Metin Uyar

Metin Uyar

metin.uyar@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Yedi yıldır yumuşak doku kanseriyle mücadele eden Emel Gözde Becerikli sekiz defa ameliyat oldu. Tedavi masrafları için sosyal medyada bir yardım kampanyası başlatılan Becerikli “Tanışacak kişiler, keşfedilecek yerler, yardım edilecek insanlar o kadar çok ki tüm bunları yaşamam için bana da bir şans tanınsın” diyor

Emel Gözde Becerikli geçtiğimiz hafta 29 Kasım’da sekizinci kez ameliyata girdi. Yedi yıldır yumuşak doku kanseri (sarkomu) ile mücadele eden Becerikli’nin ameliyat masraflarının karşılanması için Türkiye çapında bir yardım kampanyası başlatıldı. Ünlü isimlerin de Facebook hesaplarında paylaşarak destek verdiği yardım kampanyası sosyal ağlar aracılığıyla pek çok kişiye ulaştı. Buna rağmen aileye henüz yeterli miktarda maddi bir geri dönüş olmadı. Becerikli hayata tutunmak için daha fazla destek bekliyor... Şimdi Emel Gözde Becerikli’nin hikayesini kendi ağzından dinleyin. Belki de onun yaşamasını sağlayacak kişilerden biri de siz olacaksınız.

Kanserinle tanışma hikayen nedir?

2007 yılının şubat ayıydı. O sırada üniversite birinci sınıfta okuyordum. Bir gece karnımda sabaha kadar süren bir ağrı oldu. Sabaha karşı acile gittik, MR çekildi. Bir hafta sonra, doğum günüm olan 14 Şubat’ta ise hastalığımla yüzleştim.

Haberin Devamı

Öğrendiğin an neler hissettin?

Tek kelimeyle yıkıldım. Daha 23 yaşındaydım. Hayat benim için kararmıştı. Düşlerimi süsleyen toz pembe hayaller bile simsiyah olmuştu. Sonraki kısım ise çok daha zordu. Doktorların hiç karşılaşmak istemediği bir kanser türü olan yumuşak doku kanseri teşhisi kondu. Hastalık sürekli tekrarladı ve ardı arkası kesilmeyen ameliyatlara girdim.

Üniversitede kanserle mücadele etmek daha mı zor?

Çok daha zor çünkü yaşıtlarım bir sürü şey yapıyordu. Ben ise hastaydım ve yapamıyorum. Bir de ben hakikaten çok sosyal bir insandım. Sanat galerilerini gezen, müzik festivallerine giden, farklı ülkelerin kültürlerine meraklı, müzikle ilgili, sanatsal etkinlikleri kaçırmayan...

“Bana da yaşamam için bir şans tanınsın”

Yardım kampanyasına destek olmak isteyenler Becerikli’ye siyahgunce.blogspot.com adresinden ulaşabilir.

Haberin Devamı

“Saçlarım döküldüğünde hayal ettiğim saçın peruğunu taktım”

Bunları yapamadığın anlarda ne yapıyordun?

İnkar ve isyan ediyordum. Sürekli “Neden ben?” diye soruyordum. Neden
o değil? Ben daha iyiydim, daha duyarlıydım, daha... Böyle milyon tane şey geçiyor aklınızdan. Sevdiğin herkesi elinde olmadan üzüyorsun. Bir yandan da tedavinin fiziksel bir yükü var. Yani yeni bir güne uyanmak için hiçbir sebebim yoktu. Kuyunun en dibini gördüm.

Kuyunun en dibini gören bir insan ne düşünür?

O evrede kendime zarar verecek şeyler yapmayı bile düşündüm. “Nasılsa öleceğim, bunu da yapayım, şunu da yapayım” diyorsun. Saçlarım dökülmüştü, çok kilo almıştım. Kortizon aldığım için evdeki hiçbir kıyafetim olmuyordu. Bunlar o yaştaki genç bir insan için çok etkileyici şeyler.

Şu anda gözlerinden yaşam sevinci fışkıran birini görüyorum, bu değişim nasıl oldu?

İlk iki sene psikolojik destek aldım. Ailem beni hayata döndürmek için çok uğraştı. Ben de sonunda iki seçeneğim olduğunu anladım. Ya içime kapanacak, eve hapsolacak ve ölecektim ya da kanseri kafamın arkasına atıp, yaşama sımsıkı sarılıp normal insanlar gibi yaşamaya başlayacaktım.

