10 Ocak Çalışan Gazeteciler Günü idi.
Çok şükür günümüzü gördük!
Büyüklere masallar anlattılar, kuzu kuzu dinledik.
Bir sonuç yok ama bolca laf vardı kutlamalarda...
* * *
Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, “Kimsenin cezaevine atılması ve uzun süre içeride kalması, bizi memnun etmez” dedi.
Madem öyle, içinizi rahatlatacak bir şeyler yapın Sayın Arınç!
Ayrıca, “Milletvekilinin yeri parlamentodur. İçerideyken seçilmiş olması, onun derhal tahliye edilmesini gerektirir” buyurdu.
7 aydır herkesin söylediği sözü, Arınç’ın telaffuz etmesi, umarım iyiye delalettir.
Madem öyle Sayın Arınç, çıkarın Mustafa Balbay‘ı hücresinden...
Madem öyle, Mehmet Haberal da Meclis sırasına otursun.
Arınç, gazetecilerin yıpranma payları konusunda, “Çok önemli bir haktır. Bir zamanlar vardı, şimdi kalktı. Bu konuda bir düzenlemeye ihtiyaç vardır. Çalışan gazetecilerin haklarından mahrum oldukları bir gündeyiz” diye cümleler kurdu.
Başka bir ülkeden olsak, “Demek ki o hakları, AK Parti’den önceki hükümet elinden aldı” derdik.
Sonuçta gerçek anlaşılmış ya, sevindirici olan bu.
Madem öyle, AK Parti hükümeti bir gecede istediği yasayı çıkartıyor, gazetecilerin haklarını doğru bir yasa ile iade edin, bu sözleri sarf ederken ne kadar ciddisiniz anlayalım.
Madem gazetecilerin haklarından mahrum kaldıkları bir günde olduğunu görüyorsunuz, biliyorsunuz, o halde soralım:
“Neden bunca zamandır bir düzenlemeye gitmediniz?”
AK Parti Grup Başkan Vekili Mustafa Elitaş da Parlamento Muhabirleri Derneği’ni ziyaretinde, “Gazetecilerin yıpranma hakkında haksızlık yapıldığı kanaatindeyim” dedi.
Elitaş’a bir gazeteci, nasıl cevap alacağını bildiği halde, “Sizden yıpranma sözünü alsaydık!” diyebildi.
İşte Elitaş’ın samimiyetsizliğini ele veren yanıt:
“Söz verme konumunda değilim ama takip edeceğimin sözünü verebilirim.”
Yani laf olsun, torba dolsun.
TBMM Başkanı Cemil Çiçek, “Biz ifade özgürlüğünü önemsiyoruz” dedi.
Madem öyle, böyle şeyleri söylemek yetmez, icraata dönüştürün.
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın 10 Ocak Çalışan Gazeteciler Günü yayımlanan yazılı mesajından iki alıntı:
“Günümüz Türkiye’sinde medyanın geçmiş dönemlere kıyasla daha özgür ve de çok sesli hale gelmesinde, hükümetimizin öncülük ettiği demokratikleşme ve şeffaflaşma politikaları da kilit rol oynamıştır.”
“Hükümet olarak basın çalışanlarının özgür bir ortamda görev yapabilmelerine ve gerekli düzenlemeleri yapmaya her zaman öncelik verdik. Önümüzdeki süreçte de eksiklikleri giderme konusunda kararlıyız.”
Madem öyle...
Bize de susmak düşer. Çünkü söyleyecek sözümüz yoktur!
Çünkü duyacağımızı duyduk, günümüzü gördük!