumuşatıcı kremler) ve nemlendirici bakım kremi kullanmayı ihmal etmeyin. Saçlarınızı kurulamak için saç kurutma makinesi
Yüzüstü ya da yan yatıldığında yüzümüze yerçekimi nedeniyle uygulanan kopma, gerim ve sıkıştırmakuvvetleri yüzde çarpılma ve şekil değişikliğine neden olabiliyor. Bu etkinin zaman içinde kalıcı uyuma çizgileri ve kırışıklıkların ortaya çıkmasında önemli etkenlerden biri olduğu ortaya çıkarıldı ve Amerikan Estetik Cerrahi Dergisinde yayımlandı.
Uyuma sırasında oluşan çizgiler, uyuma yüzeyi sıkıştırıldığında oluşan bozulmalarla ortaya çıkmakta. Yaşlandığımızda derideki elastikiyetin kaybolması, derinin incelmesi, ciltteki su miktarının azalmasına bağlı olarak da bu izler daha belirginleşiyor ve kalıcı hale geliyor.Uykuda oluşan bu tür çizgilenmeler değişik pozisyonlarda uyuma sırasında geçirilen zamana da bağlı.İlk uymaya başladığımızda kendimize bilinçli bir pozisyon seçiyoruz ama gece boyunca bilinçsizce pozisyonumuz devamlı değişebiliyor.Bu değişim sayısı bir gecede ortalama 27 iken yaşlanmayla bu sayı 16’ya kadar azalıyor.Yani yaşam boyu her gece ortalama 20 kez pozisyon değiştiriyoruz. Bazı uyuma şekil ve pozisyonları tam da yüzümüzdeki mimik çizgilerimiz üzerindeki kopma, gerim ve sıkıştırma kuvvetlerini artırarak onları derinleştiriyor. Bazı uyku pozisyonları ise bu
Plastik cerrahiyi tercih eden insanların kafasında oluşan bazı mitler, yanlış görüşler, inançlar var. Bunlar bazen kişiyi operasyondan caydırabiliyor ve hayatının dönüm noktasını, kendisine çok iyi gelecek bir operasyondan ömür boyu kaçmasına neden oluyor. Bu yazımızda bu tür yanlış inançları ele almak istedik.
Plastik cerrahi sadece kadınlar içindir.
Yanlış... 1990 lı yıllardan günümüze uzanan çizgide erkelerin plastik cerrahiye olan ilgilerini giderek arttığını görüyoruz.Bu oran neredeyse 3 katı gibi. Mesela Amerika’da bu oran %273!
Özellikle ülkemizde çok yaygınlaşan ve yurtdışından da büyük talep gören saç ekimi operasyonları erkeklerde açık ara en fazla uygulanan operasyonlar. Ağrısız acısız ve çok kolay bir operasyon dönemi ihtiva eden, komplikasyonu yok denecek kadar az olan bu operasyonları liposakşın ve burun operasyonları takip ediyor.
Plastik cerrahi pahalı bir cerrahidir.
Yanlış…Sağlıklı ve belirli bir gelir grubunda olan kişiler için plastik cerrahi artık bir lüks olarak algılanmıyor. Aslında plastik cerrahi operasyonlara vereceğiniz ücret, yıllarca azar azar ama devamlı harcayarak elde edebileceğiniz cerrahi olmayan işlemlerin toplamına göre çok daha az;
Günümüzde saç kaybının medikal tedavisinde kullanılan ilaçlar, ya incelmekte olan saçı uyararak yeniden kalınlaşmasını böylece kütlesinin artımını sağlamakta ya da saç dökülmesini/kaybını yavaşlatmakta. Yani günümüzde hiçbir tedavi yeniden saç oluşumunu sağlamıyor, dökülen yerden tekrar saç çıkarmıyor. Saç ekimi operasyonlarında yapılan, saç köklerinin kafa derisinde yoğun olduğu belirli bir alandan alınıp eksik olduğu bir tarafa nakletmek… Yani mevcut olan saç kılı sayısı ya da kök miktarı artırılmıyor, mevcut stok sadece yer değiştiriyor. Peki saç kaybı yaşayan herkesin rüyası gerçek olsa, saçı dökülen kişinin kendi hücreleri kullanılarak yepyeni saç kökleri üretilebilseydi?
Saç kaybı tedavisinde çığır açacak bu yöntem üzerinde tıp dünyası hararetle çalışıyor. Böylece çok genç yaşta saçlarını kaybeden kişilere ve genetik saç kaybı yaşayan kadınlara da yardım etmek mümkün olabilecek. Dermal papilla hücreleri saç kökünde bulunan ve saç üretimini, saç büyüme döngüsünü düzenleyen çok özel cilt hücreleri. Bu hücrelerin, anne karnındaki embriyonik gelişme aşamasında kas ve kemik yapısını oluşturan tabakadan köken aldıkları bilinmekte. Fakat kafa derisi kıl yapısında bu