Haberin Devamı

Öyleyse o an sen yaşama sımsıkı sarılmayı seçtin...

Evet, ameliyat yaralarım iyileşir iyileşmez spora başladım. Haftanın beş günü, her gün dört-beş saat spor yaptım. Daha önceki halimden çok daha fit olmuştum. O bir sene her şey çok güzel gitti. Sosyallikten de hiç taviz vermedim. Konserler, festivaller, arkadaşlarımın doğum günleri... Saçlarım tamamen döküldüğünde hayal ettiğim saçın peruğunu taktım ve Taksim’e çıktım.

“Ameliyatlar sayesinde hayattaki her dakikamın kıymetini anladım”

Sekiz kez ameliyat geçiren ve aralarda da kemoterapi alan bir hasta için fazla hareketli bir yaşam değil mi bu?

Okuduğum makalelerden, kemoterapideki mide bulantılarının yüzde 60’ının psikolojik olduğunu öğrendim. Psikolojik olarak kendimi olumluya şartladım. Midem de çok az bulandı.
Ama midem bulandığında bile kendimi yataktan zorla kaldırıyordum. Çok ağır kemoterapi aldığımda bile iki gün yattım. Sonra parka gidip yürüyüş yaptım.

Tüm bunlar senin hayata tutunmanı mı sağladı?

Evet, çünkü ben hep buğday çimi yiyeceğim, yeşil çay içeceğim deyince kişi hastalık psikolojisine giriyor. Hastalığınızın derecesine göre ve size elverdiği ölçüde hastalıktan önce ne yapıyorsanız onu yapmaya devam etmek gerekiyor. Ben de böyle böyle kendimi motive ettim.

Ailenle ilişkinde güçlü taraf kim?

Ben her zaman ailemden daha güçlü durduğumu düşündüm. Bazen onlara baktığımda içimi hüzün kaplıyor. Kötü bir şey olursa üzülecek taraf onlar. Bunu her ameliyatımda düşündüm. Belki bir daha gözümü açamayabilirdim. O yüzden hep savaşmam gerekti. Bugüne kadar da en iyisini yaptığımı düşünüyorum.

Bu röportajı okuyanlara ne söylemek istersin?

Ameliyatlar riskli ama bana hayattaki her dakikamın çok kıymetli olduğunu öğrettiler. Sağlıklı insanlar bazen hayatlarını tek bir odada geçiriyor. Buna gerçekten çok üzülüyorum. Tanışacak kişiler, keşfedilecek yerler, yardım edilecek insanlar o kadar çok ki; bunları yaşamam için bana da bir şans tanınsın.

“Hayatıma dahil olacak birinin fedakarlık göstermesi gerekiyor”

Peki bu zor yılları yaşarken bir sevgilin var mıydı?

Hastalığımı ilk öğrendiğimde beş yıllık bir ilişkim vardı. Kanserle tanışmamda ve tedavi sürecinde bana şefkatle yaklaştı ve destek oldu. Tedavim bittikten sonra ise kendime yöneldim. Bugüne kadar istediğim birçok şeyi yapmamıştım, her zaman o ilişkide sosyalliğimi örtbas etmiştim. Artık hayatımı yaşamak istiyordum. O yüzden altıncı senemizde o ilişkiyi sonlandırdım.

“İçimdeki özgür kadını çıkardım” diyorsun yani...

Aynen. Sonrasında 2.5 sene süren büyük bir aşkım oldu. Onunla her şeyi yaptık. Gezmeyi hayal ettiğim yerlere seyahat ettik. Müzik festivallerinde sabaha kadar dans ettik. O benim için küçük bir zaman dilimine birçok şeyi sığdırdığım, isyankar bir dönemdi. Yapmadığım her şeyi yapmak istiyordum. Çünkü belki de yapmak istediğim şeyleri bir daha asla yapacak vaktim olmayacaktı.

O ilişkin neden bitti?

O sürede ameliyat ve tedavi sıklığım arttı. Erkek arkadaşım çok güçsüz yapıda biriydi. Yaşadıklarım ona çok ağır geldi. Zaten bir süre sonra roller değişti. Hasta oymuş da ben ona bakıyormuşum gibi oldu.

Bu yaşadıkların ilişkilere bakışını da değiştirdi mi?

Artık ilişkilere tereddütlü yaklaşıyorum ve acabalarla başlıyorum. Çünkü benim hayatıma dahil olacak birinin fedakarlık göstermesi gerekiyor. Şimdi huzurlu ve mutlu olduğum bir ilişkim var. Karşımdaki insan güçlü ve dayanıklı olduğundan ben de kendimi güçlü hissediyorum.

