Cadde’deki Hayalet’in demirbaş konularından biri sokak hayvanları başta olmak üzere bu dünyada bizim kadar yaşama hakkı olan hayvan dostlarımızdır biliyorsunuz... Hatta bazı insanlıktan çıkmış mahlukları gördükçe, hayvanların insanlardan da çok yaşam hakkı olduğunu düşünmeden edemiyorum! Hâlâ etkisinden çıkamadığım acı bir olay anlatacağım. 10 gün kadar önce kankam Caner’in kullandığı arabada giderken, Etiler girişinde Caner’in bağırmasıyla kafamı kaldırdım ve yolun ortasında can çekişen küçük bir kedi gördüm. Kendimi arabadan atıp, kediyi kucakladığım gibi geri dönüşüm saniyeler içinde oldu.
Ben o anın şokuyla fark etmedim, meğer kediciğe çarpan aracın sürücüsü bir an önce kaçmaya çalışıyormuş. Bazen hayvanlar yo-lun ortasına aniden atlayabiliyor ve kazalar oluyor. Gerçi herkes bunun bilinciyle araç sürse eminim daha az kaza yaşanır. Hadi istemeden çarptın, o hayvanı ölüme terk edip gidiyorsan, işte o zaman sen insan değilsin! Aynı anlarda bir yaya da yerdeki kediye baktı ve yürüdü gitti! İşte bunlarla aynı havayı solumak, aynı insan ırkından sayılmak kabus gibi! Veterinerium’da gerekli tüm müdahale- lerin hızla yapılmasına rağmen o minik canı kurtaramadık. Soğuk hava yüzünden
“İlişkim varken yeni bir ilişkiye başlandı” diyen eski sevgili ve ona karşı ağız birliği yaparak durumu inkar eden yeni çift konuşuluyor son günlerde… Kim doğru söylüyor, kim yalan henüz bilmiyoruz ama bu olay bana yıllar önce başımdan geçen bir hikayeyi hatırlattı. İki yıllık erkek arkadaşımın gittiği spor salonuna o dönemde pek ünlü olan, sonrasında yıldızı parladığı gibi sönen, şimdilerde havasının yerinde yeller esen bir oyuncu da gitmeye başlamıştı. Erkek arkadaşımın konuşmalarından kadının (Aslında yerimde başkası olsa adını da verir ama benim bünyeye ters bu tip şeyler!) kendisini tavlamak için çırpındığını anlasam da açıkçası zerre önemsememiştim. Birincisi, bizimkinin böyle bir şey yapacağına ihtimal vermemiştim; ikincisi tut ki yaptı, Demet Akalın’ın ‘Pırlanta’ şarkısında dediği gibi kaldırım taşına şirazesi kayana gülüp geçeceksin!
Çocukla aramızın limoni olduğu günlerde, bütün gazetelerde ikisinin sarmaş dolaş fotoğraflarını görmek sağlam bir şok olmuştu tabii ama inanır mısınız hiç tepki göstermemiştim. Ben şu an inanamıyorum mesela neden sessizce uzaklaştığıma! İnsan bir sayar söver, rahatlar değil mi?! Fotoğrafları gördüğüm anda duygularımın bıçak gibi
Lerzan Mutlu’nun yeni albümü ‘Aşk Acısı’nı kutlamak için dostlarını ağırladığı neşeli gecede; onunla tanıştığım günü düşündüm. 7-8 sene önce hazırlayıp sunduğu televizyon programına konuk olduğumda, daha kuliste tanıştığımız ilk saniyede çok sevmiştim onu, o kadar içten ve sevimliydi ki... Yayın süresince harika vakit geçirdiğim ve ağırlandığım için saatlerin nasıl geçtiğini anlamamış, onun kıvrak zekasına ve program hakimiyetine bayılmıştım. Birlikte hem çok eğlenen hem de birbirine güvenen iki arkadaş olmak, bizim için kaçınılmazdı! Hani sanat dünyasında dost olmaz diye bas bas bağırıyorlar ya bazıları, bal gibi de olur, hem de en kralından! Hayatımda tanıdığım en dobra, delikanlı, içi dışı bir kadınlardandır Lerzan...
