Balıkesir maçı da gösterdi ki Galatasaray’da oyuncular arasında ciddi uçurum var. Yani orantısız bir kadro. Ve ne yazık ki bu orantısızlık ücret politikası ile ilgili falan değil. Tamamen performansa dayalı. Ya iyi ya da kötü. Ortası yok gibi. Ancak bir dahaki kupa maçında (11-13 Aralık) sıranın kendilerine geleceğinin farkında olacaklar ki bu durum onları da ümitsizliğe itiyor. Ya da kaliteleri bu kadar! Rüya takımın arka bahçesinde iştahsız, umutsuz, giydiği formanın farkında olmayan oyuncuların olması düşündürücü. Bir de futbolu unutanlar var. Bir futbolcuya sadece idmana çıksın diye yılda 1 milyon euro veriyorsanız, gün gelir bu bolluk biter, eski hesaplar açılır.
Galatasaray beklendiği gibi Balıkesir karşısında B takımı ile tur atladı. Ama dün için skordan başka sarı-kırmızılıları umutlandıracak bir detay yok. Üstelik oyunun kırılma anında konuk takımın başbaşa iken kaçırdığı net fırsat var. 11’e dönersek: Ufuk golde hatalı, Sabri eski Sabri değil, Gökhan heyecanını yitirmiş, Hakan Balta da umudunu... Alınması uğruna gençler feda edilen Çağlar ise standartının da altında. Emre kafasındaki soru işaretleri ile çabalıyor, Aydın kötünün iyisi, Ceyhun iyi niyetli ama
Türk Hava Yolları ile yolculuk edenler bilirler. Ucak kalkışa hazırlanırken THY'nin sponsoru olduğu Manchester Unitedlı futbolcular ekranda belirir,
reklam ve uçuş talimatları gösterimi başlar. ManU takımı oyuncuları yolculara, emniyet kemerleri nasıl bağlanır, bagajlar nereye konulur gibi detayları global sempatiye uygun şekilde anlatırlar. Az sonra size aktaracağım hikaye de yine böyle bir gösterimin sarı-kırmızılı takım uçaktayken gerçekleşmesiyle yaşanır...
Olay Antalya-İstanbul hattında olur. Karşılaşma için Başkan Ünal Aysal ile beraber kente giden Başkan Yardımcısı Adnan Öztürk ilk talihsizliği trafikte yaşarlar. İlk yarıya yetişilemeyeceği anlaşılınca sarı-kırmızılı kulübün liderleri araçtan inerek tarlaların arasında yürümeye başlar. Bu sırada ise Abdurrahim Albayrak trafiği açabilmek için nöbetçi amirle yoğun mesai harcamaktadır. Aysal sürakli saatine bakar ve "Maçı kaçırıyoruz" diye söylenir. Ancak ikinci yarıya yetişilmiş ve maç da berabere bitince keyifler kaçmıştır. Adnan Öztürk özel uçakla İstanbul'a gitmek yerine takımla gitmeyi tercih eder. Bilet işlemleri çabuk şekilde yapılır ve artık uçağa binilir. Hiyerarşiye dikkat edildiğinden Öztürk'e ilk sıradan
Eski başkan Faruk Süren’in Galatasaray ile ilgili hafızalarda yer etmiş bir tarifi vardır: “Galatasaray Bizans’tır...”
Adnan Polat’la ilgili yaşanan son tartışma bu tarifi yeniden bize anımsattı. Bir eski başkan televizyon programında Disiplin Kurulu Başkanı Celal Açar için “Ofisimden kovdum” diyor, o da onur kırıcı bulduğu bu söylemden dolayı harekete geçiyor.
İşin içine taraftar giriyor, yönetime sert bir şekilde gözdağı veriliyor. Sonra da Polat eski hesapları açıyor, liseli-lisesiz hatta liseci tartışması yeniden alevleniyor.
Polat’ın dikkat çektiği kurullardaki Galatasaray Liseli ağırlığı tezi doğru. Ne var ki bu oran 39-3 değil. Sadece yönetim kurulunda lise dışından 7 kişi bulunuyor.
Konuyu biraz eşelediğimizde Bizans entikalarını aratmayacak bir senaryo çıkıyor.
Olayın iki kahramanı iki eski başkan: Faruk Süren ve Adnan Polat. Süren’in kulüpte kendisine yakın isimlerle beraber yeniden güçlenmesinin Polat’ı bir hayli huzursuz ettiği bir gerçek. Ayrıca Polat mevcut yönetim içindeki gerginlikten de haberdar. Bu yüzden kılıçları çekti.
Hedefinde ise ne Ünal Aysal ne de yönetim kurulu var aslında. Polat, Süren’in kulüpte yeniden ağırlık kazanmasını istemiyor.
Ligdeki liderlik ve şike süreci nedeniyle kafası rahat olması gereken Galatasaray'da, kazan neden kaynıyor? Son günlerde camia içinde bu soru yüksek sesle sorulmaya başlandı, hatta işin içine taraftar bile girdi!
Ancak bu sorunun yanıtını bulmak için küçük detaylardan sıyrılıp, büyük resme odaklanmak gerekiyor. Ünal Aysal listesini yaparken, yine bu sütunlarda 'dev koalisyon' yazısı kaleme alınmış, yönetim içinde çeşitli görüş ayrılıklarının olabileceği mesajı verilmişti. Bu heterojen yapı, futbol takımı, özellikle de Fatih Terim üzerinde etkili oluyor. Terim de her basın toplantısında doğal olarak, sağa sola mesaj gönderiyor. Şu anki tartışma, Başkan Aysal'ın danışmanlarından Bülent Tulun üzerinden yapılıyor. Oysa Tulun'un sezon başlamadan futbolla ilişkisi kesildi, Florya'ya girmesi yasaklandı. Konuyu biraz eşelediğinizde karşınıza çarpıcı sonuçlar çıkıyor. Ünal Aysal, bütün haberleri takip ediyor, yorumları okuyor, yeri geldiğinde de eleştiri getiriyor. Özetle kurulmak istenen baskı, Aysal'ın üzerinde ters etki yapıyor. Yani Tulun üzerinden aslında kendisinin eleştirildiğinin farkında.
Ne ilginç ki, bugün Fatih Terim'in yanında olup, ara sıra yemek yediği dostları, seçim
Şu bir gerçek ki, Galatasaray’ın maç kazanması hele de böyle bir derbiyi kayıpsız geçmesi için takım halinde iyi mücadele etmesi gerekiyor. Kötü oynarken kazanma kabiliyeti, elinizde sonucu her an değiştirebecek yıldızların olmasıyla doğru orantılıdır.
11 kişinin iyi oynama zorunluluğu ne kadar mümkün bilinmez ama Simao-Quaresma karşısında Eboue-Hakan Balta defansif açıdan kilit oyuncular. 20 yaşındak Semih Kaya da yine performansıyla maçın kader oyuncuları arasına adını yazdırabilir.
Yüksek tempolu futbolun taşıdığı riskler, oyunun git-gele dönüşmesinin atağa çabuk çıkan Kartal’ın işine gelmesi, 90 dakikanın Galatasaray açısından dikkat edilmesi gereken noktaları. Kenar hücumcuların (Kazım-Riera) verimsizliği sarı-kırmızılıların temel sorunuydu geride kalan süreçte. Ama bugün bu lüks bulunmuyor. Sabırlı oynayıp, Kartal’ın hücum hattının oyundan düşmesini bekleyene kadar kalesinde gol görmezse Galatasaray, 3 puana hiç de uzak değil...