Hayali tanınmış bir tasarımcı olmak

Emel Gözde Becerikli 18 yaşında stilistlik kursuna gitti. Kurs sonrası tasarım ekibine girerek başladığı çalışma hayatında küçük yaşta baştasarımcılığa kadar yükseldi. İdeali ise Avrupa’da bilinen, iyi bir tasarımcı olmaktı. Bir dönem Bahar Korçan’ın asistanlığını yaptı. Onun yönlendirmesiyle üniversite sınavlarına hazırlandı. Burslu bir şekilde Yeditepe Üniversitesi Moda Tasarımı ve Tekstil Bölümü’ne girdi. Hazırlıkta okurken İzmir’de düzenlenen Moda Tasarım Yarışması’nda birinci oldu. Aynı zamanda dışarıdan tasarımla ilgili işler yapmaya devam etti. Birinci sınıfta kanser olduğunu öğrenmesine rağmen üniversiteyi bölüm ikincisi olarak bitirdi. Kanserle ilgili deneyimlerini paylaştığı bir blog’u (siyahgunce.blogspot.com) var. Kendi koleksiyonunu çıkarmak için sponsor arıyor. “Tasarımlarıma sponsor bulabilirsem, zamanla tedavi masraflarımı da kendi kendime ödeyebilirim ve kimseye ihtiyacım kalmaz” diyor.

“Maddi gücümüz kalmadı, gururu bıraktık, yardım istiyoruz”

Nimet Becerikli
(Emel Gözde’nin annesi)


Kızınızın dibe vuruşunu gördünüz. Onun hayata tutunmasına nasıl destek oldunuz?

Gözde kanser olduğunu öğrendiğinde dibin en sonuna vurdu. Bir kuyuya düştü adeta. Ama ben ona kuyunun başından hep seslendim, “Hadi kızım, hadi kızım” diye. O da o kuyunun duvarlarını tırmalaya tırmalaya, o kuyunun
tepesine çıktı. Ama ilk yıllar hepimiz
için çok zor geçti.

Tedaviler nedeniyle ekonomik olarak da epey zorlanmışsınız...

İlk dört yıl ailemizin bütün imkanlarını, kaynaklarını kullandık. Yurt dışından çok pahalı ilaçlar getirttik. Ama artık aile olarak bir maddi gücümüz kalmadı, elimiz kolumuz bağlandı. Bu nedenle gururu bir kenara bıraktık ve
onu yaşatabilmek için her yere sesimizi duyurmaya çalışıyoruz.

Sosyal medyada kampanya çok ses getirdi, bunun bir geri dönüşü olmadı mı?

60 bin lira civarında bir tedavi masrafı var. Şu ana kadar bankada sadece
8 bin 500 lira toplandı. Yattığı hastane “Gözde’yi ölüme terk edecek değiliz” dedi ve ameliyatı yaptı. Özel bir indirim de uyguladı. Kampanya sonlanana kadar da bekleyeceklerini söylediler. Ama sonuçta bu ameliyatın masrafını karşılamamız lazım. Ayrıca bu, Gözde’nin son ameliyatı da olmayabilir.

“Gözde’yi yaşatacak hayırseverler çıkacaktır”

Gözde’yi neden özel bir hastanede tedavi ettiriyorsunuz?

İlk dört ameliyatını devlet hastanesinde yaptırdık. Ama Gözde’deki tümörler oldukça komplike yerlerde ve ameliyatı çok az yerde yapılabiliyor. Beşinci ameliyattan önce devlet hastanesindeki doktor beni özel olarak çağırdı. “Gözde ameliyat masasında kalabilir” dedi. Kızımı son çare olarak, yaşayabilsin diye buraya getirdik. Konfor için değil.

Bu röportajı okuyanlardan sizin isteğiniz nedir?

Kızım hayatı, yaşamayı çok seviyor. Yedi senedir onu yaşatmak için çok uğraşıyoruz. Onu yaşatacak, sesimizi duyacak hayırseverler çıkacağına inanıyorum. Belki hastalığı yurt dışında tedavi edilebilir. Bu paralar bizim için çok büyük ama bazı insanlar bu paraları çocuklarının doğum günü partisi için bir gecede harcayabiliyor. Benim çocuğuma da yaşama şansı versinler istiyorum.