Başımız derde mi girdi?
Birileri bizi tehdit mi etti?
Komşumuzla bir sorun mu yaşadık?
Trafikte tacize mi uğradık?
Bu ve benzeri sorunları medenice çözmek isteriz önce...
Peki bu mümkün olmayınca ne yaparız?
Tabii ki polise gideriz.
Yasal yollardan hak ararız, kendimizi yasaların koruması altına alırız.
Fakat son günlerde bu yöntem, önemini yitirmeye başladı.
Şikayet amacıyla polise gidenlerin bir kısmının başları belaya girdi.
Örnek çok... İkisini anlatalım, yeter.
* * *
Hafta sonunda iki kuzen, trafikte yol verme tartışmasına girdikleri birileriyle baş edemeyince, çareyi polise gitmekte bulur.
Kaba kuvvete başvurmak yerine, medenice davranmayı yeğler kuzenler...
Şikayetlerini yaptıktan sonra kuzenler evlerine giderken, bir süre önce tartıştıkları kişilerle karşılaşırlar.
Tesadüf mü bilinmez.
Vay sen misin bizi polise şikayet eden...
İki el silah sesi duyulur. Sol ayaklarından vurulmuştur kuzenler...
* * *
İkinci örnek, Altındağ Semti’nden...
Kuş meraklısı bir vatandaşımız, “Sen bizimle aynı apartmanda oturduğuna göre, terasta kuş besleyemezsin” diyen komşusuyla tartışır.
Ortak bir noktada buluşamazlar.
Olabilir.
Kuşçu kardeş, soluğu polis merkezinde alır.
Vay sen misin polise gidip bizi şikayet eden!
Al sana bıçak!
Hem de sırtından...
Hem de evin 17 yaşındaki oğlundan...
Çok şükür, polise başvurmak suçundan (!) tabanca ve bıçakla yaralanan üç vatandaşımız da yaşıyor.
İşin ucunda tehdit var, ölüm var.
Ne yapmamız, nasıl davranmamız lazım?
Peki o halde kendi işimizi kendimiz mi görelim?
Yani her vatandaş, kendi kanununu mu uygulasın?
Arabamızda hak aramak için illa ki bir haydar mı bulunduralım?
Ne zaman, nerede karşımıza çıkacağını bilmediğimiz manyaklar yüzünden silah mı kuşanalım?
Sıkıntılı durumlarda kabadayılık yapan serseriye “Seni Allah’a havale ediyorum” deyip çekip gidelim mi?
Yoksa yasal yoldan hak aramaktan vazgeçelim mi?
* * *
Bu soruları, İzmir İl Emniyet Müdürü Ali Bilkay’a sordum.
Müdür Bey, samimiyetle şunları söyledi:
“Vatandaşın güvencesi polistir. Başı dertte olan her vatandaşımız, sorununu polise anlatabilir. Vatandaş şikayetini yaptıktan sonra biz de gereğini yaparız. Bu ülkenin kanunları var. Devletin kanunları varken vatandaş, kendi yasasını yapamaz. Yasaların çizdiği alanın dışına çıkanlar, karşılarında polisi bulur. Polise şikayete bulunan vatandaşı, kaba kuvvetle, silahla cezalandırmaya, gözdağı vermeye, sindirmeye kalkışanlar için de gereğini yaparız. Birkaç olay oldu diye İzmirliler, polise gitmekten çekinmesin.”
* * *
Peki, kavgacı, sorunlu kişilere karşı kendimizi nasıl savunacağız?
Bu sorunun cevabını da Psikolog Armağan Pınar Adanar’dan alalım:
“Kavga etmemek, günümüzde bir beceri haline geldi maalesef. Çünkü öfke kontrolünü yapanlar azaldı. Kendimizi bir tartışma ortamında bulduysak, önce karşımızdakilerin riskli insanlar olup olmadıklarını anlamaya çalışalım. Uzun, duygulu cümleler kuralım. Eğer risk varsa, hemen oradan uzaklaşalım. Ortam riskliyse, oraya hiç girmeyelim. Sezilerimize kulak verelim. Seziler, bizi bekleyen tehlike varsa, uyarır zaten. Tüm bu mekanizmaları çalıştıramıyorsak, polise gitmek yerine bir psikoloğa gitmek lazım.”