Muhittin Akbel

Muhittin Akbel

muhittin.akbel@dogangazetecilik.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Zorunlu eğitim, 1997’de 8 yıla çıktığında da sıkıntılar yaşanmıştı ama doğru bir hamle yapılmıştı.
Fakat ilkokul sürecini 4 yıla indiren, 66 aylık çocukları okul sıralarına oturtan 4+4+4 sistemi, sanırım uzun yıllar konuşulacak.
Her sabah, mini mini çocuklarını okula götüren ailelerle birlikte aynı kaldırımlarda yürüyorum.
Çocuklar, okula değil de sanki parka gidiyorlar.
Hepsinin elinde mutlaka bir oyuncak!
Çoğu da mızmızlanıyor.
Anneler babalar, okula girişte huysuzluk etmesin diye miniklerin kaprislerine göğüs geriyor.
Apartman sakinleri, “Ben okula gitmeyeceğim” çığlıklarıyla uyanıyor.

İlköğretim süresi 4 yıl olan sadece 26 ülke var koskoca dünyada...
Türkiye 27. ülke oldu.
204 ülkeden 173’ünde okula 6 ve üzeri yaşta başlanıyor.
Okul öncesi eğitimi dünya standartlarının üzerinde veren Danimarka ve İsveç, çocukları ilköğretime 72 aylıkken başlatırken...
Biz sanki daha ilerideymişiz gibi 66 aylığa çektik.
Öğretmenler, gelecekten umutlu değil. Okul idarecilerinin sistemi kavrayamadıkları görülüyor.
Veliler kaygılı...
En önemlisi çocuklar, okula gittiklerinin farkında değiller. Mutsuzlar.
İzmir, her zaman Türkiye’nin aynası olmuştur.
Bir proje eğer İzmir’de tuttuysa, diğer kentlerde de tutacak demektir.

İzmir’in bir okulunda görev yapan 20 yıllık bir öğretmenin, bir haftalık izlenimlerini aktarmak istiyorum.
Okuyun, sistemin bize uyup uymadığına siz verin.
“Biz öğretmenlerin, bu sisteme hazırlıksız girdiğini itiraf etmeliyim.
Öğretmenler, psikolojik açıdan 66 aylık çocuklara eğitim verecek pozisyonda değil.
En önemlisi, çocuklarımız psikolojik olarak sisteme hazır değil.
Bunlar daha oyun çocuğu. Anaokulu, anasınıfı görmeden birinci sınıfa gelenler var.
Motor becerilerinden yoksun çoğu...
Oyun çağındaki çocuğa okuma yazmayı ikinci dönemde öğreteceğiz. Bu durumda ilköğretim, 3.5 yıla inmiş olacak.
Onca müfredatı 3.5 yıla sığdırmak imkansız.
Bu çocuklar ilkokulu bitirdiklerinde, yeterli bilgi donanımına sahip olmayacakları kesin.
Başarısız olma korkusu, daha kötü başarısız olma gerçeği, onları ileriye değil, geriye götürecek.
Dolayısıyla, birileri tarafından kolayca şekillendirilebilecek.
Çocuk, derslikte en eğlenceli ders olan boyama çalışması bile yapmak istemiyor.
Ağladığı halde babasının, istediği oyuncağı almadığını anlatıyor bana...
Sınıfta oyuncaklarıyla oynamak istiyorlar. Haklılar. Çünkü oyun çağındalar.
Veliler, iki arada bir derede kaldı.
Tuvalet, apayrı bir sorun.
Kendi başlarına tuvalete gidemeyenlerin sayısı o kadar fazla ki...
Altına kaçıran çocuklarımız bile var.
Bizler maalesef hem ilkokul hem anaokulu öğretmeni olduk.
60 aylık çocuklarla uğraşırken, 72 aylık, 84 aylık çocuklara haksızlık ediyoruz.
Çünkü tüm enerjimizi 66 aylıklar alıp götürüyor.
Bazı okulların idarecileri, 66 aylıkları bir sınıfta, 72 aylıkları bir başka sınıfta toplayarak bu konuda akıllıca iş yaptı.
Yani okul idareleri, deneme yanılmayla sorunları çözme durumunda.
Sıralarında uyuklayan, hatta uyuyan çocuklar var.”

Görünen o ki, “zorunlu eğitim”, “sorunlu eğitim” olmuş.
Şimdi söyleyin Allahaşkına!
Bu aşı tutar mı?
“Tutar” diyenler, “66 aylıklara eğitim” başlıklı “Büyüklere masallar”ı dinlemeye devam etsinler.
“Tutmaz” diyorsanız eğer, o halde susmayın.
Bir neslin bile bile yok edilmesine göz yummayın.