2011 yılı verilerine bakılırsa, Türkiye’de kitap, ihtiyaç sıralamasında 235. sırada...
Kişi başına 5 saat televizyon seyrediyoruz ama kitap okumak için koca yılda sadece 6 saat ayırıyoruz.
8 milyon nüfusa sahip Azerbaycan’da bile kitaplar ortalama 100 satarken, 75 milyona dayanan canım ülkemde bu rakam ortalama 2 bin ile 4 bin arasında değişiyor.
Türkiye’de kitap okuma alışkanlığına sahip kişi sayısı, 70 bin dolayındaymış.
Nüfusumuzun yüzde 44’ü hiç kitap okumuyor.
Japonya’da toplumun yüzde 14’ü, Amerika’da yüzde 12’si, İngiltere ve Fransa’da yüzde 21’i düzenli kitap okurken, bu oran bizde... Sıkı durun... 10 binde bir...
Bir Japon yılda ortalama 25 kitap okurken, İsviçreli 10 kitap deviriyor.
Türkiye’deki rakamı söylemeye utanıyorum ama bilmenizde fayda var.
On yılda bir kitap!..
Birleşmiş Milletler İnsani Gelişim Raporu’nda dikkat çekici bir cetvel var.
173 ülke, kitap okuma oranına göre dizilmiş. Türkiye 86. sırada maalesef...
2006-2011 yılları arasında Anadolu’da 10 binden fazla kitapçı, satış yapamayınca kepenk indirmek zorunda kalmış.
Bizim gibi müşterisi olduktan sonra kitapçı ne yapsın ki...
Kitap okuma alışkanlığında İstanbul yüzde 70’le birinci, Ankara, İzmir, Bursa ve Adana takipte..
Oysa bu ülkenin 81 vilayeti var.
Diğerleri devede kulak...
Kitap okuma alışkanlığı kazanmak, kazandırmak için çeşitli etkinlikler düzenleniyor her yerde...
Çayıra çimene yayılıp kitap okuma gibi...
Fakat Tireli internet kafe işletmecisi Esat Sefa Sığın, öyle bir kampanya başlatmış ki, çok hoş.
Esat Bey, çocuk ve genç müşterilerinden iyi para kazandığı halde, onların birer internet bağımlısı haline gelmesinden vicdan azabı duymuş olmalı ki, bir imamın cuma vaazından sonra çocuklara kitap okutmayı zorunlu hale getirecek bir şeyler yapmak istemiş.
İmam efendinin cuma hutbesinde söylediği “Kitap okumalıyız, okutmalıyız, kitap okumaya teşvik etmeliyiz. Çocuklar internet kafelerden çıkmıyor ve zamanlarını boşa harcıyorlar” şeklindeki sözleri, Esat Bey’i yürekten yaralamış.
8 Nisan’da da “Bir saat kitap okuyana, internet bir saat bedava” sloganı ile örnek bir kampanya başlatmış.
Sabahtan akşama kadar internette oyun oynayan, çeşitli sitelerde sörf yapan, vaktini boşa harcayan çocuklar, bir anda bugüne kadar hep kaçtıkları kitaplara koşmuşlar.
Ellerinde kitap, bir saat değil, iki saat okumuşlar. O günden beri 30 kişi, bu kampanyada yerini almış.
İlk günlerde sadece bedava interneti düşünerek okuyan çocuklar, ilerleyen günlerde hiç karşılık beklemeksizin, saatine bile bakmadan kitap okumaya devam etmiş.
Yakında Tireli kardeşlerimizi, çocuklarımızı birer kitap kurdu olarak görürsek, hiç şaşırmayalım.
Esat Bey’e sonsuz teşekkürler ediyorum.
Bu konuda okulların, Milli Eğitim’in yapamadığını yaptığı için...
Şu bir gerçek ki, okullarda çocuklara sadece “kitap okuyun” deniyor.
Onları kitap okumaya teşvik edecek güzel şeyler olmuyor.
Bedava internet, o yaşta çocuklar için bir ödül. Fakat bir süre sonra ödül, çocuğun gözüne görünmüyor.
Zorlamayla değil, sevdirerek okutmalıyız.
Tıpkı Esat Bey gibi...