Hiç kimse Çandarlı Limanı’na ‘hayır’ demez, diyemez.
Çünkü böyle bir yatırım, İzmir için çok gerekli.
İzmir Alsancak Limanı’nın kruvaziyer turizminde daha işlevsel hale gelmesi için Çandarlı Limanı’na ihtiyaç var.
İyi güzel de...
Bir yandan liman yapıyoruz, diğer yandan doğayı katlediyoruz.
Bu katliamın, limanı doldurmak amacıyla kullanılan taş yüzünden olması, insanın yüreğini daha çok sızlatıyor.
Taşocağı ruhsatını Ulaştırma Bakanlığı’nın vermiş olması, “Bu memleket sahipsiz mi?” dedirtiyor.
Binlerce çam ağacı kesilmiş Aşağı Şakran yamaçlarında...
Biçilen ağaçlar, sonra “taş kesiliyor.”
Memlekette yıkılacak başka dağ tepe kalmamış gibi, Çandarlı’ya iki kilometre mesafedeki o güzelim ağaçların kurban edilmesi, manidardır.
İlginçtir; Ulaştırma Bakanlığı, ilgili firmaya, limana yakınlığı nedeniyle tercih edilen Aşağı Şakran yamaçlarında taşocağı ruhsatı verirken, Çevre Bakanlığı buna hiç ses çıkarmıyor.
Çevre Bakanlığı’ndan, “Hooop bi dakka! Oradaki doğayı katletmeyin, biraz uzaktan taş çıkarın” demesini beklerdik.
Bunu demediğine göre... Sözün bittiği yerdeyiz, demektir.
* * *
Kamyonlar, 10-15 kilometre öteden liman alanına taş taşısa, firmaya ekstradan maliyet getirecek.
Yüklenici firma kardan zarar edeceğine, vurun ağaçlara baltayı!
Ne de onların kendilerini savunma hakları yok!
Söz konusu bölgede açılan taşocağından alınan taşlar, 2-3 kilometrelik mesafede kamyonlarla taşınıyor. Sahildeki teknelerle karşı taraftaki Çandarlı’ya bırakılıyor.
* * *
Bu konuyu gündeme getiren kişi, İzmir İl Genel Meclisi Çevre Komisyonu Başkan Yardımcısı Seyfettin Şen...
O da diğerleri gibi üç maymunu oynasa, bu olaydan hiç haberimiz olmayacaktı.
Olan olmuş, atı alan Üsküdar’ı çoktan geçmiş.
Sevgili arkadaşım Seyfettin Şen de biliyor bu saatten sonra oradaki doğa katlimanının önüne geçilemeyeceğini...
Fakat Seyfettin Şen, madalyonun öbür tarafına dikkat çekiyor ve diyor ki:
“Her gün 70-80 kamyon, o bölgeden limana taş taşıyor. Kamyonların üstü açık. Yüzlerce sefer yapılıyor. Dinamit patlatılıyor. Üstü açık kamyonlar, dinamit patlatmaları, yüzlerce zeytin üreticisini mağdur etti. Zeytinler toza bulanmış durumda. Toz kalkmasın diye sulama yok, kamyonun üstünü örtmek yok. Hiç olmazsa bu şekilde bir önlem alınmalı, mağdur köylülerin zararı karşılanmalı.”
Köylüye hak ettiği saygıyı gösterecek kimse var mı ortalıkta?
Üreticinin zararını gidermek için kılını kıpırtadatacak birisini tanıyor musunuz?
Galiba Seyfettin Şen boşuna konuştu.
Ben de haybeye yazdım sanırım.
Buca CHP-2
CHP Buca’da ilçe başkanlığı için 17 aday adayının olduğunu yazdım ya...
Listede ismi geçmeyenler de varmış...
Ya da gönüllerden geçenler...
Erkut Tamay gibi...
Erkut Bey bu konuda henüz bir açıklama yapmış değil ama kendisine yakın olan çok sayıda partili, “Bu işi kıvırırsa, Erkut Tamay kıvırır” diyor, başka bir şey demiyor.
“Ben aday değilim” diye açıklama yapan Yüksel Adıbelli, Buca’yı kucaklayacak bir başkan seçilmesini temenni ediyor.
Adıbelli, yeni başkanın CHP Buca’ya güç katabilmesi, huzur getirebilmesi için, yüzde 50’nin üzerinde oyla seçilmesi gerektiğinin altını çiziyor.