Televizyon programcılığındaki başarısı çok öne çıktığından, müziği biraz geri plana atmıştı uzun zamandır. Ama bugüne kadar İbrahim Tatlıses, Nalan, Yıldız Tilbe ve Müslüm Gürses’ten dinlediğimiz duygusal aşk şarkılarını yeniden yorumladığı albümüyle, fırtına gibi döndü müziğe. İTÜ Türk Musukisi Devlet Koservatuvarı mezunu olan sanatçıda bir ses var ki dostlar, zaten albümü dinlerken büyüleniyorsunuz da, bir de canlı dinleyince, cidden takkeniz uçuyor! O çıtı
Yemek yapma konusu hayatım boyunca pek ilgimi çekmedi ama son dönemde mutfaktan çıkmaz oldum, yine ortam yok şükür! Fit menülerin de lezzetli olabileceğini kendime kanıtlamak için birçok tarif deniyorum. Bu süre zarfında da çok merak ettiğim Mutfak Sanatları Akademisi’nin birbirinden değişik workshop’larına bakıp, gitmek istediklerimi not alıp, bir türlü gidemiyordum! Ne zaman ki benim de kendisi gibi spora ve sağlıklı beslenmeye düşkünlüğümü bilen, yazarlık ve sunuculuğun yanında, yoga ve wellness koçu, aynı zamanda atlet olan Ece Vahapoğlu; “Hadi yeni yıla yenilenerek başlayalım” diyerek beni MSA’nın ‘Yenilen, Başla’ programına davet etti, şeytanın bacağını kırdım!
Başarılı bir aşçı olan kardeşim Kuki hep; “Yemek yaparken insan bütün dertleri unutur, hiçbir şey düşünmez, mutfak terapi gibidir” der. Hakikaten öyleymiş. MSA’da geçen dört saat nasıl keyifliydi anlatamam. Menümüzde yeşil refresh smoothie, antioksidan çorba, fayda bowl, karnabahar köri ve muzlu chia puding vardı. Kendi yaptığın şeyleri yiyip içmenin tadı bir başka, eğitmenimiz Efe Metin Çakıroğlu’nun sonsuz sabırla verdiği tariflerle, her yaptığımız yiyecek, içecek çok lezzetli oldu.
Ece’yle kendi hamaratlığımıza
2018 bitti bitecek, yeni yıl geldi gelecek derken, tam bir gün sonra yeni kararlarımızı, umutlarımızı, heyecanlarımızı, hayallerimizi kucaklayacağız! 2019’a karşı aşırı bir hevesim var! Bu yılın harika sürprizlerle geleceğini hissediyorum, umarım hepimiz için öyle olur.
Bir an önce yakamdan düşmesini istediğim bir seneydi bu, ne yalan söyleyeyim! Tabii ki mutluluklar, güzellikler yaşadım ama hayatımın en büyük şoklarından birini de yaşadım. Yakın çevremdeki birkaç kişinin ömür boyu içlerinde besledikleri kin, kıskançlık ve nefretin patlayan bir yanardağ gibi püskürüp, üstümüze saçılmasına şahit oldum, hâlâ da olmaktayım! Şunu belirtmeliyim ki böyle insanlara kızmaktan ziyade, cidden acıyorum; başkalarına düşmanlık etmek için debelenirken hızla akıp giden kendi hayatlarını ıskalıyorlar, yazık, öyle zavallı ve ilahi adaletten bihaberler ki!
Öğrendim ki…
Bu yıl öğrendim ki; hayatın boyunca güvendiğin, tüm kalbinle sevdiğin, hep bir arada kalacağına inandığın insanlar, menfaatlerine bağlı olarak bir anda korkunç birer varlığa dönüşebilir ve verdiğin sevginin üzerinde hunharca tepinebilirmiş. Öğrendim ki; bu tip insanların yokluğu, varlığından çok daha güzel ve keyifliymiş!
Bu yılı iyisiyle, kötüsüyle, hüznüyle ve neşesiyle geride bırakmamıza sadece beş gün kalmışken; 2018’i düşünüyorum... Geride bıraktığımız zamanları değerlendirmek için de son günler bunlar çünkü yeni seneyle birlikte sadece ileriye bakmak, geçmişi geçmişte bırakmak niyetindeyim. 2018’den aklımda en çok yer edenleri sizinle paylaşacağım, siz de kendi listenizi yapmayı unutmayın!
