Muhittin Akbel

Muhittin Akbel

muhittin.akbel@dogangazetecilik.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı


İzmirli gazeteciler olarak Silivri’deki meslektaşlarımızı ziyaretimizden anıları anlatmaya devam edelim.
Tuncay Özkan’ın yüzü solgundu, elleri sapsarıydı.Gününü nasıl geçirdiğini sorduk:
“Günde 250 sayfa kitap okuyorum.
9 adıma 5 adım genişliğindeki hücrede her gün 10 bin adım atıyorum. Mustafa Balbay ile 2 yıl aynı odada kaldım. Ama uzun zamandır karşı karşıya bile getirilmiyoruz. Bir gün avukatlarla görüşmemizde tesadüfen gördüm, uzaktan selamlaştık; o kadar.”
Tuncay Özkan’dan bir de kitap müjdesi vereyim. Eşine, kızına düşkün biri Tuncay Özkan... Onlar için şiirler yazmış. Yakında Özkan’ın şiir kitabı kitapçılarda olacak.
HHH
Soner Yalçın...
Bir gün adaletin yerini bulacağına inancını koruyor. Soğuklarla başı dertte. Kat kat giyinmiş, kendi ifadesiyle “lahana gibi.” Kırmızı oduncu gömleğini sırtından çıkarmıyor.
* * *
Barış Terkoğlu...
Aslında o bir makine mühendisi ama mesleği gazetecilik. 1.5 yıl önce evlenmiş.
Silivri’ye getirilirken, hiçbir şeyden korkmadığını, sadece bir konuda çekincesi olduğunu itiraf etti.
“Neydi o çekincen?” dedik. İşte cevabı:
“Veremeyeceğim bir hesabım yok. Tek çekincem, işkenceye maruz kalmaktı. Çok şükür fiziksel işkence görmedim. Buna seviniyorum.”
Barış’ın en büyük teselline bakar mısınız!
Sızıntı adlı kitabı çıktıktan sonra, Soner Yalçın’la paylaştığı odadan alınmak, Barış’a çok koymuş.
Barış Pehlivan ile görüştürülmemesi de Terkoğlu’nun yüreğinde bir yara...
* * *
Ahmet Şık, kendi derdini unutmuş, ağır hasta hükümlüleri düşünüyor.
Af kapsamına alınacak kadar ağır hastaların affedilmesi konusunda bir şeyler yapılması gerektiğini, bu konuda kamuoyu oluşturulmasının şart olduğunu anlatıyor, ısrarla...
Yasemin Karadağ adlı siyasi mahkum kadından söz etti Ahmet Şık:
“Böbreğinin biri yok. Diğeri yüzde 13 kapasiteyle çalışıyor. Cumhurbaşkanı, istese onu affedebilir ama o hakkını kullanmıyor.”
Ahmet Şık, Yasemin Karadağ’ın durumunda 430 hasta mahkumun af beklediğini hatırlatıyor.
Ahmet’in bir derdi de yemek arabasının tekerleklerinden çıkan gacır gucur sesler...
“Yemek arabası tank gibi ses çıkarıyor” diyen Ahmet Şık, cezaevi yönetimiyle arasındaki trajikomik diyaloğu anlattı:
“Arabaların çok ses çıkardığını, tekerlerin değiştirilmesi gerektiğini söyledim. Karşıma bürokrasi çıktı. Yetkili, ‘Şimdi kaç tane tekerlekte sorun var araştırılacak. Sonra yazışmalar yapılacak. İhaleye çıkılacak, tekerlekler takılacak. Çok uzun iş’ dedi. Bir şey diyemedim.”
Nedim Şener...
Duygusal biri. 32 kilo birden vermiş. Elmacık kemikleri fırlamış yüzünden. En önemli gıdası bisküviyi bizimle paylaştı.
Müyesser Uğur...
Bir duruşmada hakimle arasındaki diyalogda hakim sormuş, “Mesleğiniz nedir?” diye... Müyesser’in, “30 yıllık gazeteciyim ama iddianamede terörist yazıyor” şeklindeki cevabına gülümsemiş hakim bey, “Estağrullah” demiş. .
İğne ipliğe dönen Müyesser’in aklı, yalnız yaşayan hasta annesinde... Bir de hayvanlarda... Geçenlerde duruşmaya giderken, bahçede bir köpeği sevmiş, dünyalar onun olmuş. O köpeğe dokunuş bile, bir hafta mutlu etmiş Müyesser’i... “Tek başıma kaldığım odamda keşke bir kedim olsa” diyor, başka bir şey demiyor.
* * *
Silivri anıları yaz yaz bitmez sevgili dostlar.
Özgürlüklerine kavuşacakları günü beklerken, dört duvar arasında yılları deviren meslektaşlarımızın derdine ortak olmaya, gönüllerini almaya çalıştık.
Bunu azıcık da olsa başarabildiysek, ne mutlu bize.