En unutulmaz tatillerim...
Geçen ilkbaharda çok sevdiğim Gül Erçetingöz’ün organizasyonuyla eğlenceli bir ekip olarak gittiğimiz Çeşme Alaçatı tatili... Öyle keyifliydi ki! Kaldığımız Viento Hotel, her şeyiyle çok özel, huzur veriyor insana; belde ise yaz sezonu kalabalığı olmayınca bir harika!
Sevgili Bekir Saçar’ın önderliğinde bir grup gazeteci Londra’ya gidişimiz... Dünyada en sevdiğim şehir ve güzel enerjili arkadaşlarla tadı bir başka çıkıyor. Bu yolculuklar sayesinde yeni ve çok değerli dostlar edinmek en özeliydi.
New Jersey’de yaşayan kardeşim Kuki ve eniştem Emre’nin yanında geçen iki hafta... Şu hayatta birlikte en çok eğlendiğim kişidir kardeşim, eniştemle ise karakter olarak ‘kopyala-yapıştır’ gibiyiz! Haliyle 2018’in en güzel günleri Amerika’da, onlarla geçti.
Muğla’nın Çökertme
Yaklaşan 2019’un her birimize umut ve heyecan verdiği şu günlerde; yeni yıl planları yapmaya, hedefler belirlemeye ve kendinizi gaza getirecek listeler hazırlamaya başladınız mı dostlar?
Ben bayılırım böyle listeler yapmaya, enerjimi çok yükseltir. Ama her şeyden önemlisi sağlık, mutluluk ve huzur tabii ki…
Uzman Psikolog Selin Karabulut’un yeni yılı mutlu ve huzurlu geçirmemiz için verdiği püf noktaları çok hoşuma gitti. Haliyle sizinle de paylaşmak istedim…
. Şikayet etmekten, söylenmekten vazgeçin ve sorunlarınızın çözümünü ertelemeyin.
. Sağlıklı yaşam için rasyonel adımlar atın, sağlıklı beslenin ve egzersiz yapın.
. Kötü alışkanlıkları geride bıraktığınız bir yıl olsun. Örneğin; zihin ve cebinizi ele geçiren sigara esaretinden kurtulun.
. Hayata bir kez geliyorsunuz, kendinize ve yapmaktan keyif aldığınız şeylere daha çok vakit ayırın. Sizi yoran, zamanınızı çalan şeylere ise vakit harcamayın.
Mezunu olduğum 1886 kuruluşlu Saint Michel Fransız Lisesi’ne sonsuz aşkla bağlıyımdır. Çocukluğumun ve gençliğimin unutulmaz geçmesinin sebebidir okulum... O kadar özlüyorum ki, rüyalarımda kendimi oradaki günlerimde görüyorum. Ancak en köklü okullardan olmasına rağmen ses getiren bir mezunlar organizasyonu ne gördüm, ne duydum maalesef. Haliyle geçtiğimiz cumartesi akşamı gittiğim Alman Lisesi’nin ‘150’nci Yıl Balosu’nu fazlasıyla kıskandım, yalan yok! Büyük Kulüp’te iş, sanat ve eğitim dünyasından 600 davetlinin katılımıyla gerçekleşen gece, sahne şovlarından konserlere, lezzetli yemeklerden şık ortamına kadar tam anlamıyla muhteşemdi.
Dünyaca ünlü sanatçımız Serhat Hacıpaşalıoğlu’nun imza attığı hangi organizasyona gittiysem hayranlıktan ağzım beş karış açık kalmıştır, yine öyle oldu. Alman Liseliler Derneği Yönetim Kurulu Başkanı Serhat Bey, kusursuz baloyu hazırlamakla kalmadı, Paris’ten gelen dans ekibi eşliğinde, dünya listelerinde zirveye çıkan şarkılarıyla büyük bir şov yaptı. Alman Lisesi mezunlarından Melih Kibar, bu özel gecede sahneye çıkan efsane sanatçı Erol Evgin’in şarkılarıyla anıldı. Evgin ve Hacıpaşalıoğlu’nu canlı canlı izlemenin nasıl büyük bir keyif olduğunu